10. Hukuk Dairesi 2008/12266 E. , 2010/2175 K.
"İçtihat Metni".......
Dava, işkazası sonucu yaşamını yitiren sigortalının hak sahiplerine yapılan sosyal sigorta yardımlarının rücuan ödetilmesi istemine ilişkindir.
Mahkeme, ilâmında belirtildiği şekilde isteği hüküm altına almıştır.
Hükmün, davacı Kurum ve davalılardan .... Avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 73. maddesi hükmüne göre mahkeme, tarafları dinlemeden ve onları iddia ve savunmalarını beyan etmeleri için usulüne uygun biçimde davet etmedikçe hüküm tesis edemez...... tebliğat yapıldığına dair tebliğ belgesinin dosya içeriğinde bulunmadığı belirgin olup; dava dilekçesinin, davalı ......sulünce tebliği yapılmadan ve taraf teşkili sağlanmadan, davalının savunma hakkı ortadan kaldırılarak, davanın esasına girilip hüküm kurulması doğru değildir.
2- Mahkemece .....Karar sayılı dosyasında alınan kusur raporuna dayanılmış, yeni kusur raporu aldırılmamıştır. Bu doğrultuda davalılardan Sedaş (Kedaş)A.Ş’nin olayın oluşumunda % 5 kusurlu olduğu bildirilmiştir.
./...
-2-
Dosya içeriğindeki belgelerden, elektrik hattında yapılacak çalışma nedeniyle ..............yapacakları çalışma konusunda bilgi verip vermediği, çalışılacak yerin bildirilip bildirilmediği, bu konuda tedbir alınmasının istenip istenmediği, yapılan sözleşme uyarınca iş güvenliği önlemlerinin nasıl ve kim tarafından alınacağının kararlaştırılıp kararlaştırılmadığı,hükme esas alınan bilirkişi raporunda asıl işverenin ........olduğu, alt işverenin ise, ... olduğunun bildirilmesi karşısında; ...... sorumluluğunun yasal dayanağının belirtilmemiş olması nedeniyle davalı....... olayın oluşumundaki sorumluluğu, bilirkişi raporunda, tüm dayanakları ile ortaya konulmamıştır. Bu nedenle yukarıda açıklanan hususlar açıklığa kavuşturularak, denetime açık bilirkişi raporu alınmalıdır.
3-Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Kanunun 26’ncı maddesindeki halefiyet ilkesi uyarınca, Kurumun rücu alacağı; hak sahiplerinin tazmin sorumlularından isteyebileceği maddi zarar (dış tavan) miktarı ile sınırlı iken, Anayasa Mahkemesi’nin, 21.03.2007 gün ve 26649 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 23.11.2006 gün ve 2003/10 Esas - 2006/106 Karar numaralı kararı ile 26’ncı maddedeki “sigortalı veya hak sahibi kimselerin işverenden isteyebilecekleri miktarlarla sınırlı olmak üzere” ibarelerinin Anayasaya aykırılık nedeniyle iptaline karar verilmiştir. Anayasa’nın 153’üncü maddesine göre, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarının, Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmesi ve giderek elde bulunan ve kesinleşmemiş tüm davalarda uygulanmasının zorunlu olması; iptal kararının Resmi Gazetede yayımlandığı 21.03.2007 gününden sonra Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 76’ncı maddesi uyarınca yürürlükteki kanunları uygulamakla yükümlü bulunan mahkemelerin ve Yargıtay’ın yürürlükten kalkan bir yasa maddesine dayanarak inceleme yapma ve karar verme yetkilerinin bulunmadığının kabulünün doğal bulunması; 26’ncı maddedeki anılan ibarelerin iptali ile, Kurumun rücu hakkının, kanundan doğan, kendine özgü, sigortalı veya hak sahiplerinin hakkından bağımsız basit rücu hakkına dönüşmüş olması karşısında, ilk peşin değerli gelirlerin; tazmin sorumlularının kusuruna karşılık gelen tutarıyla sınırlı şekilde hüküm kurulması gereklidir.
Bu bağlamda hemen belirtmek gerekir ki; 506 sayılı Kanun uyarınca açılan rücuan tazminat davalarına ilişkin olarak süregelen uygulamada olduğu gibi, maddi zarar (dış tavan) hesabı yapılması gerekmediği gibi; tazmin sorumlusunun sigortalıya veya hak sahiplerine yapmış olduğu her türlü ödemenin Kurumun rücu alacağından düşülmesine imkan bulunmadığı da göz önünde tutulmalıdır. Zira, bu tür rücu davaları Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce halefiyet esasına göre açılmakta iken, iptal kararından sonra kanundan doğan bağımsız rücu alacağına dönüşmüş olup, yasa maddesi bu haliyle yorumlandığında peşin sermaye değerli gelirlerde oluşan artışların istenilemeyeceği sonucuna ulaşılacağında kuşku ve duraksamaya yer yoktur.
../...
-3-
İnceleme konusu dava yönünden; Anayasa Mahkemesinin iptal kararı ile ortaya çıkan bu maddi ve hukuki olgular gözetilerek, iş kazası sonucu sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelirlerin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerlerinin açıklanan ilkeler doğrultusunda tazminine olanak bulunan kısmının tespiti ile sonucuna göre karar verilmesinde yasal zorunluluk bulunduğundan, ilk peşin sermaye değerinin doğru hesaplanmamış bulunması doğru değildir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeden, eksik araştırma inceleme, yanılgılı değerlendirme sonucunda yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacı Kurum ve davalılardan .... avukatlarının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç:Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA , temyiz harcının istek halinde davalılardan ...."ye iadesine, 22.02.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.
.......