18. Hukuk Dairesi 2014/5945 E. , 2014/10855 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Urla Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 23/05/2013
NUMARASI : 2011/304-2013/248
Dava dilekçesinde, Kamulaştırma Yasasının 4650 Sayılı Yasayla değişik hükümleri uyarınca, kamulaştırma bedelinin tespiti ve taşınmaz malın idare adına tescili istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz istemlerinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
1-Kamulaştırma Kanununun 11. maddesinin (f) bendi gereğince kamulaştırılan taşınmazlarda tarım arazilerinin değerinin tespitinde kamulaştırma tarihindeki mevkii ve şartlarına göre olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net gelir esas alınır. Bu yöntemde taşınmazın bulunduğu bölgede ekim ve dikimi mutad olarak yapılan ürünlerin dekar başına verimi ile fiyatları ve üretim giderleri dikkate alınır. Yargıtay uygulamalarında gerçekçi bir değere ulaşılabilmesi için arazinin toprak yapısına uygun olarak niteliği belirlenerek bir yılda birden fazla ürün alınma imkanı bulunan yerlerde ülke genelinde bir yıldaki ikinci ürünün hazırlık ve yetiştirme süreleri de dikkate alındığında yılı aşan süre gerektiği de gözetilerek iki yılda üç ürün veya üç yılda dört ürün münavebe esası uygulanarak değerlendirme yapılması gerekmektedir. Bu hususlar dikkate alınmadan münavebeye alınacak her bir farklı ürünün ayrı ayrı ve dekar başına veriminin tümünün hesaplanması gerekirken oransal bir münavebe türü uygulanarak gerçekçi bulunmayan bir değere ulaşılmış olması,
2-Dava konusu taşınmazın konumu, bilirkişi raporlarında yazılı özellikleri göz önünde bulundurulduğunda objektif değer artış oranının %100 olacağı gözetilmeden %50 oranı alınması suretiyle kamulaştırma bedeli tespit eden bilirkişi kurulu raporuna göre hüküm kurulması,
3-Kamulaştırma Kanununun 27. maddesi uyarınca açılan acele el koyma dosyasında yatırılan bedel ile tespit tescil dosyasında belirlenen kamulaştırma bedelinden mahsup edilerek kalan miktarın davalıya ödenmesine karar vermek gerektiğinin düşünülmemesi,
4-Dava dilekçesinde dava konusu taşınmazda daimi irtifak hakkının davacı adına tesciline karar verilmesi istendiği halde bu konuda hüküm kurulmaması,
5-Dava konusu taşınmazda daimi irtifak hakkı tesisine denildikten sonra infazda tereddüt yaratacak şekilde irtifak hakkının ağaç dikmemek, bina vs. sabit tesis yapılmamak koşuluyla karar verilmesi,
Doğru görülmemiştir.
6-Bundan ayrı;
Anayasa Mahkemesi 1. Bölümünün 19.12.2013 tarih ve 2013/817 sayılı kararında kamulaştırma bedelinin tespiti için açılan davada uzun süren bir yargılama sonunda dava tarihi itibarıyla belirlenen bedele hükmedilmesinin Anayasanın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiği kabul edilerek mal sahibine tazminat ödenmesi gerektiği belirtilmiştir.
Yasa koyucu da, bu hak ihlalini dikkate alarak, 6459 sayılı Kanunun 6. maddesiyle 2942 sayılı Kanunun 10. maddesine eklenen fıkrada (yürürlük tarihi 30.04.2013) kamulaştırma bedelinin tespiti için açılan davanın dört ay içinde sonuçlandırılmaması halinde tespit edilen bedele bu sürenin bitiminden itibaren faiz uygulanmasına ilişkin düzenleme getirmiştir.
Her ne kadar getirilen bu faiz hükmü maddi hukuka ilişkin olup, aynı Yasanın 29. maddesi gereğince yayımı tarihinden sonra açılacak davalara uygulanması gerekir ise de; 30.04.2013 tarihinden sonra açılacak davalar için yapılan bu düzenleme ile Anayasa Mahkemesinin makul süreyi aşan yargılamanın hak ihlali oluşturduğuna ilişkin kararı birlikte değerlendirildiğinde, 30.04.2013 tarihinden önce açılmış ve henüz kesinleşmemiş kamulaştırma bedelinin tespiti ile tescil davalarında öngörülen dört aylık yargılama süresinin makul süre kabul edilerek hakkaniyet gereğince taşınmaz malikinin zararının giderilmesi amacıyla (acele el koyma dosyasında dava açılmadan önce ödenen kısmın mahsubu ile mahkemece artırılan bölüme) dava tarihinden itibaren dört aylık sürenin bittiği tarihten karar tarihine kadar tespit edilen kamulaştırma bedeline faiz uygulanması gerektiğinden bu yönden de mahkeme kararının bozulması gerekmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz peşin harçlarının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 17.06.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.