8. Hukuk Dairesi 2014/4332 E. , 2014/6262 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Alucra Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 14/09/2012
NUMARASI : 2008/87-2012/185
M.. K.. ve müşterekleri ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair Alucra Asliye Hukuk Mahkemesi"nden verilen 14.09.2012 gün ve 87/185 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine temsilcisi tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar vekili; 105 ada , parsel ile 106 ada parsel sayılı taşınmazların davacıların murisleri D.. B.."den intikal ettiğini, davacıların uzun süredir taşınmazları malik sıfatı ile zilyetliklerinde bulundurduklarını, ancak kadastro çalışmaları sırasında taşınmazların Hazine adına tespit edildiğini açıklayarak dava konusu yerlerin vekil edenleri adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. 13.04.2012 tarihli yargılama oturumunda davacılar vekili; 106 ada parsel sayılı taşınmaz haricindeki dava konusu diğer parseller yönünden feragat ettiğini beyan etmiştir.
Davalı Hazine temsilcisi; davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; davanın kabulüyle 106 ada parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile muris D.. B.."in veraset ilamındaki payları oranında davacılar adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir. Hüküm, süresi içerisinde davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastrodan önceki kazanmayı sağlayan zilyetlik ve muristen intikal hukuksal sebeplerine dayalı olarak TMK.nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 14. maddesi gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali tescil davasıdır. Dava konusu 106 ada parsel sayılı taşınmaz; 09.10.1998 tarihinde yapılan kadastro çalışmalarında senetsizden devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğu, ileride tarım alanına dönüşecek ve ekonomik yarar sağlayacak yerlerden olduğu gerekçesi ile Maliye Hazinesi adına tespit edilmiş ve tutanağın itirazsız olarak 31.07.1999 tarihinde kesinleşmesiyle tapuya tescil edilmiştir. Mahkemece, yazılı gerekçeyle dava konusu 106 ada parsel bakımından davanın kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Şöyle ki; mahkemece davalı tarafa delillerini ibraz için süre ve imkan verilmeyerek HMK"nun 27.maddesinde düzenlenen hukuki dinlenilme hakkı kısıtlanmıştır. Bunun yanında; Mahkemece 13.04.2012 tarihli keşif ara kararında yerel bilirkişilerin ilgili kurumlarca keşif mahallinde hazır edilmelerine yönelik karar verildiği, 16.05.2012 tarihinde mahallinde yapılan keşifte yerel bilirkişilerin mahkemenin yazısı gereğince jandarma tarafından hazır edildikleri, yerel bilirkişilerin beyanlarının müşterek alındığı saptanmıştır. Bilindiği üzere tanıklar hakkındaki hükümler aynı zamanda yerel bilirkişiler hakkında da uygulanır. Bu nedenle, HMK"nun 261. maddesi gereğince tanıklar gibi yerel bilirkişilerinde ayrı ayrı huzura alınıp dinlenmeleri gerekmektedir. Öte yandan, Mahkemece yerel bilirkişi listesi istendiği ve beş kişinin isminin bildirildiği, davacının 16.03.2009 havale tarihli tanık listesinde bildirdiği M.. M.."in aynı zamanda yerel bilirkişi listesinde yer aldığı anlaşılmasına karşın mahkemece tanık olarak bildirilen kişiler dışındaki şahısların yerel bilirkişi olarak dinlenilmeleri gerekirken davacı tanığının yerel bilirkişi olarak dinlemesi doğru olmamıştır.
Bundan ayrı, teknik bilirkişi tarafından düzenlenen 21.05.2012 tarihli rapor ve krokiye göre uyuşmazlık konusu taşınmazın doğusunda ve güneyinde dere mevcuttur. Kural olarak, dere yatakları devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olup, aktif dere yatakları ile derenin etki alanında kalan yerlerin zilyetlikle kazanılması mümkün bulunmamaktadır. Ancak, aktif dere (nehir-çay) yatağında ve etki alanında kalmayan bir yer koşulları mevcut olduğu takdirde, niteliğine göre zilyetlik ve imar- ihya yoluyla kazanılabilir. Keşif sırasında ise bu hususun belirlenmesi için jeoloji bilirkişisinin bilgisine başvurulmamıştır.
O halde mahkemece yapılacak iş; öncelikle davalı tarafa delillerini ibraz etmesi için süre ve imkan verilmeli, bildirildiği takdirde yeniden yapılacak keşifte yerel bilirkişi ve taraf tanıkları HMK"nun 243 ve 244. maddeleri gereğince keşif yerine davetiyeyle çağrılmalı aynı Kanunun 259 ve 290/2. maddeleri uyarınca uyuşmazlığın taşınmaza ilişkin bulunması nedeniyle yerel bilirkişi ve tanıklar mümkün olduğunca keşif yerinde dinlenmeli, tanık ve yerel bilirkişilerden taşınmazdaki zilyetliğin nasıl başladığı, kadastro tespit tarihine kadar kim tarafından ve hangi nedenle sürüdürüldüğü sorularak açıklığa kavuşturulmalı, tanık ve yerel bilirkişi beyanları arasında çelişki bulunması halinde HMK"nun 261. maddesi gereğince çelişkinin giderilmesine çalışılmalı; ayrıca dava konusu 106 ada parsel sayılı taşınmaza komşu 106 ada parselin kadastro tutanak ve ekleri ile kadastro sırasında bu parsele revizyon gören tapu ve vergi kayıtları da bulundukları yerlerden getirtilerek dosyayla birleştirilmeli, yine komşu 106 ada parsele kadastro sırasında uygulanan 8.10.1979 tarih ve sıra nolu tapu kaydı bulunduğu yerden getirtilerek dosya arasına alınmalı, yerel bilirkişi ve tanıklar aracılığıyla zemine uygulanmalı, dava konusu taşınmaz yönünü ne gösterdikleri üzerinde durulmalı, bunun yanında aynı keşifte ziraat mühendisi, kadastro fen elemanı, jeoloji mühendisinden oluşacak uzman bilirkişi kurulu marifetiyle yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda inceleme yaptırılarak uyuşmazlık konusu taşınmazın niteliği ve tarımsal amaçlı olarak ne zaman kullanılmaya başlandığı, aktif dere yatağında veya etki alanında kalıp kalmadığı, bitişiğindeki dere yatağı ile uyuşmazlık konusu taşınmazın kod farkı bulunup bulunmadığı yönlerinde Yargıtay ve tarafların denetimine açık bilirkişi raporu alınmalı, belirtilen eksiklikler tamamlandıktan sonra toplanan delillere göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı Hazine temsilcisinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK"nun Geçici 3. maddesi yollaması ile halen yürürlükte bulunan 1086 sayılı HUMK"nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK"nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK"nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 04.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.