11. Hukuk Dairesi 2014/15360 E. , 2015/865 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada.... Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 11/06/2014 tarih ve 2014/1-2014/134 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi.... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin "...." esas unsurlu markaları bulunduğunu, markanın televizyon kanal adı olarak kullanıldığını, davalı şirketin müvekkilinin tanınmış markası ile ayırt edilemeyecek derecede benzer ".." ibaresinin tescili için yaptığını başvuruya yönelik itirazlarının nihai olarak reddedildiğini, oysa müvekkili markasının taklit edildiğini, markaların karıştırılma ihtimalinin bulunduğunu, başvurunun KHK"nın 7/i ve 8/4. maddeleri uyarınca ve kötüniyetli yapılması nedeniyle reddinin gerektiğini ileri sürerek,..."nın 2013-M-6017 sayılı kararının iptalini ve tescil edilmesi halinde davalı markasının hükümsüzlüğünü ve sicilden terkinini talep ve dava etmiştir.
Davalı ... vekili, davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı, markalar arasında benzerlik bulunmadığını savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, markalar arasında düşük düzeyde bir benzerlik bulunduğu, görsel ve kavramsal yönden başvuru ve markanın ayrışacakları, ortalama tüketici kitlesinin başvuruyu "...." şeklinde algılayacakları, davacı markasının ise "...." şeklinde algılanacağı, davacı markası bulunan kutucuk içindeki "a" harfinin ...kanalının çok bilinen logosu olduğu, taraf markaları arasında KHK"nın 8/1-b maddesi anlamında karıştırma ihtimalinin bulunmadığı, tanınmışlık iddiasına ilişkin delil sunulmadığı, yayıncılık sektörü ile giyecek sektörü arasında doğrudan ya da dolaylı bir ilişkilendirmenin söz konusu olmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava,.... kararının iptali ve davalı markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesi istemine ilişkin olup, mahkemece yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir.
556 sayılı KHK’nın marka tescilinde red için nisbi nedenleri düzenleyen 8/1-b bendinin ikinci cümlesinde aynen “tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini kapsıyorsa” ifadesi yer almaktadır.
Şu halde, burada üzerinde durulması gereken husus halk tarafından karıştırılma kavramından ne anlaşılacağıdır. Doktrinde, halk tarafından karıştırılma ihtimalinin iki koşulun bir araya gelmesi halinde oluşabileceği kabul edilmiş ve bu iki koşuldan birincisinin tescili istenen markanın, daha önce tescilli bulunan markanın aynısı veya benzeri olması, ikincisinin ise her iki markanın aynı mal ve hizmetlerde kullanılması olacaktır. Halk tarafından karıştırılma ihtimalinde ölçü ise, bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, ortalama tüketicilerden oluşan halkın yaklaşımı gözönünde tutulacaktır. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde, herhangi bir sebeple bağlantı kurmasıdır. Burada işitsel veya görsel bir benzerlik ve hatta genel görünüş açısından “umumi intiba” olmasa bile, halk tarafından iki marka arasında bir bağlantı kurulması ve hatta çağrıştırması dahi karıştırılma ihtimali için yeterli bir ölçü olarak kabul edilmelidir (Prof.Dr.Ünal Tekinalp, Fikri Mülkiyet Hukuku İst.1999, Birinci Baskı, sh.400 vd.)
Somut olayda davacının 2010 38444 sayılı markasının kapsamında 25. sınıf malların bulunduğu anlaşılmakta olup, taraf markaları karşılaştırıldığında davalı markasının yazılışı ve okunuşu, ayrıca oluştuğu renkler itibariyle görsel açıdan ortalama nitelikteki tüketiciler yönünden benzer olduğu, markalar arasında KHK"nın 8/1-b maddesi uyarınca bağlantı kurulması ihtimali dahil karıştırılma ihtimali bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu itibarla, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 22.01.2015 oybirliğiyle karar verildi.