Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2008/13379
Karar No: 2010/2251
Karar Tarihi: 22.02.2010

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2008/13379 Esas 2010/2251 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2008/13379 E.  ,  2010/2251 K.

    "İçtihat Metni"

    .....

    Davacı, davalıların miras bırakanına yersiz ödenen yaşlılık aylıklarının davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
    Mahkemece, kararında belirtilen gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir.
    Hükmün, davacı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    Davanın yasal dayanağı, 506 sayılı Yasanın 59 ve devamı maddeleri ile Türk Medeni Kanununun 599. maddesidir. 23.11.2004 tarihinde vefat eden murise 01.04.1993 tarihi itibariyle Sosyal Sigortalar Kurumu’ndan yaşlılık aylığı bağlanıp, ölümüne kadar kendisine sağlığında 20.118,97 TL aylık ödemesi yapılmıştır. Ancak, Kurumca, murisin tahsis talep tarihinde, yaşlılık aylığı tahsisi için, 3201 sayılı Yasanın 6. maddesinde belirtilen yurda kesin dönüş şartını gerçekleştirmediği gerekçesi ile, başlangıçtan itibaren aylığı iptal edilmiş ve davalılardan yersiz ödendiği iddia edilen 36.481.97 TL. asıl alacağın faizi ile tahsili talep edilmiştir.
    Taraflar arasındaki uyuşmazlık, muris hakkında yaşlılık aylığı tahsisi şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği, murise sağlığında ödenen yaşlılık aylığının terekeye dâhil olup olmadığı ve iadesinin gerekip gerekmeyeceği noktasındadır.
    Kurumca temin edilen.........yazısından, murisin, yurt dışında 09.11.1987-13.09.1993 tarihleri arasında çalıştığı,14.09.1993-07.07.1997 tarihleri arasında hastalık yardımı aldığı anlaşılmaktadır. Yurt dışı çalışmaların borçlanılarak yaşlılık aylığı tahsisi için, 3201 sayılı Yasanın 6. maddesinde belirtildiği üzere sigortalının yurda kesin dönüş yapması şartı mevcuttur. Bu duruma göre murisin yaşlılık aylığı tahsis tarihinde, bu şartı yerine getirmediği açıktır. Ne var ki, murisin 07.07.1997 tarihinden sonra, yurt dışında çalışmasının bulunmadığı gibi, Alman Sigorta Kurumunun yardımlarından yararlanması da söz konusu değildir. Murisin yurt dışı çalışmasının ve devamındaki hastalık yardımlarının sona ermesi, yurda kesin dönüş yaptığının karinesi olup aksi davacı Kurumca ispat edilememiştir. Hal böyle olunca, davacının yurda kesin dönüş yaptığı 07.07.1997 tarihini takip eden ay başından itibaren yaşlılık aylığına hak kazanacağı ve iadesi gereken aylıkların 01.04.1993-07.07.1997 tarihleri arasındaki toplam 595.04 TL tutarındaki aylıklar olduğu yönündeki mahkemenin kabulü yerindedir.
    Ancak Hukuk Genel Kurulunun 12.3.2008 gün ve 21-235 E/ 248 K sayılı kararında da belirttiği üzere, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 599. maddesi
    ...........

    Uyarınca; “Mirasçılar, miras bırakanın ölümü ile mirası bir bütün olarak, kanun gereğince kazanırlar...miras bırakanın borçlarından kişisel olarak sorumlu olurlar...”.
    Kural olarak, bir kimsenin ölümü ile mal varlığının bir bütün olarak mirasçılarına geçmesini ifade eden külli halefiyet gereğince, mirasbırakanın kişisel özelliklerinin ağır bastığı, düşünsel ve bedeni özellik ve yetenekleri göz önünde bulundurularak yapılmış, borcun bizzat miras bırakan tarafından yerine getirilmesi gereken şahsi edim borçları dışında, malvarlığından ifa durumunda olunan maddi edim borçları mirasçılara intikal eder. Miras bırakanın borçları, ölümünden önce yaptığı hukuki işlemlerden, işlediği haksız fiillerden, malvarlığında meydana gelen sebepsiz zenginleşmeden ve ölüm anına kadar oluşan bir takım olgular nedeniyle doğrudan doğruya kanundan doğabilir.
    Mirasçıların sorumluluğu bakımından borcun kaynağı önemli değildir. Bu sorumluluk, mirasın kesin olarak kazanılması ile başlar, borcun esası ile sınırlı olmayıp, işlemiş ve işleyecek faizlerini de kapsar.
    Davaya konu alacak, miras bırakanın sebepsiz zenginleşmesinden kaynaklanmakta olup, ölümünden sonra mirasçılarına karşı ileri sürülmesinde yasaca bir engel bulunmamaktadır; miras bırakanın malvarlığına ve terekesine dahildir.
    Sebepsiz zenginleşen kişi, malvarlığında sebepsiz yere meydana gelen artışı iade ile yükümlüdür. İade yükümlülüğünün konusu ve kapsamı ise BK. 63. maddede hükme bağlanmıştır. Bu maddeye göre; “Haksız olarak bir şeyi istifa eden kimse, onun istirdadı zamanında elinden çıkmış olduğunu ispat ettiği miktar nisbetinde red ve iade ile mükellef değildir. Şu kadar ki kabız, o şeyi suiniyet ile elden çıkarmış yahut onu elden çıkarır iken bilahare red ve iadeye mecbur olacağına vakıf bulunmuş olursa red ve iadeye mecburdur.”
    Görüldüğü gibi, maddede, iade borcu zenginleşen iyi veya kötü niyetli olmasına göre farklı şekilde ele alınmıştır.
    Haklı bir sebebe dayanmaksızın zenginleşen kimse kötü niyetli ise, iade borcu zenginleşmenin tamamını kapsar. Diğer bir ifadeyle, kötü niyet halinde iade borcu, geri verme zamanındaki zenginleşme miktarıyla sınırlı değildir. Anılan maddeye göre, sebepsiz zenginleşen kimse, o şeyi kötü niyetle elden çıkarmış veya onu elden çıkarırken sonradan geri vermek zorunda kalacağını bilmek durumunda ise, iadeyle yükümlüdür. Zenginleşmeyi iade edeceğini ve dolayısıyla zenginleşmenin haklı bir sebebe dayanmadığını bilen veya gerekli özeni gösterdiği takdirde bilebilecek durumda olan kişi, kötü niyetli zenginleşen konumundadır.
    Miras bırakan, sağlığında, 10.03.1993 tarihli tahsis talebinde, 19.12.1993 tarihinde yurtdışı işyerinden ayrıldığını beyan ederek, kurumu yanıltmıştır. Bu haliyle yaşlılık aylığının haklı bir sebebe dayanmadığını, geri vermekle yükümlü olduğunu bilmektedir. Dolayısıyla, iade borcu, haklı sebebe dayanmayan zenginleşmenin tamamını kapsamaktadır.
    Mahkemece, murise sağlığında 01.04.1993-07.07.1997 tarihleri arasında yersiz ödenen, ancak sonradan iptali ile istirdadı talep edilen yaşlılık aylıklarının terekeye dâhil olduğunun kabulü ile açıklanan tüm bu maddi ve hukuksal olgular dikkate alınarak hüküm kurulması gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.
    O hâlde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
    ....
    SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 22.02.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.


    ........


    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi