13. Hukuk Dairesi 2016/11087 E. , 2019/7091 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacılar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacılar, çocukları ..."ın doğumunun, 27/11/2009 tarihinde Yenibosna ... Hastanesinde, davalı ....... tarafından suni sancı verilerek gerçekleştirildiğini, doğum sonrası davalı çocuk doktoru ... tarafından kontrolünün yapıldığını, bebeğin solunum sorunu yaşadığını, ayağında dönme olduğunu ancak zamanla iyileşeceğini, annenin rahatsızlıklarının geçmemesine rağmen bir gün sonra hastaneden taburcu edildiğini, bebeğin on gün boyunca hastanede yoğun bakımda kaldığını, daha sonra başka hastanelere götürüldüğünü, bebeğin sağ omzunun doğum esnasında ya da doğumdan sonra kırılmış olduğunu, davalıların sorumluluklarının vekalet sözleşmesinden kaynaklandığını, çocukları küçük ..."ın doğumunda ve doğum sonrası gelişen olaylar ile elem ve ızdırap duyduklarını, bu nedenle bebek için 20.000,00TL, anne ve baba için 15.000,00TL"şer olmak üzere toplam 50.000,00TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini istemişlerdir.
Davalılar, davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece, açılan davanın ispat edilememesi nedeniyle reddine, karar verilmiş; hüküm, davacılar tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, davalı hastanede doğan bebeğin, davalıların kusur ve ağır ihmalleri ile sağ omzunun üst kemiğinin kırılmış olduğu ve on gün yoğun bakımda kalmasına rağmen farkedilmeyip yanlış kaynamasına sebebiyet verildiği iddiasına dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir. Taraflar arasındaki ilişki vekalet sözleşmesidir. Vekil, vekalet görevini yerine getirirken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı işlemlerin, eylemlerin ve davranışlarının özenli olmayışından doğan zararlardan sorumludur. O nedenle, vekil konumunda olan doktorların bilim ve teknolojinin getirdiği bütün imkanları kullanmak suretiyle özen borcunu yerine getirmeleri gerekir.
Mahkemece, dosyaya kazandırılan, birbiriyle uyumlu, 16.11.2011 tarihli Adli Tıp 3. İhtisas Kurulu raporu ve 16.10.2014 tarihli Adli Tıp Genel Kurulu raporu benimsenmek suretiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Anılan raporlarda, kırığın doğumda gerçekleşmiş olabileceği ancak normal doğumlarda kalvikula kırığının beklenen bir kompliksyon olduğu göz önüne alındığında bebeğin tedavisine katılan tüm doktorların ve idarenin uygulamalarının tıp kurallarına uygun olduğu, belirtilmiştir. Dosyaya kazandırılmış bulunan anılan raporlar incelendiğinde, hükme esas alınacak açıklık ve yeterlilikte olmadığı, taraf iddialarını yeteri kadar aydınlatmadığı anlaşılmakla, mahkemece davaya konu olayda rapor düzenlemeye ehil ve donanımlı bir Üniversiteden, aralarında dava konusu hususta uzman, akademik kariyere sahip 3 kişilik bilirkişi kurulundan, bebeğin hastanede yoğun bakımda yattığı on günlük süre zarfında kırığın farkedilmemesinin makul olup olmadığı hususunda da ayrıntılı, taraf iddialarını da karşılayacak şekilde, nedenlerini açıklayıcı, taraf, Mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak, davalıların kusurlu olup olmadığının belirlenmesi, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, bu yönler göz ardı edilerek, eksik incelemeye dayanılarak, yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle kararın temyiz eden davacılar yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12/06/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.