12. Ceza Dairesi 2015/15309 E. , 2016/5769 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Ağır Ceza Mahkemesi
Suça sürüklenen çocuk : ...
Suç : Kasten öldürme
Hüküm : TCK"nın 82/1-e, 21/2, 31/3, 62/1, 63, 54. maddeleri gereğince mahkûmiyet
Taksirle öldürme suçundan suça sürüklenen çocuğun mahkûmiyetine ilişkin hüküm, suça sürüklenen çocuk müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Suça sürüklenen çocuğun, kendisi ile birlikte çobanlık yapan 9-10 yaşlarındaki ölene ait ayakkabının tekini alarak 2 metre ilerisine hedef yaptığı, elindeki av tüfeği ile ayakkabıya nişan alıp 1 kez ateş ederek isabet ettirdiği, 2. defa ateş ettiği esnada ayakkabının 1 metre yanında durduğu iddia edilen ölenin isabet alıp ölümüyle sonuçlandığı iddiasına konu olayla ilgili olarak yapılan yargılama sırasında; olay tarihinde 16 yaşında olan suça sürüklenen çocuğun tüm aşamalardaki benzer beyanına göre, ölen ile arkadaş olduklarını ve birlikte hayvan otlattıklarını, olay günü ölenin ayakkabısını 4-5 metre ileriye koyup onu hedef alarak ateş ettiğini, 2. kez ateş ederken yanında bulunan ölenin birden önüne doğru hareket etmesi nedeniyle isabet aldığını savunduğu, olayla ilgili olarak dinlenilen tek tanık ..."ın soruşturma aşamasında, suça sürüklenen çocuğun iki metre uzağa diktiği ölene ait ayakkabıya ateş ettiği esnada, ayakkabının 1 metre yanında bulunan 9 yaşındaki ölenin yere düştüğünü beyan etmesine rağmen, kovuşturma aşamasında suça sürüklenen çocuğun ateş ettiği sırada ölenin aniden suça sürüklenen çocuğun önünden geçtiğini beyan ettiği gibi; ölenin montunda yapılan inceleme sonrası düzenlenen 28 Nisan 2008 tarihli ekspertiz raporunda, deri montun arka sol kenar orta bölgesi koltuk altı kısmına tekabül eden yerde bulunan 1 adet büyük delik etrafında atış artıkları bulunan mermi giriş deliğinin olduğu ve dağılım yoğunluğuna göre atışın bitişik atış mesafesinden yapıldığının belirtilmesi dikkate alındığında, bilirkişi raporunun suça sürüklenen çocuğun savunmasını doğruladığı gibi tanık ..."ın kavuşturmada alınan beyanı ile de uyumlu olduğu anlaşılmakla tebliğnamede ki eksik inceleme nedeniyle bozma öneren görüşe iştirak edilmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, incelenen dosya kapsamına göre, suça sürüklenen çocuk müdafiinin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
TCK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasında olayı kast; “Kişinin, suçun kanunî tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi hâli” biçiminde tanımlanmış, fıkra gerekçesinde ise; “Olası kast durumunda suçun kanuni tanımında yer alan unsurlardan birinin somut olayda gerçekleşebileceği öngörülmesine rağmen, kişi fiili işlemektedir. Diğer bir deyişle, “fail unsurların meydana gelmesini kabullenmektedir.” şeklinde, olası kastın uygulanma şartları belirtilmiştir. Öğretide de, olası kast, suçun kanuni tanımındaki objektif unsurların gerçekleşebileceği, ciddi bir şekilde mümkün görülmesine rağmen, fiilin işlenmesi suretiyle tipikliğin gerçekleşmesi şeklinde tanımlanmıştır. (Koca/Üzülmez; Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler; 4. Baskı; sh. 152.).
Fail, hareketinden doğacak sonuçları bilerek ve isteyerek hareket etmişse kast gerçekleşmiştir. Buna karşılık, fail belli bir sonucu gerçekleştirmek üzere hareket ederken, bunun yanında başka sonuçların meydana gelmesini de göze almış ve bu sonuçlar da gerçekleşmişse, failin bu sonuçlar açısından da kasten hareket ettiği kabul olunur. Çünkü fail, asıl kastettiğinden başka, hareketinden doğacak diğer sonuçları tahmin ettiği veya öngördüğü halde hareketini devam ettirmiştir. Dolaylı kast olarak adlandırılan bu kast türüne, belirli olmayan kast, gayrimuayyen kast, olursa olsun kastı veya dolus eventualis de denilmektedir. (Nur Centel, Türk Ceza Hukukuna Giriş, 2.Bası, s.349, Artuk-Gökcen-Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Cilt 1, s.597 vd.), (Ayhan Önder, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Cilt.2, s. 293 vd, Uğur Alacakaptan, Suçun Unsurları, s.139 vd., Timur Demirbaş, Ceza Hukuku Genel Hükümler, s.312 vd.).
İstisnai bir kusurluluk şekli olan taksir, 5237 sayılı TCK’nın 22/2. maddesinde “dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesi” şeklinde tanımlanmış olup, 5237 sayılı TCK’da, , 765 sayılı TCK’da yer verilen, “tedbirsizlik”, “dikkatsizlik”, “meslek ve sanatta acemilik”, “nizamat, evamir ve talimata riayetsizlik”, “kayıtsızlık veya tedbirsizlik”, “hataen ve kayıtsızlıkla”, “müsamaha ve dikkatsizlik” şeklindeki taksir kalıplarına ilgili suç tiplerinde yer verilmemiş, ancak gerek öğretide, gerek uygulamada, bu taksir kalıplarına yer verilmemiş olmanın, bir eksiklik veya farklılık oluşturmayacağı kabul edilmektedir.
Toplumsal yaşamda belli faaliyetlerde bulunan kimselerin başkalarına zarar vermemek için bir takım önlemler alması ve bazı davranış kurallarına uyma zorunlulukları bulunmaktadır. Bu kurallar toplum olarak yaşama zorunluluğundan doğabileceği gibi, Devletin müdahalesiyle de ortaya çıkabilmektedir. Taksirli suç bu kuralların ihlal edilmesi sonucu belirir, fail tedbirli ve öngörülü davranmamış olduğu için cezalandırılır. Bu bakımdan sorumluluğun nedeni, öngörebilme imkân ve ödevinin varlığına rağmen sonuca iradi bir hareketle neden olmaktan kaynaklanmaktadır.
Öğretide ve yargı kararlarında taksirin unsurları,
a) Fiilin taksirle işlenebilen bir suç olması,
b) Hareketin iradiliği,
c) Neticenin iradi olmaması,
d) Hareketle netice arasında nedensellik bağının bulunması,
e) Neticenin öngörülebilmesi, ancak bu neticenin fail tarafından öngörülmemesi,
Şeklinde belirtilmiştir.
Bilinçli taksir kavramı mülga 765 sayılı TCK’nın 45. maddesine 08.01.2003 tarihli ve 4758 sayılı Kanun ile eklenen son fıkra ile hukukumuza girmiş olup, anılan fıkrada, “Failin öngördüğü neticeyi istememesine rağmen neticenin meydana gelmesi halinde bilinçli taksir vardır; bu halde ceza ... arttırılır.” hükmüne yer verilmiş, aynı hüküm, 5237 sayılı TCK’nın 22. maddenin 3. fıkrasında da korunmuştur.
Taksirden söz edilebilmesi için neticenin öngörülebilir olması gerekli ve yeterli olmasına karşılık, bilinçli taksir halinde failin somut olayda ayrıca bu neticeyi öngörmüş olması da gereklidir.
Bilinçli taksirde gerçekleşen sonuç, fail tarafından öngörüldüğü halde istenmemiştir. Gerçekten neticeyi öngördüğü halde, sırf şansına veya başka etkenlere, hatta kendi beceri veya bilgisine güvenerek hareket eden kimsenin tehlike hali, bunu öngörmemiş olan kimsenin tehlike hali ile bir tutulamaz; neticeyi öngören kimse, ne olursa olsun, bu neticeyi meydana getirecek harekette bulunmamakla yükümlüdür.
Bilinçli taksirde netice somut olarak öngörüldüğü halde, istenmemiştir.
Bilinçli taksiri, taksirden ayıran özellik, bilinçli taksirde istenmeyen netice fiilen öngörülürken, taksirde öngörülmemektedir.
Yasada, taksirin bir türü olarak düzenlenmiş bulunan bilinçli taksir esas itibariyle olası kastın sınırlarını daraltıcı bir işlev görmektedir. Bu nedenle, olası kastın anlamı ve sınırları belirlenmeden, bilinçli taksirin kapsamının tayini mümkün değildir.
Olası kast ve bilinçli taksir öngörme unsuru itibariye örtüşmesine rağmen, isteme unsuru bakımından ayrılmaktadır.
Olası kastı bilinçli taksirden ayıran özellik, mümkün yada muhtemel olarak öngörülen neticenin kabullenilmesi, failin öngördüğü tipik neticenin meydana gelmeyeceğine yönelik bir güveni olmadan hareket etmesidir. Başka bir anlatımla, fail "öyle ya da böyle herhalde hareketi gerçekleştirirdim" diyorsa olası kast, "neticenin gerçekleşeceğini bilseydim hareketi gerçekleştirmezdim", diyorsa bilinçli taksir söz konusudur.
Bu açıklamalar ışığında, suça sürüklenen çocuğun, elinde bulunan tüfeğiyle ateş edeceği sırada ölenin aniden suça sürüklenen çocuğun önünden geçmesi nedeniyle bitişik atış sonucu ölümüne neden olduğu olayda, suça sürüklenen çocuğun savunması, tanık anlatımı, ekspertiz raporu. taraflar arasında herhangi bir husumetin bulunmaması ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; suça sürüklenen çocuğun başka ölümün meydana geleceğini bilerek ve göze alarak, meydana gelen sonucu kabullenerek hareket ettiğinin anlaşılamaması karşısında, tüfekle ateş etmesi sonucu arkadaşının ölümüne neden olduğu olayda, sanığın eyleminin bilinçli taksirle işlendiğinin kabulü ile suça sürüklenen çocuğun taksire dayalı kusurunun ağırlığı olayın meydana geliş şekli ve TCK’nın 61. maddesindeki cezanın alt ve üst sınırlar nazara alınarak, TCK’nın 85/1. maddesi gereğince temel cezanın alt sınırdan uzaklaşılarak tayin edilip, aynı kanunun 22/3. maddesi gereğince bilinçli taksir hükümleri uygulanarak cezalandırılması gerekirken, oluşa ve dosya kapsamına uygun düşmeyen gerekçeyle suçun vasfında yanılgıya düşülerek, yazılı şekilde hüküm kurulması
Kanuna aykırı olup, suça sürüklenen çocuk müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi uyarınca, hükmün isteme uygun olarak BOZULMASINA, 06/04/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.