3. Hukuk Dairesi 2014/7055 E. , 2014/15365 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : AFŞİN 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/11/2013
NUMARASI : 2011/599-2013/372
Taraflar arasında görülen alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı vekili dilekçesinde; müvekkilinin davalıya ait 1000 m2 taşınmazı 01.12.2002 tarihli harici satış senedi ile satın aldığını, peşin 2.000 TL ödediğini, ancak davalının tapuda taşınmazın devrini vermediğini ileri sürerek, 2.000 TL"nin 01.12.2002 tarihinden itibaren sözleşme ile kararlaştırılan %80 faizi ile birlikte tahsilini istemiştir.
Davalı, taşınmazını harici sözleşme ile davacıya sattığını, kardeşine vekaletname verdiğini, ancak kardeşinin taşınmazın kaydını tapuda kendi üzerine geçirdiğini, bu nedenle davacıya taşınmazın tapuda kaydını veremediğini bildirmiştir.
Mahkemece, 05.06.2012 tarihli bilirkişi raporunda belirtilen 2.000 TL"nin dava tarihine kadar işleyecek yıllık %80 faizi ile birlikte 15.853,00 TL olarak davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Tarafların aralarında düzenlemiş olduğu 01.12.2002 tarihli harici satış sözleşmesinde; davalının .. İlçesi.. Köyü"nde bulunan 1000 m2 arsasını 2.000 TL bedel karşılığı davacıya sattığı, davalının tapunun verilememesi ve aksi bir durumda %80 faizi ile birlikte almış olduğu 2.000 TL"yi ödeyeceğini beyan ederek, sözleşmeyi tanıklar huzurunda imzaladıkları tarafların kabulünde olup, uyuşmazlık konusu değildir.
Davalı arsa sahibiyle davacı arasında düzenlenen 01.12.2002 tarihli sözleşme haricen düzenlenmiştir. TMK 706, TBK 237 (BK 213.md.), TK 26 ve Noterlik Kanununun 60 ve 89.maddeleri gereğince gayrimenkul mülkiyetinin nakliyetine ilişkin sözleşmeler resmi şekilde yapılmadıkça geçersiz olup, hukuken alıcıya her hangi bir hak bahşetmez. Bu nedenle taraflar arasında düzenlenen harici satış sözleşmesi mülkiyetin nakli bakımından geçersiz olup, taraflar aldıklarını iade ile yükümlüdür. Sözleşme geçersiz olduğundan geçersiz sözleşmeyle kararlaştırılan fer"i hükümlerinde (yıllık % 80 faiz şartınında) geçersiz olduğunun kabulü gerekir.
Zira, yasalarmızda belirtilen şekil koşuluna uyulmadan yapılan sözleşmeler kural olarak batıldır. (BK 11/2, TBK 12/2 md.). Şekle aykırılık o hukuki işlemin herhangi bir hüküm doğurmasına olanak vermez.
Bir davada ileri sürülen maddi olguların hukuki nitelendirilmesini yapmak, uygulanacak yasa maddesini bulmak ve uygulamak hakimin doğrudan görevidir. (HMK 33, HUMK 76.md)
Bilindiği üzere, geçerli bir sebebe dayanmaksızın bir kişinin mal varlığından diğerinin mal varlığına kayan değerlerin eksiksiz iadesi denkleştirici adalet ilkesine dayanır. Denkleştirici adalet ilkesi ise, haklı bir sebep olmaksızın başkasının mal varlığından yararlanılarak kendi mal varlığını artıran kişinin elde ettiği bu kazanımı geri vermek zorunda olduğunu ve gerçek bir eski hale getirme yükümlülüğü bulunduğunu ifade eder.
Davacının da 01.12.2002 tarihli harici satış sözleşmesine dayanarak ödediği 2.000 TL de denkleştirici adalet kuralı gereğince uyarlanması yapılarak iadesinin kabulü gerekir. Denkleştirici adalet kuralı gereğince iadeye karar verilirken de, satış bedeli olarak verilen paranın alım gücünün taşınmazın 3.şahsa tapuda satıldığı tarihteki eş söyleyişle ifanın imkansız hale geldiği tarihteki alım gücüne uyarlanması zorunluluğu bulunmaktadır.
Hal böyle olunca; mahkemece ödenen satış bedelinin (2.000 TL"nin) ödeme tarinden itibaren çeşitli ekonomik etkenler nedeniyle azalan alım gücünün TEFE-TÜFE artış oranları, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar, faiz ve benzeri ekonomik göstergelerin ortalamaları alınmak suretiyle taşınmazın 3.şahsa satıldığı tarihteki alım gücü, yukarıda açıklanan ilke ve esaslar çerçevesinde uzman bir bilirkişiden denetime elverişli rapor alınmak suretiyle belirlenecek miktara hükmedilmelidir.
Mahkemece aksi yazılı düşüncelerle yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 20.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.