4. Hukuk Dairesi 2012/11066 E. , 2013/9977 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ..... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... ve diğeri aleyhine 23/06/2011 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 24/04/2012 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, basın ve yayın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Yerel mahkemece istemin reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, ... Haber isimli internet sitesinde davalı ... tarafından kaleme alınan köşe yazıları ile kişilik haklarına saldırı yapıldığını ileri sürerek, manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
Davalı, dava konusu edilen yazıların gazetecilik faaliyeti gereği kaleme alınan düşünce yazıları olduğunu, okurun ilgisini çekmek için çarpıcı üslup ve başlık kullandığını, özle biçim arasındaki dengenin korunduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Yerel mahkemece, davacının görevi gereği yaptığı işlemlerden dolayı, basın özgürlüğü kapsamında sert eleştirilere katlanması gerektiği kabul edilerek, davanın reddine karar verilmiştir.
Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasasının 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durumda halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Dava konusu edilen yazılarda, ... Kültür İl Müdürlüğü tarafından sessiz sedasız ve kimseye duyurulmadan gümüşten hediyelik malzemeler ihalesi açıldığı ve bu ihaleye tek bir kişinin katıldığı, o kişinin de davacının oğlu olduğunun belirtildiği, ayrıca ..."da açılan alış veriş merkezine çocuk merkezi kurduğu, “... Projesi” ile değerlenen bölgede 20 dönüm arazi kapattığının ileri sürüldüğü, davacının makamını ve siyasi kimliğini kullanarak bu ve benzer şekilde kendisine ve yakınlarına haksız kazanç sağladığı ifadelerine yer verildiği, yazıda kullanılan “...” ifadesi ile davacının kastedildiği ve matufiyet unsurunun gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Yerel mahkemece, iddia konusu hususlar araştırılmış, tanıklar dinlenmiş, davacının oğluna herhangi bir ihale ve iş verilmediği, yapılan ihalede de bir usulsüzlük bulunmadığı, davacı ve oğlu adına kayıtlı ... bölgesinde herhangi bir taşınmaz bulunmadığı tespit olunmuştur.
Şu halde; yayınlanan yazı bir bütün halinde değerlendirildiğinde, gerçek dışı haber niteliğinde olup davacının kişilik haklarına saldırı niteliğindedir. Mahkemece açıklanan olgular gözetilerek, davacı yararına uygun bir tutarda manevi tazminat takdir edilmesi gerekirken, yerinde olmayan yazılı gerekçeyle, istemin tümden reddedilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINAve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 27/05/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.