Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2009/12553 Esas 2010/187 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2009/12553
Karar No: 2010/187
Karar Tarihi: 18.1.2010

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2009/12553 Esas 2010/187 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2009/12553 E.  ,  2010/187 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : KDZ.EREĞLİ 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 27/01/2009
    NUMARASI : 2007/310-2009/68

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacı, 649 parsel sayılı taşınmazın kadastro çalışmaları sırasında davalı adına tespit edildiğini, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olup özel mülkiyete konu olamayacağını ileri sürerek, kaydın iptali ile hazine adına tesciline karar verilmesi isteminde bulunmuş, yargılama sırasında taşınmazın dahili davalı şirket tarafından devralınması ile HUMK"nun 186. maddesi gereğince davasını dahili davalı şirkete teşmil etmiştir.
    Davalı, davanın reddini savunmuştur.
    Davanın reddine ilişkin olarak verilen karar Dairece “....çekişmeli taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden bulunduğu dikkate alınmak suretiyle davanın kabulüne ve çekişmeli bölümün kadastro harici bırakılmasına karar verilmesi gerekirken” gerekçesiyle bozulmuş olup, Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Karar, dahili davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ..... raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü. Dava, tapu iptal ve tescil isteğine ilişkin olup, Mahkemece hükmüne uyulan bozma kararı uyarınca davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Oysa, yargılama devam ederken 14.03.2009 tarihinde yürürlüğe giren ve 3402 sayılı yasanın 12/3 maddesi hükmüne bir takım ilave düzenlemeler getiren 5841 sayılı yasada kadastro tespitinin kesinleşmesinden itibaren taşınmazın niteliğine ve tarafların sıfatına bakılmaksızın on yıllık hak düşürücü sürenin geçmesi halinde ayrıca kesin hüküm oluşturmayan eldeki davalarda uygulanmak suretiyle davanın hak düşürücü süreden reddi öngörülmüştür.
    Somut olay yukarıdaki ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde; eldeki davaya konu edilen 649 parsel sayılı taşınmazın 10.10.1983 tarihinde A.B. adına tespit edildiği ve Abdülkadir"in tespit miktarının az olduğunu, bu parsel dışındaki yerinde kendisine ait olduğunu ileri sürerek tespite itiraz ettiği, kadastro komisyonunca muterizin itirazının 25.09.1995 tarihinde reddedildiği görülmektedir. Kadastro komisyonunun kararında 649 parsele de yer verilmiş olması bu taşınmazı itirazlı ve davalı hale getirmez. Buna göre 649 parsele herhangi bir itiraz olmadığına göre kadastro tespiti 10.10.1983 tarihinde kesinleşmiştir. Eldeki dava ise kadastrosu kesinleşen 649 sayılı parsele karşı 11.10.1995 tarihinde Kadastro Mahkemesine açılmış ve görevsizlikle devredilmiştir. 649 parselin kesinleşme tarihi ile Kadastro Mahkemesine açılan dava tarihi arasında 3402 sayılı yasanın 12/3 maddesindeki 10 yıllık hak düşürücü süre geçmiş olup, 5841 sayılı yasa hükümlerinin uygulanması gerekeceği tartışmasızdır. Hemen belirtilmelidir ki, sonradan çıkan ve kesin hüküm halini almamış davalara da uygulanacağını öngören yasa hükmü kazanılmış hak kuralının istisnasını teşkil eder.
    Hal böyle olunca, her dava açıldığı tarihteki koşullara tabi olup,dava tarihi itibarıyla kabul kapsamına alınan yerin davacının dayanağı tapu kaydı kapsamında kalmadığı gibi niteliği itibarıyla hakkında sicil oluşturulması gerekmeyen yerlerden olduğu gözetilerek yargılama gideri ve bu giderlerden sayılan Avukatlık Ücretinden davalı tarafın sorumlu tutulması kaydıyla davanın 5841 sayılı yasa uyarınca reddine karar verilmesi için yerel mahkeme kararı bozulmalıdır. Öyle ise davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK"nun 428 maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 18.1.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

     

    Bu web sitesi, sisteminin bir üyesidir.