12. Ceza Dairesi 2016/1435 E. , 2016/5578 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Ağır Ceza Mahkemesi
Dava : 466 sayılı Kanun gereğince tazminat
Hüküm : Davanın kısmen kabulü ile 3.545,11 TL maddi, 18.000 TL manevi tazminatın davalı Hazineden alınarak davacıya verilmesine
Davacının tazminat talebinin kısmen kabulüne ilişkin hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Bozma ilamına uyularak yapılan incelemeye, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, incelenen dosya kapsamına göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1-Nesnel bir ölçüt olmamakla birlikte, davacı lehine hükmedilecek manevi tazminatın davacının sosyal ve ekonomik durumu, üzerine atılı suçun niteliği, tutuklanmasına neden olan olayın cereyan tarzı, tutuklu kaldığı süre ve benzeri hususlar ile tazminat davasının kesinleşeceği tarihe kadar faizi ile birlikte elde edeceği parasal değer dikkate alınıp, hak ve nasafet ilkelerine uygun makul bir miktar olarak tayin ve tespiti gerekirken, belirlenen ölçütlere uymayacak miktarda fazla manevi tazminata hükmolunması,
2-Koruma tedbirlerine dayalı maddi ve manevi zararın giderilmesi talebini içeren dava dilekçesinde belirtilen hususlar yönünden sonradan sözlü veya yazılı olarak "ıslah" talebinde bulunulması mümkün ise de; Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulunun 04.02.1948 gün ve 10-3 sayılı İçtihadı Birleştirme kararında da belirtildiği üzere ilk hükmün Yargıtay’ca bozulmasından sonra bu yoldan faydalanmanın mümkün olmaması nedeniyle, bozma sonrası yapılan incelemede davacı vekili tarafından manevi tazminat taleplerini ‘’25.000’’ TL olarak ıslah ettiklerine ilişkin ıslah talebinin reddedilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
3-Yapılan temyiz incelemeleri sırasında, aynı konu ve nedene dayalı olarak birden fazla dava açıldığının tespit edilmesi nedeniyle, ... zararına yol açan mükerrer davalara ilişkin ödemelerin önlenmesinin temini ve kamu kaynaklarının etkili, verimli ve hukuka uygun kullanılması bakımından, davacı lehine aynı konu ve nedene dayalı açılmış başka dava bulunup bulunmadığının, Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden sorgulanıp, ilgili maliye hazinesinden sorularak tespit edilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
Kanuna aykırı olup, davalı vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK"un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA, 04.04.2016 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ:
Dava; koruma tedbirleri nedeniyle tazminat davası olup yargılaması Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine göre yapılmadığından ıslah hükümlerinin birebir uygulanmasının da adı geçen Kanuna göre yapılmasına da gerek yoktur.
Davacı 340 gün tutuklu kalmasından dolayı 25.000 lira maddi ve 10.000 lira manevi tazminat talebinde bulunmuştur. Davanın süresinde açılmadığından bahisle reddi üzerine dairemizin bozma kararı sonrası 18.11.2015 tarihli duruşmada davacı vekili dava dilekçesinde manevi tazminat miktarının sehven eksik yazıldığını belirterek taleplerinin 25.000 lira olduğunu belirtmiştir. Davalı vekili aynı duruşmada bu talebe karşı çıkmamıştır.
Koruma tedbirleri nedeniyle tazminat davaları Ağır Ceza Mahkemesinde görülmekte olup yargılama usulünün hukuk yargılamasına göre yapılacağına dair düzenleme bulunmamakta, hatta Ceza Yargılaması sisteminden de ayrılarak daha basit, neredeyse dosya üzerinden (CMK, 142/6,7) deliller toplanıp sadece kararın duruşmalı olarak verilmesi öngörülmektedir. HMK"nın davanın açılması (m.118), karşılıklı dilekçelerin verilmesi (m.126-136), ön inceleme (m. 137-142) ve tahkikat (m. 143-293) ile ilgili hiçbir yargılama usul hükmü Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmalarda uygulanmamaktadır.
Davacının manevi tazminat miktarını artırması talebi HMK’daki anladığımız anlamda bir ıslah değildir. Koruma tedbirleri nedeniyle tazminat davalarında davalının kabulü hiçbir sonuç doğurmaz. Dairemiz uygulamalarına göre 2016 yılı itibariyle manevi tazminatta aylık 1.500-2.000 lira arasında miktarlar makul olarak kabul edilmektedir.
Medeni yargılama hukukundaki olan ıslah müessesesinin ceza yargılamasında uygulanma olanağının olmadığını belirtmekle birlikte Yargıtay bozma kararından sonra ıslah yapılamayacağını öngören 1948 tarihli İBK’nın geçerliliğini yitirdiğini düşünüyorum.
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda da ıslah kurumu kabul edilmiş ve Kanunun 176 ila 182. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Bu Kanunda da ıslahın yapılma anı ile ilgili olarak HUMK" nun da ki düzenlemeye benzer bir düzenleme yapılmıştır. Kanunun 177/1. maddesine göre ıslah, tahkikatın sona ermesine kadar yapılabilir. HUMK döneminde ıslahın yapılma zamanı bakımından bir ayırım yapılmaktaydı. Buna göre tahkikata tabi davalarda ıslah tahkikat bitinceye kadar, tahkikata tabi olmayan davalarda ise yargılamanın sona ermesine kadar ıslah yapılabilmekteydi. 6100 sayılı HMK ile bu ayırım kaldırılmış ve tüm davalarda tahkikat bitinceye kadar ıslahın mümkün olduğu kabul edilmiştir.
Tahkikat aşamasında hakim tahkikatın amacına uygun olarak tarafları dinleyebilir (HMK. md. 144), duruşma yapar (HMK. md.147), şartları varsa gerektiğinde tanık dinler (HMK. md. 240/265), bilirkişi incelemesi yaptırır (HMK. md. 266-287), keşif yapar (HMK. md. 288-292), taraflarca bilimsel mütalaa verilmişse gerektiğinde uzman dinler (HMK. md. 293), taraflardan birisi yemin teklifinde bulunmuşsa yemin işlemini yerine getirir (HMK. md. 225-239) ve tarafların iddia ve savunmalarının doğruluğunu anlayabilmek için gerekli diğer araştırmaları yapar. Bu usuli işlemlerin yapıldığı evreye yukarıda belirtildiği gibi medeni yargılamada tahkikat denir. 6100 sayılı
Kanunun 177/1.maddesinde tahkikat bitinceye kadar ıslahın yapılmasını kabul ettiğinden ve de Yargıtay bozma kararından sonrada yukarıda sayılan işlemler yapıldığına göre ıslah da yapılabilir. Bu durumda 1948 tarihi İBK’nın hiçbir bağlayıcılığı yoktur.
Davacının hiçbir miktar belirtmeden tutuklandığı ve beraat ettiği dosyayı bildirerek maddi ve manevi tazminat talebinde bulunması halinde bile mahkemenin resen (CMK, m.142/6) zarar araştırması yaparak tazminata karar verilebileceği bir dava türünde, manevi tazminat miktarının artırılması talebinin hiçbir bağlayıcılığı yoktur. Sadece bağlayıcı olan talepten fazla bir miktara karar verilemeyeceğidir.
Açıkladığımız nedenlerden dolayı sayın çoğunluğun ıslahla ilgili iki nolu bozma düşüncelerine katılmıyoruz.