Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece asıl davanın kabulüne, birleşen davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı E.. ile mirasçı U..vekili ve davalı A..tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 15.01.2013 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz edenler vekili Avukat S. E.. ile diğer temyiz eden davalı asil A.G.. geldiler, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen Davacı asiller E. U.., G. A.., A. Ö.. gelmediler,yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin ve asilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi .. tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
Asıl ve birleşen dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece; asıl davanın kabulüne, birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; dava konusu 131 ada 1, 2, 3 ve 4 parsel sayılı taşınmazların senetsizden kadastro tespit ile 28.01.1999 tarihinde davalı adına kayıtlı oldukları, tarafların miras bırakanı Mehmet’in ise 02.12.1990 tarihinde öldüğü anlaşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki; birleşen dosyanın davacısı E.G.. tarafından daha önceden 09.04.2001 tarihinde açmış olduğu davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği ve bundan sonra 24.06.2011 tarihinde eldeki davanın açıldığı ve miras bırakanın da kadastro tespitinden önce ölmüş olduğu gözetildiğinde, davacı E.. yönünden açılan davanın 3402 Sayılı Yasanın 12/3. maddesinde öngörülen hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir, reddine.
Ancak, birleşen dava hak düşürücü süre nedeniyle reddedildiğine göre, kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 7/2. maddesi uyarınca avukatlık parasına hükmedilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere fazla nispi vekalet ücretine karar verilmiş olması doğru değildir.
Öte yandan; çekişmeli taşınmazların öncesinde miras bırakan M..adına tapuda kayıtlı olmadığı dosya kapsamıyla sabittir. Anılan taşınmazların kadastro tespiti sırasında 1999 yılında belgesizden davalı A.. adına tespit edilerek çap kayıtları oluşmuştur. Bir bakıma taşınmazların öncesinde muris M..’e ait olduğu ve onun tarafından davalı A..’e devredildiği kabul edilse dahi, evveliyatlarının tapuda kayıtlı olmaması sebebiyle somut olayda 01.04.1974 tarih ve ½ sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama yeri bulunmamaktadır. Böylesi yapılan bir temlikin ise, koşullarının varlığı halinde TMK.nun 560 ilâ 571. maddelerinde öngörülen tenkis hükümlerine tabi olacağı açık olup, davada tenkis isteği de bulunmadığına göre muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı iptal ve tescil isteğinin reddine karar verilmesi gerekirken, asıl dosya davacıları E., A.. ve G..’in davasının kabulüne karar verilmiş olması isabetsizdir.
Diğer taraftan; eldeki asıl dava tereke adına açılmış olup, mirasçılardan U.. davaya mirasçı sıfatıyla iştirak etmesine rağmen onun yönünden olumlu veya olumsuz bir hüküm kurulmamış olması, yukarıda değinilen bozma kararı niteliği gözetildiğinde neticeye etkili görülmemiştir.
Davacı E.. ile mirasçı U.. vekilinin bu yönlere değinen ve davalı A..’in tüm temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 Sayılı HMK.nun geçici 3. maddesi yollamasıyla) 1086 Sayılı HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 29.12.2012 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden taraflardan davacılar vekili vekili için 990.00.-TL. duruşma avukatlık parasının diğer temyiz edenden alınmasına, 15.01.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.