14. Hukuk Dairesi Esas No: 2009/14947 Karar No: 2010/980 Karar Tarihi: 04.02.2010
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2009/14947 Esas 2010/980 Karar Sayılı İlamı
14. Hukuk Dairesi 2009/14947 E. , 2010/980 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 09.07.2007 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 28.04.2009 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece, inançlı işlemi gösteren yazılı bir belge bulunmadığı belirtilmek suretiyle davanın reddine karar verilmiş, hükmü davacı vekili temyiz etmiştir. 05.02.1947 tarih 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği gibi; inanç sözleşmesi, inanç gösterilene bir hakkın kullanılmasında davranışlarını, inanç gösterenin tespit ettiği amaca uydurmak borcunu yükler. Diğer bir anlatımla, inanç gösterilen kişi, inanç gösteren namına yapılacak bir işlemden sonra, taşınmazın mülkiyetini ona yani inanç gösterene geçirme yükümlülüğü altına girmiştir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde, bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir. İnanç sözleşmeleri anılan İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca; Yazılı delil ile kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, olayın kanıtlanmasına tek başına yeterli olmalı ve kendisine inanç gösterinin imzasını taşımalıdır. Böyle bir yazılı belgenin bulunmaması halinde ise en azından olayın tamamının ispatına yeterli olmamakla birlikte bunun vukuuna delalet edebilecek ve karşı taraf elinden çıkmış delil başlangıcı niteliğinde bir belgenin söz konusu olması halinde de inanç sözleşmesinin tanık dahil her türlü delil ile kanıtlanması mümkün olabilir. Bunlardan hiçbirinin olmaması durumunda dava redde mahkum ise de, eğer davacı taraf delilleri arasında yemine de dayanmışsa, mahkemece davacının, davalıya yemin teklifine hakkı olduğunun hatırlatılması gerekir. Bu ilkeler ışığıda somut olaya bakıldığında; Davacı, dava konusu 31 parsel sayılı taşınmazı Almanya"da çalışarak kazandığı para ve satmış olduğu 36 parsel sayılı taşınmazın satış bedeli ile satın aldığını ve eşi davalı ... üzerine yaptığını, eşinin bu taşınmazı muvazaalı olarak müşterek çocukları diğer davalı ..."a devrettiğini, 31 parselin tapusunun iptali ile adına tescilini istemiştir. Davacı taraf yukarıda belirtilen İçtihadı Birleştirme Kararında belirtilen yazılı delil veya davanın tamamen ispatına kafi olmamakla beraber vukuuna delalet edebilecek karşı taraf elinden çıkmış bir belgeyi dosyaya ibraz edememiş ve iddiasını yazılı delil veya yazılı delil başlangıcı ile kanıtlayamamıştır. Ancak; davacı dava dilekçesinde "yemin deliline" ve delillerin hasrına dair dilekçede "sair her türlü yasal delail" demek suretiyle, her türlü delile dayandığını açıkladığından, yemin deliline de dayanmış sayılır. Bu durumda, davacıya, yemin teklif etme hakkı hatırlatılarak; sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 04.02.2010 tarihinde oybirliği ile karar verildi.