14. Hukuk Dairesi 2009/14126 E. , 2010/923 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 19.03.2007 gününde verilen dilekçe ile tapu iptal tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 10.03.2009 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, mera komisyonunun uygulaması sırasında mera sınırlarına dahil edilen taşınmazın 12.02.1979 tarihli ve 27 numaralı tapu kaydı kapsamında kaldığı iddiası ile kayıt kapsamındaki yere ilişkin mera tahsisisin iptali ve bu bölümün tescili istemleri ile açılmıştır.
Davalı köy tüzel kişiliği uygulamalar sırasında bazı yanlışlıklar yapıldığını, davanın ispatı gerektiğini belirtmiştir.
Davaya dahil edilen Hazine ise taşınmazın mera olduğunu, davanın idari yargı yerinde açılması gerektiğini, üstelik askı ilan süresinde uygulamaya itiraz edilmediğini, davanın da tek mirasçı tarafından açılamayacağını, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece dava kabul edilmiş, mera komisyonunun 16 numaralı parseli olarak belirlenen ve kadastro çalışmaları sırasında 101 ada 213 parsel numarasını alan taşınmazın bilirkişi krokisinde A harfi ile belirtilen 3900 m2 kısmının dayanılan tapu kaydı nedeniyle, B harfli 2.044 m2 ve C harfli 1909 m2 kısmının ise zilyetliğe dayanılarak 213 numaralı parselden ifrazı ile bu yerlerin davacı adına tesciline karar verilmiştir.
Hükmü Hazine temyiz etmiştir.
Davada 12.2.1979 tarihli ve 27 numaralı tapu kaydına dayanılmıştır. Gerçekten, 4342 sayılı Mera Kanununun 5.maddesi hükmü gereğince kişiler adına kayıtlı bir yerin mera, yaylak ve kışlak olarak kullanılmak amacıyla mera kaynakları arasına alınması ancak kamulaştırma yoluyla mümkündür. Eldeki davada taraflar arasında çekişmeli taşınmazın kamulaştırılarak mera kaynakları içine alınmadığı hususunda bir çekişme bulunmamaktadır. Şayet dayanılan tapu kaydı çekişme konusu mera parseli içersinde bir yeri kapsamına almakta ise davacının bu bölüme ait mera tahsisini iptal ettirmek ve o taşınmazın adına tescilini istemek yetkisi bulunmaktadır. Bu tür davalar ise 4342 sayılı Mera Kanununun 21. maddesinin 2.fıkrası hükmü gereğince tahsis kararlarında belirtilen hakların ve tahsislerin kesinleştiği tarihten itibaren beş yıl içersinde açılabilir. Mera tahsis komisyonu çalışma sonuçları 15.5.2006-15.6.2006 tarihleri arasında askı ilanına çıkartıldığından 19.03.2007 tarihinde açılan dava beş yıllık süre içinde açılmıştır.
Yukarıda ifade edildiği üzere davada 12.2.1979 tarihli ve 27 numaralı tapu kaydına dayanılmıştır. Kaydın incelenmesinden malikinin ... kızı ... ... olduğu görülmektedir. Davacı bu kişinin mirasçısı annesi olduğunu ileri sürmüş ise de dosyada mirasçılık belgesi veya kayıt örneği bulunmadığından iddianın denetlemesi yapılamamaktadır. Öte yandan, kayıt maliki ... kızı ... ... ölmüşse terekesinin paylı veya elbirliği mülkiyetinden hangisine tabi olduğu da belli değildir. O yüzden öncelikle davacının dava ehliyetinin açıklığa kavuşturulması için kayıt malikinin ölüp ölmediği, ölmüş ise mirasçılarının kimler olduğu ve terekesinin hukuki durumu üzerinde durulması gerekmektedir.
Kayıt maliki ... ... ölmüş ve terekesi elbirliği mülkiyeti rejimine tabi ise elbirliği halinde mülkiyette mirasçılar arasında ortaklık bağı vardır. Bu kişiler mirasçı sıfatı ile bir mala veya hakka birlikte malik olmak durumundadırlar. Türk Medeni Kanununun 701-703 maddeleri uyarınca bu tür mülkiyetin (ortaklığın) tüzel kişiliği yoktur. Bunun doğal sonucu olarak da mülkiyet bütünüyle ortakların tümüne aittir. Elbirliği mülkiyetinde malikler mülkiyet payını ayırmadığından eşya üzerinde paydaş değil ortaktır. Yine bu tür mülkiyette işin özelliği gereğince ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı vardır. Şayet davalı olacaklarsa davanın ortakların tümü aleyhine açılması gerekir. Türk Medeni Kanununda bir ortağın tek başına dava açabileceği, ne var ki açtığı bu davanın devam edebilmesi için öteki ortakların açılan bu davaya olur vermeleri ya da davanın miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile sürdürülebileceği kural olarak benimsendiğinden ve dava ehliyetinin varlığı mahkemece re"sen araştırılması gereken hususlar arasında bulunduğundan davaya katılmayan ortakların olurları alınmaksızın veya Türk Medeni Kanununun 640.maddesi uyarınca miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülebileceği gözardı edilerek çekişmenin esasının incelenmesi doğru olmamıştır.
Mahkemece bu saptama üzerinde durulmadan çekişmenin esasının incelenerek hükme bağlanması doğru olmamıştır.
Karar öncelikle bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 02.02.2010 tarihinde oybirliği ile karar verildi.