Abaküs Yazılım
8. Hukuk Dairesi
Esas No: 2018/7035
Karar No: 2020/8376
Karar Tarihi: 17.12.2020

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2018/7035 Esas 2020/8376 Karar Sayılı İlamı

8. Hukuk Dairesi         2018/7035 E.  ,  2020/8376 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
    DAVA TÜRÜ : Elatmanın Önlenmesi, Ecrimisil, Muhdesatın Tespiti


    Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, asıl davanın kısmen kabul, kısmen reddine, birleşen davanın ise reddine karar verilmiş olup, hükmün davalı-birleşen dosya davacısı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

    KARAR

    Asıl davada davacılar vekili, müvekkillerinin dava konusu 19 parsel sayılı taşınmazın hissedarlarından olduğunu, taşınmaz üzerindeki bir katlı işyerinin uzun yıllardır davalının kullanımında olduğunu, davalıdan kira bedeli talep edildiğini, davalının kiracılık ilişkisine karşı koyması üzerine Mahkemece kira ilişkisinin bulunmadığına karar verildiğini öne sürerek 2005 yılı Ocak ayından itibaren toplam 3000 TL ecrimisilin davalıdan faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 24.09.2014 tarihli dilekçesi ile talebini 5.406,25 TL olarak ıslah etmiştir.
    Asıl davada davalı vekili, davacıların dayandığı tapuların dava konusu ettikleri yeri kapsamadığını, müvekkilinin babası tarafından yaptırılan ve ölümü ile mirasçıları tarafından kereste atölyesi olarak kullanılan taşınmazın müvekkiline ait olduğunu, müvekkilinin bu atelyöde 2013 yılında ticari faaliyete başladığını, 2005 yılından itibaren ecrimisil istenemeyeceğini, ancak dava tarihinden geriye yönelik 5 yıl için ecrimisil talep edilebileceğini açıklayarak davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
    Birleşen davada davacı, dava konusu taşınmaz üzerinde yer alan binalardan eski taş binanın 1960"lı yıllarda, tuğla binanın ise 20 yıl kadar önce babası tarafından inşa ettirildiğini, babasının vefatı ile kendisine kaldığını, ahşap binanın ise kendisi tarafından 2 yıl önce yapıldığını öne sürerek muhdesatların mülkiyetinin kendisine ait olduğunun tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
    Birleşen davada bir kısım davalılar vekili, davacının dava açmakta hukuki yararının bulunmadığını, eski taş bina ve tuğla binanın kadastro tespitinden önce taşınmaz üzerinde yer aldığını açıklayarak davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
    Mahkemece; dava konusu taşınmazın kadastro tespitinin kesinleşmesinin üzerinden 10 yıldan fazla zaman geçtiği, iki adet bina yönünden kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanılarak mülkiyetin tespiti talebinde bulunulamayacağı, kadastrodan sonra yapılan yapının ise taşınmazın mülkiyetinin kime ait olduğunun bilindiği bir zamanda yapıldığı, bu yapı açısından birleşen dosya davacısının iyiniyetinden sözedilemeyeceği, asıl dosya davalısının mülkiyet ihtilafını öğrendiği tarihten itibaren iyi niyetli sayılamayacağı gerekçesi ile hükme esas alınan 11.03.2016 tarihli bilirkişi raporu uyarınca, asıl davanın kısmen kabulüne, dava konusu taşınmazın 12.03.2014 tarihli fen bilirkişi raporunda gösterilen kısımlarına davalının elatmasının önlenmesine, davacı ... için toplam 1813,00 TL, davacı ... için toplam 1965,00 TL ecrimisil bedelinin yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, birleşen davanın ise reddine karar verilmiş, karar davalı-birleşen dosya davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Asıl dava; çapa bağlı taşınmaza ilişkin elatmanın önlenmesi ve ecrimisil istemine, birleşen dava ise muhdesat tespiti istemine ilişkindir.
    1.Davalı-birleşen dosyada davacı vekilinin birleşen davaya ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
    Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller Mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre davalı-birleşen dosyada davacı vekilinin yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan birleşen davaya ilişkin hükmün onanmasına karar vermek gerekmiştir.
    2.Davalı-birleşen dosya davacı vekilinin asıl dava konusu elatmanın önlenmesine ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
    Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre davalı-birleşen dosya davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
    3.Davalı-birleşen dosyada davacı vekilinin asıl davada dava konusu ecrimisil istemine ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden, çekişmeli kargir bir katlı işyeri ve fındık bahçesi niteliğindeki 19 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitinin 22.2.1985 tarihinde kesinleştiği, 1/4 hissesinin 1989 yılında ifraz sebebi ile davacı ..., 1/4 hissesi 1995 yılında satış sebebi ile davacı ..., kalan 2/4 hissesinin de 1989 yılında ifraz sebebi ile davacı ...’nın murisi Niyazi Karahasanoğlu adına tescil edildiği, davalı ..."in kayıttan ya da mülkiyetten kaynaklanan bir hakkının olmadığı, dava dilekçesinin içeriği ve tanık beyanlarına göre taşınmaz üzerinde yer alan binaların 1960 lı yıllardan itibaren davalının babası Seyfettin Genç, daha sonrasında ise davalı tarafından işyeri olarak kullanıldığı, davacılardan ... tarafından davalı aleyhine 22.02.2010 tarihinde kiralananın tahliyesi istemli takip başlatıldığı, anılan takibe ilişkin ödeme emrinin davalıya 04.03.2010 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmıştır.
    Yukarıdaki tespitler ışığında, aralarında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunan davacılar tarafından açılan davanın davacılar yönünden ayrı ayrı değerlendirilmesinde,
    a) Davacı ... tarafından açılan davaya ilişkin olarak;
    Somut olayda, dava konusu taşınmazda davalının babası ve kendisinin tasarruflarının 50 yılı aşkın süredir devam ettiğinin anlaşıldığı, nitekim bu hususun mahkemeninde kabulünde olduğu, bu durumda davalının uzun süreli kullanımının muvafakate dayandığı, dava açmakla muvafakatin geri alındığı ve kötüniyetli zilyedin ödemekle yükümlü olacağı ecrimisilden sorumlu tutulamayacağı gözetilerek ecrimisil isteğinin reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde istemin kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.

    b) Davacı ... tarafından açılan davaya ilişkin olarak,
    Gerek öğretide ve gerekse yargısal uygulamalarda ifade edildiği üzere ecrimisil, diğer bir deyişle haksız işgal tazminatı, hak sahibinin, hak sahibi olmayan kötüniyetli zilyetten isteyebileceği bir tazminat olup, 08.03.1950 tarihli ve 22/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; fuzuli işgalin tarafların karşılıklı birbirine uygun iradeleri ile kurduğu kira sözleşmesine benzetilemeyeceği, niteliği itibarı ile haksız bir eylem sayılması gerektiği, haksız işgal nedeniyle oluşan zararın tazmin edilmesi gerekeceği vurgulanmıştır. Ecrimisil, haksız işgal nedeniyle tazminat olarak nitelendirilen özel bir zarar giderim biçimi olması nedeniyle, en azı kira geliri karşılığı zarardır. Bu nedenle, haksız işgalden doğan normal kullanma sonucu eskime şeklinde oluşan olumlu zarar ile kullanmadan kaynaklanan olumlu zarar ve malik ya da zilyedin yoksun kaldığı fayda (olumsuz zarar) ecrimisilin kapsamını belirler. Haksız işgal, haksız eylem niteliğindedir (YHGK"nin 25.02.2004 tarihli ve 2004/1-120-96 sayılı kararı).
    25.05.1938 tarihli ve 29/10 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ve Yargıtay"ın aynı yoldaki yerleşmiş içtihatları uyarınca ecrimisil davaları beş yıllık zamanaşımına tabi olup, bu beş yıllık süre dava tarihinden geriye doğru işlemeye başlar.
    Hemen belirtilmelidir ki, ecrimisil hesabı uzmanlık gerektiren bir husus olup, taşınmazın niteliğine uygun bilirkişi marifetiyle keşif ve inceleme yapılarak ve taleple bağlı kalınarak haksız işgal tazminatı miktarı belirlenmelidir. Alınan bilirkişi raporu, somut bilgi ve belgeye dayanmalı, tarafların ve hakimin denetimine açık değerlendirmenin gerekçelerinin bilimsel verilere ve HMK"nin 266 ve devam eden maddelerine uygun olarak açıklanması gereklidir.
    Bu nedenle, özellikle tarım arazilerin haksız kullanımı nedeniyle ürün esasına göre talep varsa, bu konudaki resmi veriler getirtilmeli, taşınmazın bulunduğu bölgede ekilen tarım ürünlerinin neler olduğu tarım il veya ilçe müdürlüğünden sorulmalı, ekildiği bildirilen ürünlerin ecrimisil talep edilen yıllara göre birim fiyatları ve dekara verim değerleri, hal müdürlüğünden ilgili dönem için birim fiyatlar getirtilmeli, bölgede münavebeli ekim yapılıp yapılmadığı, taşınmazın nadasa bırakılıp bırakılmadığı tespit edilmelidir. Eğer, özellikle arsa ve binalarda kira esasına göre talep varsa, taraflardan emsal kira sözleşmeleri istenmeli, gerekirse benzer nitelikli yerlerin işgal tarihindeki kira bedelleri araştırılıp, varsa emsal kira sözleşmeleri de getirtilmeli, dava konusu taşınmaz ile emsalin somut karşılaştırması yapılmalı, üstün veya eksik tarafları belirlenmelidir.
    İlke olarak, kira geliri üzerinden ecrimisil belirlenmesinde, taşınmazın dava konusu ilk dönemde mevcut haliyle serbest şartlarda getirebileceği kira parası, emsal kira sözleşmeleri ile karşılaştırılarak, taşınmazın büyüklüğü, niteliği ve çevre özellikleri de nazara alınarak yöredeki rayiçe göre belirlenir. Sonraki dönemler için ecrimisil değeri ise ilk dönem için belirlenen miktara ÜFE artış oranının tamamının yansıtılması suretiyle bulunacak miktardan az olmamak üzere takdir edilir.
    Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut uyuşmazlık incelendiğinde hükme esas alınan bilirkişi raporunda mevcut hesaplama yönteminin Daire uygulamasına aykırı düştüğü anlaşılmaktadır. Şöyle ki, Mahkemece hükme esas alınan 11.03.2016 tarihli raporu düzenleyen bilirkişi kurulunda keşfe iştirak etmeyen hukukçu bilirkişinin yer aldığı, bilirkişilerce hesaplama yapılırken taşınmazın öncelikle dava tarihinden geriye dönük bir yıllık dönem için aylık kira bedelinin, sonrasında ise ÜFE oranlarının geçmiş yıllara doğru uygulanarak ecrimisil bedelinin tespit edildiği, taşınmazın kesinleşen kadastro tespiti uyarınca arsa ve bina olarak değerlendirildiği hesaplama yönteminde, emsal olarak düğün salonu kirlanmasına ilişkin 2015 yılına ilişkin kira sözleşmesinin esas alındığı, emsalin Mahkemece ve bilirkişilerce yerinde görülüp özelliklerinin belirlenmediği, emsalin kereste atölyesi olarak kullanılan çekişmeli taşınmazdan 19 kat daha değerli olduğunun bilirkişilerce rapor edildiği, tüm bunlardan ayrı olarak anılan emsalin değerlendirilmeye alınamayacağını bildiren 12.05.2014 tarihli bilirkişi raporu ile arasındaki çelişkinin giderilmediği, Mahkemece 11.03.2016 tarihli bilirkişi raporuna neden üstünlük tanındığına gerekçeli kararda yer vermediği görülmüştür.
    Bu durumda Mahkemece, davacının ödeme emrinin tebliğ edildiği tarihe kadar uzunca bir süre davalının kullanımına ses çıkarmadığı, bu kullanıma muvafakat gösterildiğinin ve muvafakatın ödeme emrinin tebliği ile sona erdirdiğinin kabulü ile ödeme emrinin davalıya tebliğ tarihinden- dava tarihine kadar olan dönem için, Daire uygulamalarına uygun şekilde emsallere göre araştırma yapılıp, ödeme emrinin tebliğ edildiği tarih başlangıç tarihi olarak alınmak suretiyle hesaplama yaptırılarak ilk dönem için miktarın belirlenmesi, sonraki dönemler için ise ilk dönem için belirlenen miktara ÜFE artış oranının tamamının yansıtılması suretiyle miktarın belirlenmesi, sonucunda talep miktarı ve kazanılmış müktesep haklar gözetilerek ecrimisile hükmedilmesi gerekirken bu hususları içermeyen bilirkişi raporuna itibar edilerek yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte gösterilen nedenlerle davalı-birleşen dosyada davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile birleşen dava ile ilgili hükmün ONANMASINA, (2) nolu bentte gösterilen nedenlerle davalı-birleşen dosyada davacı vekilinin temyiz itirazlarının REDDİNE, (3-a) ve (3-b) nolu bentlerde gösterilen nedenlerle davalı-birleşen dosyada davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulüyle, usul ve yasaya uygun bulunmayan hükmün 6100 sayılı HMK"nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK"un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 17.12.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.


    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi