18. Hukuk Dairesi 2014/7528 E. , 2014/10857 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Kovancılar Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 22/03/2013
NUMARASI : 2011/420-2013/140
Dava dilekçesinde, Kamulaştırma Yasasının 4650 Sayılı Yasayla değişik hükümleri uyarınca, kamulaştırma bedelinin tespiti ve taşınmaz malın idare adına tescili istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz istemlerinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
1-Kamulaştırma Yasasının 4650 sayılı Yasayla değişik 11. maddesinin birinci fıkrasının arazilere ilişkin (f) bendinde, taşınmazın kamulaştırma (dava) tarihindeki mevkii ve şartlarına göre olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net gelir üzerinden değerinin belirleneceği öngörülmektedir. Bu yöntemle taşınmazın değerinin saptanmasında, münavebeye alınacak ürünler yönünden sulu ya da kuru tarım arazisi niteliği önem taşır.
Dava konusu taşınmazın bulunduğu bölgede Tatar göleti ve sulama projesi kapsamında kalan taşınmazların kamulaştırılması nedeniyle açılan ve Dairemizce incelenen dava dosyalarında; taşınmazların tamamı sulu tarım arazisi olarak değerlendirilmiş ve buna göre belirlenen kamulaştırma bedeli hüküm altına alınmıştır. Taşınmaza ilişkin özelliklerin tespiti amacıyla keşif sırasında çekilen fotoğraflar dosya içerisine alınmışsa da incelenen dava dosyaları içerisinde bulunan fotoğrafların büyük bölümünün aynı olduğu anlaşılmaktadır. Mahallinde yapılan keşif sırasında taşınmazın kenarında toprak sulama kanalının bulunduğu gözlenmiş ve hükme esas alınan 30.10.2012 tarihli bilirkişi asıl ve ek raporunda keşif tarihi itibariyle taşınmaz yakınında toprak sulama arkının bulunduğu, taşınmazın 2 km uzağında yer alan kaynaktan, taşınmazın 40 m uzağındaki anayola kadar plastik borularla cazibe ile getirilen suyun toprak ark ile taşınmazlara dağıldığı belirtilerek sulu tarım arazilerindeki ürünler münavebeye alınarak taşınmaza değer biçilmiş ise de sulamanın taşınmazın tamamında ve her mevsim için fiilen yeterli olup olmadığı, söz konusu kaynaktan alınan suyun borularla taşınmazın yakınına kadar getirilebilmesi için komşu parseller üzerinde tescil edilmiş herhangi bir irtifak hakkı bulunup bulunmadığı hususları ayrıntılı bir biçimde araştırılmadan ve taşınmazın sulama durumu ile ilgili bilirkişi raporları arasındaki çelişki de giderilmeden taşınmazın sulanabilir arazi olarak kabulü ile bu yönde düzenlenen bilirkişi raporu esas alınarak karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
Ayrıca;
2-Anayasa Mahkemesi 1. Bölümünün 19.12.2013 tarih ve 2013/817 sayılı kararında, kamulaştırma bedelinin tespiti için açılan davada uzun süren bir yargılama sonunda, dava tarihi itibarıyla belirlenen bedele hükmedilmesinin Anayasanın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiği kabul edilerek mal sahibine tazminat ödenmesi gerektiği belirtilmiştir.
Yasa koyucu da, bu hak ihlalini dikkate alarak, 6459 sayılı Kanunun 6. maddesiyle 2942 sayılı Kanunun 10. maddesine eklenen fıkrada (yürürlük tarihi 30.04.2013) kamulaştırma bedelinin tescili için açılan davanın dört ay içinde sonuçlandırılmaması halinde, tespit edilen bedele bu sürenin bitiminden itibaren faiz uygulanmasına ilişkin düzenleme getirmiştir.
Her ne kadar, getirilen bu faiz hükmü maddi hukuka ilişkin olup, aynı yasanın 29. maddesi gereğince yayımı tarihinden sonra açılacak davalara uygulanması gerekir ise de; 30.04.2013 tarihinden sonra açılacak davalar için yapılan bu düzenleme ile Anayasa Mahkemesinin makul süreyi aşan yargılamanın hak ihlali oluşturduğuna ilişkin kararı birlikte değerlendirildiğinde, 30.04.2013 tarihinden önce açılmış ve henüz kesinleşmemiş kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili davalarında öngörülen dört aylık yargılama süresinin makul süre kabul edilerek, hakkaniyet gereğince taşınmaz malikinin zararının giderilmesi amacıyla dava tarihinden itibaren dört aylık sürenin bittiği tarihten, karar tarihine kadar tespit edilen kamulaştırma bedeline faiz uygulanması gerektiğinden hükmün bu yönden de bozulması gerekmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz peşin harçlarının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 17.06.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.