11. Hukuk Dairesi 2014/14068 E. , 2015/890 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada... Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 05/06/2014 tarih ve 2014/71-2014/80 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi.... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili;davalı firma adına ".....", "........","..... ... Suyu", "..... .. ibareli markaların tescil edildiğini ancak "..... " ibaresinin,... iline bağlı bir ilçenin adı olduğunu ve ayırt edicilik niteliği taşımadığını, bu yüzden Mark. KHK, 5 ve 7/a madde gereğince mutlak redde tâbi olduğunu, yaygın olarak bilinen ve tanınan" ... Suyunun “.....’dan doğduğunu ve özellikle “su” ürünü açısından malın üretildiği yeri bildirdiği için halkı yanıltabileceğini ve 7/1-f madde uyarınca mutlak redde tabi olduğunu ayrıca “..... ... Suyu’nun” kadimden beri bilinen bir su olduğunu, suyun mülkiyetinin müvekkili belediyeye ait olduğunu ve önceleri elle doldurulan cam şişelerde “..... Belediyesi ... suyu” olarak pazarlandığını ve halka mal olduğunu, “..... ... suyu” sözcüklerinin ayırt edicilik vasfına sahip olmadığını, sözcüklerin bir işletmeyi değil bahsedilen suyu ifade ettiğini, Mark KHK 5. madde kapsamında marka olamayacağını, suyun kültürel bir değer olarak halka mal olması sebebi ile Mark KHK 7/h maddelerinin uygulanması gerektiğini, bu mutlak ret nedenlerinin gerçekleşmediği ve 7/son madde uyarınca ayırt edicilik kazanıldığı sonucuna varıldığı takdirde, gerçek hak sahibinin ve bu ismi kullanma yetkisinin uzun yıllardır bu alanda faaliyet gösteren müvekkili belediyeye ait olacağını, müvekkili belediyenin 23/05/1983 tarihinde.... ile ..... Noterliği"nde sözleşme yaptığını, kullanma hakkını 25 yıllığına verdiğini, isme ilişkin kullanımın da sözleşmenin 12. maddesi ile belirlediğini ve anılan şirketle, 02/01/2004 tarihli sözleşme ile ... ibaresini kullanma hakkı verdiğini, sözleşmelerden anlaşılacağı gibi, isimlerinin kullanma haklarının ..... Belediyesi"ne ait olduğunu, davalı..."nin ise markalara haciz nedeni ile sahip olduğunu, ileri sürerek davalı adına kayıtlı olan, “..... ibareli “ 2003/...numaralı 29. 30. 32. sınıfta kayıtlı, 81678 sayılı 32. sınıfta kayıtlı “..... .....” ibareli; 85445 sayılı 32. sınıfta kayıtlı “..... ... Suyu” ibareli markanın ve 2003/20169 sayılı 29 30 32.kayıtlı “..... ...” ibareli markaların hükümsüzlüğüne ve tescillerinin terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, aynı konuda .... Asliye Hukuk Mahkemesi’nde dava görüldüğünü, 2008/304 – 146 sayılı 09/04/2010 tarihli kararın Yargıtay’da olduğunu,bu nedenle derdestlik itirazında bulunduklarını, dava konusu markaların tanınmış markalar olduğunu, Mark KHK 42. madde uyarınca yazılı olan 5 yıllık hak düşürücü sürenin dolmuş olduğunu, müvekkili firmanın bu markaları, Mark KHK 16. ve devamı maddelerince uygun olarak icra yolu ile haciz koyup satışa çıkaran, ...."den yasaya uygun bir sözleşme ile devir aldığını, devir bedellerini ödediğini, dolayısıyla davacının kötü niyetli
olduğunu, bu markaların benzerleri olan ibarelerle başvurular yaptığını,davacının bu markaların tescilli olduklarını devir işleminden önce de bildiğini,... tarafından pek çok yer adının tescillenmiş durumda olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama ve dosya kapsamına göre, davaya konu 2003/20169 nolu markanın 17.02.2005 tarihinde tescil edildiği, işbu davanın 04.11.2010 tarihinde açıldığı, 5 yıllık dava açma süresinin dolduğu gerekçesiyle, davanın reddine, diğer markalar yönünden yeniden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, markanın hükümsüzlüğü istemine ilişkin olup, davayı konu markanın 17.02.2005 tarihinde dava dışı..... adına tescil edildiği, 22.02.2008 tarihinde dava dışı...... tarafından cebri icra yoluyla alındığı, davalının ise.... firmasından 11.03.2009 tarihinde markayı devraldığı, davacı Belediye ile dava dışı..... arasındaki 1983 tarihli sözleşmelerde ..... ve ... ibareleri üzerindeki marka hakkının davacıya ait olduğu, aralarındaki sözleşme süresince bu ibarelerin marka olarak kullanılacağı, sözleşme sonunda markanın davacıya iade edileceği konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Dairemizin 11.09.2000 gün ve 5607/6604 sayılı ve 08.04.2002 gün ve 10860/3275 sayılı kararlarında da belirtildiği üzere, 556 sayılı KHK"nın 42. maddesine dayalı olarak açılan hükümsüzlük davasının tescil tarihinden itibaren 5 yıllık hak düşürücü içinde açılması gerekir. Ancak, kötüniyetin varlığı halinde ise hükümsüzlük davası her zaman açılabilir. Nitekim, somut olayda da davacı taraf 06.01.2010 tarihli cevaba cevap dilekçesinde marka tescilinin kötüniyetli olduğunu iddia etmiştir.
Bu itibarla, mahkemece davacının kötüniyetli tescil iddiası da değerlendirilerek, marka hükümsüzlüğüne ilişkin hak düşürücü sürenin dolup dolmadığı bu kapsamda tartışılarak, neticesine göre bir karar vermek gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 22/01/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.