10. Hukuk Dairesi Esas No: 2009/3127 Karar No: 2010/2255 Karar Tarihi: 22.02.2010
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2009/3127 Esas 2010/2255 Karar Sayılı İlamı
10. Hukuk Dairesi 2009/3127 E. , 2010/2255 K.
"İçtihat Metni"
..... Davacı Kurum vekili, iş kazası sonucu vefat eden sigortalının hak sahiplerine yapılan yardımlarda meydana gelen artışlar nedeniyle uğranılan Kurum zararının, 506 sayılı Yasanın 10 ve 26. maddeleri gereğince tazminine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, istem aynen hüküm altına alınmıştır. Hükmün, davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Kanunun 26’ıncı maddesindeki halefiyet ilkesi uyarınca, Kurumun rücu alacağı; hak sahiplerinin tazmin sorumlularından isteyebileceği maddi zarar (dış tavan) miktarı ile sınırlı iken, Anayasa Mahkemesi’nin, 21.03.2007 gün ve 26649 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 23.11.2006 gün ve 2003/10 Esas - 2006/106 Karar numaralı kararı ile 26’ncı maddedeki “sigortalı veya hak sahibi kimselerin işverenden isteyebilecekleri miktarlarla sınırlı olmak üzere” ibarelerinin Anayasaya aykırılık nedeniyle iptaline karar verilmiştir. Anayasa’nın 153’üncü maddesine göre, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarının, Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmesi ve giderek elde bulunan ve kesinleşmemiş tüm davalarda uygulanmasının zorunlu olması; iptal kararının Resmi Gazetede yayımlandığı 21.03.2007 gününden sonra Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 76’ncı maddesi uyarınca yürürlükteki kanunları uygulamakla yükümlü bulunan mahkemelerin ve Yargıtay’ın yürürlükten kalkan bir yasa maddesine dayanarak inceleme yapma ve karar verme yetkilerinin bulunmadığının kabulünün doğal bulunması; 26’ncı maddedeki anılan ibarelerinin iptali ile Kurumun rücu hakkının, kanundan doğan, kendine özgü, sigortalı veya hak sahiplerinin hakkından bağımsız basit rücu hakkına dönüşmüş olması karşısında, ilk peşin değerli gelirlerin; tazmin sorumlularının kusuruna karşılık gelen tutarıyla sınırlı şekilde hüküm kurulması gereklidir. ./.. -2-
Bu bağlamda hemen belirtmek gerekir ki; 506 sayılı Kanun uyarınca açılan rücuan tazminat davalarına ilişkin olarak süregelen uygulamada olduğu gibi, maddi zarar (dış tavan) hesabı yapılması gerekmediği gibi; tazmin sorumlusunun sigortalıya veya hak sahiplerine yapmış olduğu her türlü ödemenin Kurumun rücu alacağından düşülmesine imkan bulunmadığı da göz önünde tutulmalıdır. Zira bu tür rücu davaları Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce halefiyet esasına göre açılmakta iken, iptal kararından sonra kanundan doğan bağımsız rücu alacağına dönüşmüş olup, yasa maddesi bu haliyle yorumlandığında peşin sermaye değerli gelirlerde oluşan artışların istenilemeyeceği sonucuna ulaşılacağında kuşku ve duraksamaya yer yoktur. İnceleme konusu dava yönünden; Anayasa Mahkemesinin iptal kararı ile ortaya çıkan bu maddi ve hukuki olgulara ve davalının %30 sorumluluk oranına göre, iş kazası sonucu vefat eden sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelirlerin ilk peşin sermaye değeri ile sosyal yardım zammı toplamının açıklanan ilkeler doğrultusunda tazminine olanak bulunan kısmının, davacı Kurum tarafından açılan birinci rücu davasında hüküm altına alındığı belirgin olmakla, işbu ikinci rücuan tazminat davasının reddine karar verilmesinde yasal zorunluluk bulunduğundan, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 22.02.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.