10. Hukuk Dairesi 2008/12401 E. , 2010/1930 K.
"İçtihat Metni"......
Dava, 3201 sayılı Yasa uyarınca borçlanılan süre gözetilerek bağlanan yaşlılık aylığının iptali nedeniyle oluşan yersiz ödemenin tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, ödemelerin yargılama sürecinde ölen sigortalı tarafından tüketildiği ve yersiz ödemenin terekeye intikal etmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, taraflar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-“4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 599. maddesi uyarınca; “Mirasçılar, mirasbırakanın ölümü ile mirası bir bütün olarak, kanun gereğince kazanırlar...mirasbırakanın borçlarından kişisel olarak sorumlu olurlar...”
Kural olarak, bir kimsenin ölümü ile, mal varlığının bir bütün olarak mirasçılarına geçmesini ifade eden külli halefiyet gereğince, mirasbırakanın kişisel özelliklerinin ağır bastığı, düşünsel ve bedeni özellik ve yetenekleri göz önünde bulundurularak yapılmış, borcun bizzat mirasbırakan tarafından yerine getirilmesi gereken şahsi edim borçları dışında, malvarlığından ifa durumunda olunan maddi edim borçları mirasçılara intikal eder.
Mirasbırakanın borçları, ölümünden önce yaptığı hukuki işlemlerden, işlediği haksız fiillerden, malvarlığında meydana gelen sebepsiz zenginleşmeden ve ölüm anına kadar oluşan bir takım olgular nedeniyle doğrudan doğruya kanundan doğabilir.
Mirasçıların sorumluluğu bakımından borcun kaynağı önemli değildir. Bu sorumluluk, mirasın kesin olarak kazanılması ile başlar, borcun esası ile sınırlı olmayıp, işlemiş ve işleyecek faizlerini de kapsar.
Takibe konu alacak, mirasbırakanın sebepsiz zenginleşmesinden kaynaklanmakta olup, ölümünden sonra mirasçılarına karşı ileri sürülmesinde yasaca bir engel bulunmamaktadır; mirasbırakanın malvarlığına ve terekesine dahildir.
.......
Sebepsiz zenginleşen kişi, malvarlığında sebepsiz yere meydana gelen artışı iade ile yükümlüdür. İade yükümlülüğünün konusu ve kapsamı ise, BK. 63. maddede hükme bağlanmıştır. Bu maddeye göre; “Haksız olarak bir şeyi istifa eden kimse, onun istirdadı zamanın da elinden çıkmış olduğunu ispat ettiği miktar nisbetinde red ve iade ile mükellef değildir.
Şukadar ki; kabız, o şeyi suiniyet ile elden çıkarmış yahut onu elden çıkarır iken bilahare red ve iadeye mecbur olacağına vakif bulunmuş olursa, red ve iadeye mecburdur.”
Görüldüğü gibi, maddede, iade borcu zenginleşen kişinin iyi veya kötüniyetli olmasına göre farklı şekilde ele alınmıştır.
Haklı bir sebebe dayanmaksızın zenginleşen kimse kötüniyetli ise iade borcu zenginleşmenin tamamını kapsar. Diğer bir ifadeyle, kötüniyet halinde iade borcu, geri verme zamanındaki zenginleşme miktarıyla sınırlı değildir. Anılan maddeye göre, sebepsiz zenginleşen kimse o şeyi kötüniyetle elden çıkarmış veya onu elden çıkarırken sonradan geri vermek zorunda kalacağını bilmek durumunda ise, iadeyle yükümlüdür. Zenginleşmeyi iade edeceğini ve dolayısıyla zenginleşmenin haklı bir sebebe dayanmadığını bilen veya gerekli özeni gösterdiği takdirde bilebilecek durumda olan kişi, kötüniyetli zenginleşen konumundadır...”(HGK, 12.03.2008 t., 2008/21-235 E., 2008/248 K.)
Sıralanan maddi ve hukuki olgular ile ......Mahkemesi"nin 2006/1030 E., 2007/25 K. sayılı kararıyla, sigortalı ..."in 2147 sayılı Yasa uyarınca yaptığı borçlanması üzerinden 01.04.1988 tarihinden itibaren yaşlılık aylığına hak kazandığı; 3201 sayılı Yasa uyarınca yaptığı 360 günlük süre gözetilerek aylıklarının 01.07.2003 tarihinden itibaren artırılmasına karar verildiği de gözetilerek; 3201 sayılı Yasaya dayalı borçlanmanın aylık hesabında gözetilmesine olanak bulunmayan dönemde, 3201 sayılı Yasa kapsamında borçlanılan süre nedeniyle yersiz ödenen miktarın, 5510 sayılı Yasanın 96. maddesi uyarınca istirdadı mümkün kısmı hesaplanarak bir sonuca varılması gerektiği yönü gözetilmeksizin, yazılı gerekçelerle davanın tümden reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA,16.02.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.
......