8. Hukuk Dairesi 2013/6465 E. , 2014/6437 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Tefenni Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 12/12/2012
NUMARASI : 2008/100-2012/141
S.. Ö.. ile M.. U.. aralarındaki katılma alacağı davasının kabulüne dair Tefenni Asliye Hukuk Mahkemesi"nden verilen 12.12.2012 gün ve 100/141 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı vekili, tarafların 1989 yılında evlendiklerini, evlilik birliği içerisinde alınan 1002 ada parsel üzerindeki 12 nolu bağımsız bölümün alınmasına kişisel malı niteliğindeki ziynet eşyası ve 1000 Amerikan Doları vererek katkıda bulunduğunu ileri sürerek, tapu kaydının iptaliyle 1/2 oranında vekil edeni adına tapuya tesciline, olmadığı takdirde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 15.000 TL.nın yasal faiziyle birlikte davalıdan alınmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davanın yersiz açıldığını, davacının gelir ve birikimi olmadığından taşınmazın alınmasına hiçbir katkı sağlamadığını açıklayarak, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece davanın kabulüne, bilirkişi raporunda yazılı 21.031,67 TL.katılma alacağının karar tarihinden geçerli yasal faiziyle birlikte davalıdan alınmasına karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar, 30.09.1989 tarihinde evlenmişler, 28.05.2007 tarihinde açılan boşanma davası sonunda 25.10.2007 tarihinde kesinleşen hükümle boşanmışlardır. Eşler arasındaki mal rejimi TMK 225/son maddesi gereğince boşanma davasının açıldığı tarihte sona ermiştir. Bu durum karşısında eşler başka bir mal rejimini seçtiklerini ileri sürmediklerinden, evlilik tarihinden 4721 sayılı TMK.nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar 743 sayılı TKM.nin 170.maddesi uyarınca eşler arasında mal ayrılığı rejimi, 01.01.2002 tarihinden boşanma davasının açıldığı 11.06.2008 tarihine kadar 4722 sayılı Kanunun 10. maddesi gereğince, TMK"nun 202. maddesine göre edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir.Dava konusu 1002 ada parsel üzerindeki 12 nolu bölüm, 1999 yılında yapılan kooperatif üyeliğine dayalı olarak 06.05.2009 tarihinde ferdileştirme yoluyla davalı adına tescil edilmiştir.
Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mahkemece deliller değerlendirilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına, bu tür davalarda denkleştirici adalet ve hakkaniyet ölçüsünün göz önünde tutulması gerektiğine göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Davacı vekili dava dilekçesinde, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere 15.000 TL.alacak isteğinde bulunmuş, mahkemece davanın belirsiz alacak davası olduğu görüşünden hareketle bilirkişi tarafından belirlenen 21.031.67 TL alacağa hükmedilmiştir. 6100 sayılı HMK"nun 26. (1086 sayılı HUMK.nun 74.) maddesine göre Hakim taleple bağlıdır ve talepten fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Dava dilekçesindeki talep, 15.000 TL"den harçlandırılmak suretiyle bu miktar üzerinden yasal faiz isteğinde bulunulmuş, 09.07.2012 tarihli dilekçesinde ise; bilirkişi raporunda gösterilen 21.031,67 TL.nın davalıdan alınmasını istemiş, usulüne uygun olarak harcını yatırmak suretiyle davayı ıslah etmediği gibi, dava dilekçesinde gösterilen miktarın üstünde bakiye harcı tamamlanmamıştır.
Belirsiz alacak davası; davacının talep edeceği miktarı asgari olarak bilmesine ve tespit edebilmesine rağmen, alacağın tamamını tam olarak tespit edemediği ve özellikle zararın baştan belirlenemediği, bunun objektif olarak imkânsız olduğu ve ancak bir incelemeden sonra tam olarak tespiti mümkün olan tazminat taleplerinde söz konusu olabilir. Belirsiz alacak davasında, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın talebin artırılabilmesi olanağından yararlanabilmek için, artırma talebinin yargılamanın ilerleyen aşamalarında, karşı tarafın verdiği bilgiler ve sunduğu delillerle ya da delillerin incelenmesi ve tahkikat işlemleri sonucu miktarının veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda yapılması gerekir.
Somut olayda; davacı vekilinin dava dilekçesinde her ne kadar fazlaya ilişkin haklarının saklı tuttuğunu belirtmiş olsa da dosya arasında harcı yatırılmak suretiyle ıslah talebini içerir yazılı bir dilekçe ya da duruşmada verilmiş sözlü bir beyan bulunmamaktadır. O halde; mahkemece bilirkişi raporları doğrultusunda davacı vekiline eksik harcı ikmal etmesi için süre verilerek eksik harcın tamamlattırılmamış olması hem 1086 sayılı HUMK, hem de 6100 sayılı HMK anlamında usulüne uygun yapılmış bir ıslah olarak değerlendirilmesi mümkün olmayıp HUMK md.74 (HMK md.26) anlamında taleple bağlılık ilkesine aykırıdır.Mahkemece yukarıda yapılan açıklamalar dikkate alınmadan hatalı değerlendirme sonunda belirsiz alacak davası olarak nitelendirmek suretiyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Davalı vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK"nun Geçici 3. maddesi yollaması ile halen yürürlükte bulunan 1086 sayılı HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK"nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK"nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 312,50 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davalıya iadesine 08.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.