17. Hukuk Dairesi 2014/24804 E. , 2017/5350 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacılar vekili, davalı ... vasisi ve davalı ... tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, olay günü olan 10.01.2012 tarihinde davalı ..." nun 165 promil alkollü olarak sevk ve idaresindeki ... plakalı araç ile yanında yolcu olarak bulunan davacıların babası ... ile birlikte kaza yaptıklarını ve kaza sonucu müvekillerinin babasının vefat ettiğini, kaza sonucu düzenlenen kaza tespit tutanağında davalının tamamen kusurlu olduğunun tespit edildiğini belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla müvekkili ... için 10.000 TL, ... için 20.000 TL. destekten yoksun kalma tazminatının davalılardan tahsiline, ... için 30.000 TL., ... için 40.000 TL. manevi tazminatın davalılar ... ve ..."dan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.
Davalı ... şirketi vekili; davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan delillere ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; davacıların maddi tazminat taleplerinin reddine, davacıların manevi tazminat taleplerinin kısmen kabulü ile 7000"er TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 10.01.2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar ... ve ..."dan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili, davalı ... vasisi ve davalı ... tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı ... vasisi ve davalı ..."nun yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddine, davacılar vekilinin aşağıdaki bentler kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, davacıların murisinin ölümü nedeni ile 6098 sayılı TBK m. 53 gereğince destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan araştırma inceleme hüküm vermeye yeterli değildir.
Bir insanın ölümü hukukî anlamda bir zarar olmamakla beraber, bu yüzden yine de bazı zararlar meydana gelmiş olabilir. İşte 6098 sayılı TBK m. 53 öngörmüş olduğu hal, ölüm sonucu vukua gelen bir kısım zararların tazminini hükme bağlamaktadır. Bu hükme göre, ölenin yardımından faydalananlar, bu yüzden yoksun kaldıkları faydayı, tazminat olarak, sorumludan isteyebilirler. Buna “destekten yoksun (muinden mahrum) kalma tazminatı” denir. Yasa metninden de anlaşılacağı gibi destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir. Yani haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse TBK"nın 53. maddesine dayanarak uğradığı zararın ödetilmesini isteyebilir. Davalı destekten yoksun kalmadan ileri gelen somut zararı gidermek zorundadır. Bu nedenle tazminat hesabından önce zarar tutarını belirlemek gerekir. Bunan yanında amaç zarar görenin malvarlığındaki eksilmeyi giderme olduğuna göre, ölüm nedeniyle desteğini yitirenin elde ettiği çıkarlar varsa, bunların da zarar tutarından indirilmesi gerekir. Aksi halde zarar görenin malvarlığında olaydan önceki duruma göre bir artış meydana gelmiş olur. Buradaki amaç zarar görenin malvarlığını zenginleştirmek değil, desteğini yitiren kişiye ölümden önceki yaşam düzeyini sürdürebilme olanağı tanımaktır.
Bununla birlikte destekten yoksun kalan kimse devamlı ve gerçek bir ihtiyaç içerisinde bulunmalıdır. Genel olarak bakım ihtiyacı, sosyal düzeye uygun olan yaşamın devamını sağlamak için gerekli olanaklardan yoksun kalmayı anlatır. Eğer ölenin eylemli olarak baktığı davacı, ölüm yüzünden bu bakımın sağladığı yaşama düzeyinin altına düşmüş olursa, ihtiyaç bulunma koşulu gerçekleşmiş sayılır. Burada önemli olan, davacının ve ailesinin temsil ettiği sosyal ve ekonomik düzeye göre normal karşılanan giderlerdir.
Somut olayda; kolluk araştırmasında desteğin akli dengesinin yerinde olmadığını, oğlunun gelirinin asgari ücret olduğunu belirtmiştir. Mahkemece; müteveffanın ölümünden önce çalışmadığı, yapılan tahkikatta muris ..." nun akli dengesinin gelip gittiği, bu rahatsızlığıyla ilgili hastaneye gitmediği, tedavi görmediği, bir tanının bulunmadığı, çalışmadığı ve gelirinin olmadığı, geçiminin büyük oğlu Halil tarafından sağlandığı kabul edilerek, destekten yoksun kalma taleplerinin reddine karar verilmiştir. Buna göre; mahkemece; desteğin vesayet altına alınacak derecede akdi dengesinin yerinde olup olmadığı araştırılarak, vesayet altına alınacak düzeyde akıl hastalığı bulunması halinde destekten yoksun kalma talebinin reddine, vesayet altına alınmayı gerektirmeyecek düzeyde ise gelir sağlayacağı kabul edilerek aktüer hesabı yapılması gerekirken, eksik incelemeye dayalı hüküm verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
3-6098 sayılı TBK. md. 56. maddesi hükmüne göre, hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Manevi tazminat, zarara uğrayanda, manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. Zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. Takdir edilecek miktarın, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.6.1976 günlü ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde de takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hakim bu konuda takdir hakkını kullanır iken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de gözönünde tutularak, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, Türk Medeni Kanununun 4. maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hukuka ve hakkaniyete göre hükmedeceği öngörülmüştür.
Yukarıda belirtilen hususlar dikkate alındığında, takdir olunan manevi tazminatın az olduğu görülmüş ve hakkaniyete uygun bir manevi tazminata hükmedilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1 numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı ... vasisi ve davalı ..."nun tüm, davacılar vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, 2 ve 3 numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, aşağıda dökümü yazılı 905,94 TL kalan onama harcının temyiz eden davalı ... vasisi ile ..."dan alınmasına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılara geri verilmesine 10/05/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.