4. Hukuk Dairesi 2020/679 E. , 2020/3768 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacılar ... ve diğerleri vekili Avukat ... tarafından, davalı ... ve diğerleri aleyhine 06/02/2012 gününde verilen dilekçe ile trafik kazası sonucu meydana gelen ölüm nedeniyle maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 10/05/2017 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1-Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacıların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2-Davacıların diğer temyiz itirazlarına gelince;Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; karar, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.Davacılar vekili, davalı şirkete ait aracı kullanan diğer davalı ...’in karşıdan karşıya geçmekte olan davacıların murisi ...’ye çarpması sonucu desteğin vefat ettiğini, olayın davalı ...’in kusuru sonucu meydana geldiğini belirterek, davacıların maddi ve manevi zararlarının tazmini isteminde bulunmuştur.Davalılar vekili, müvekkili sürücüye atfedilebilecek kusurun bulunmadığını, manevi tazminat talebinin fahiş olduğunu belirterek, davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne dair verilen ilk karar Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 16/12/2016 gün, 2014/13461 esas ve 2016/11315 karar sayılı ilâmı ile gerekçe ile hüküm fıkrası arasında oluşan çelişki giderilmek üzere bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak çelişki giderilmek suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Olay tarihinde yürürlükte olan Borçlar Kanunu’nun 47. maddesi (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 56. maddesi) hükmüne göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi malvarlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22/06/1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.Davaya konu olayda; olayın gelişim şekli, olay tarihi, tarafların kusur durumu, davacıların desteğinin vefat etmiş olmasının telafisi güç zarar oluşturması ve yukarıdaki ilkeler nazara alındığında davacılar yararına hükmedilen manevi tazminat miktarı azdır. Daha üst düzeyde manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken yazılı biçimde karar verilmiş olması doğru değildir. Kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda (2) no’lu bentte gösterilen nedenlerle davacılar yararına BOZULMASINA, davacıların diğer temyiz itirazlarının ilk bentte gösterilen nedenlerle reddine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 09/11/2020 gününde oy birliğiyle karar verildi.