15. Hukuk Dairesi 2019/540 E. , 2019/4378 K.
"İçtihat Metni"Davacı ... ile davalı ... arasındaki davadan dolayı ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 01.03.2018 gün ve 2016/804-2018/50 sayılı hükmü bozan Dairemizin 11.12.2018 gün ve 2018/3674-2018/4975 sayılı ilamı aleyhinde davalı vekili tarafından karar düzeltilmesi isteğinde bulunulmuş ve karar düzeltme dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
- K A R A R -
Dava, eser sözleşmesinin ifası sırasında yaralanma nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın reddine dair verilen kararın davacı vekilince temyizi üzerine Dairemizin davacının diğer temyiz itirazları reddi ile hükmün davacı yararına bozulmasına dair verilen 11.12.2018 gün 2018/3674 Esas 2018/4975 Karar sayılı bozma ilamına karşı davalı vekilince yasal süresi içerisinde karar düzeltme talebinde bulunulmuştur.
Davacı vekili; müvekkilinin 01.02.2004 tarihinde davalıya ait inşaatta çalışırken iş kazası geçirerek sağ kolunu kaybettiğini, meydana gelen kazada davalının kusurlu olduğunu iddia ederek davalıdan 10.000,00 TL maddi ve 10.000,00 TL manevi tazminat talebinde bulunmuş, daha sonra maddi tazminat talebini 80.000,00 TL üzerinden ıslah etmiş, davalı ise davacının kendi kusuru ile kazaya sebebiyet verdiğini beyanla davanın reddini savunmuştur. Mahkemece davacının ıslah talebi göz önüne alınarak davanın kabulüne dair verilen hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 10.05.2016 gün 2015/15525 Esas, 2016/15525 Karar sayılı ilamı ile taraflar arasındaki ilişkinin eser sözleşmesi olması nedeniyle konusunda uzman üç kişilik bilirkişi heyetinden tarafların kusurlu olup olmadığı yönünde eser sözleşmesi hükümlerine göre rapor alınması gerekirken işçi işveren ilişkisi varmış gibi alınan raporlar ile hükme varılması doğru olmadığı gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir. Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama ve alınan bilirkişi raporu sonucunda meydana gelen kazada iş sahibi olan davalının işçi sağlığı ve güvenliği mevzuatına göre iş yerinde tüm tedbirleri almak ve bu konuda denetimi sağlamak, özeni göstermek ve gerekli güvenliği alma yükümlülüğü olmadığından meydana gelen kaza sonucunda davacının davalıdan tazminat isteme hakkı olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir, hükmün davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine Dairemizce, davalı iş sahibinin ... 2. Asliye Ceza Mahkemesi"nin 09.03.2006 gün 2005/177 Esas, 2006/104 Karar sayılı ilamı ile davalının dikkatsizlik ve tedbirsizlik sonucu yaralamaya sebebiyet verme suçundan yargılanarak 765 sayılı TCK’nın 459/II. son ve 647 sayılı Yasa’nın 6. maddesi uyarınca cezalandırılmasına ve 647 sayılı Yasa’nın 6. maddesi gereğince cezanın ertelenmesine karar verildiği ve bu kararın kesinleştiği, davalı aleyhine kesinleşen ceza mahkumiyet kararının maddi vakıanın subutuna ilişkin olduğu ve hukuk hakimini bağlayıcı hale gelmesi nedeniyle mahkemece iş sahibi aleyhine oluşa ve hakkaniyete uygun bir kusur belirlenip buna göre maddi ve manevi tazminatın hüküm altına alınmasına karar verilmesi gerekirken davanın tümden reddine karar verilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Davacının şikayeti üzerine davalı aleyhine ... 2. Asliye Ceza Mahkemesi"nin 2005/177 Esas, 2006/104 Karar sayılı dosyası ile davalı aleyhine kamu davası açıldığı ve mahkemece yapılan yargılama sonucu davalı sanığın tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu yaralamaya sebebiyet verme suçundan dolayı 765 sayılı TCK’nın 459/2. maddesi ve 647 sayılı yasanın 6. maddesi gereğince cezalandırılmasına verilen cezanın 647 sayılı yasanın 6. maddesi gereğince ertelenmesine karar verildiği, hükmün davalı sanık müdafi tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin 29.04.2008 gün 2007/10586 Esas, 2008/4681 Karar sayılı ilamı ile 5271 sayılı ...’nun 231. maddesindeki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin düzenleme karşısında hükmolunan cezanın tür ve miktarı gözetilip dosyada bulunan adli sicil kaydı da değerlendirilerek sanığın hukuki durumunun yeniden tayin ve taktirinde zorunluluk bulunması gerektiğinden hükmün sair yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmiş, bozma sonrasında ise ... 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2008/367 Esas, 2008/406 Karar sayılı ilamı ile neticeten sanığın 1 ay 15 gün hapis ve 220 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve ...’nın 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş ve hükmün kesinleşmiş olduğu anlaşılmıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun ve Dairemizin yerleşmiş içtihatlarında da belirtildiği gibi olaya zaman bakımından uygulanması gereken mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 53. maddesi (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 74. maddesi) uyarınca ceza yargılamasında sübuta eren maddi olgular hukuk hakimini bağlar. Bir başka deyişle ceza davasında, sübuta eren maddi vakıaların hukuk davasında nazara alınacağı açıktır. Ancak ceza mahkemesinde belirlenen maddi olguların hukuk mahkemesini bağlaması için ön koşul, verilen mahkumiyet hükmünün kesinleşmiş olmasıdır. Ortada ceza hukuku anlamında kesinleşmiş bir mahkumiyet hükmü yoksa BK’nın 53. maddesi uyarınca hukuk hâkimini bağlamayacaktır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 01.02.2012 gün ve 2011/19-639 Esas, 2012/30 Karar sayılı ilâmı). “Kurulan hükmün sanık hakkında hukuksal bir sonuç doğurmamasını” ifade eden hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, davayı sonuçlandıran ve uyuşmazlığı çözen bir “hüküm” değildir (Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 03.05.2011 gün ve 2011/4-61 E., 2011/79 K.; 06.10.2009 gün ve 2009/4-169 E., 2009/223 K. sayılı ilâmları). Bu nedenlerle BK"nın 53. maddesi kapsamında hukuk hâkimini bağlayıcı bir ceza mahkumiyeti bulunmamakta ise de, hukuk yargılamasında ceza mahkemesince tespit edilen maddi vakıaları değerlendirilmesi mümkündür. Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, doğurduğu sonuçlar itibariyle karma bir özelliğe sahiptir.
Nitekim, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 19.02.2008 gün ve 346-25 sayılı kararında da bu husus; “Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibariyle karma bir özelliğe sahip bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde, geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak kamu davasının 5271 sayılı ...’nın 223. maddesi uyarınca düşürülmesi sonucu doğurduğundan, bu niteliğiyle sanık ile devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisini oluşturmaktadır. Müessesenin yargılama kanununda düzenlenmiş bulunması da onun karma niteliğini değiştirmez” şeklinde ifade edilmek suretiyle de açıkça vurgulanmıştır. 5271 sayılı Kanun"un 231. maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, hukuki nitelikçe durma kararı niteliğinde değildir. Ceza Genel Kurulu’nun yukarıda anılan kararında da vurgulandığı üzere bu karar “koşullu bir düşme kararı”
niteliğindedir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı esasen 5271 sayılı ...’nın 223. maddesinde belirtilen hükümlerden değildir.“Kurulan hükmün sanık hakkında hukuksal bir sonuç doğurmamasını” ifade eden hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, davayı sonuçlandıran ve uyuşmazlığı çözen bir “hüküm” değildir. Bunun sonucu olarak, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararlar, ...’nın 223. maddesinde sayılan hükümlerden olmadığından, bu tür kararların Yasa yararına bozulması durumunda yargılamanın tekrarlanması yasağına ilişkin kurallar uygulanamayacağı gibi, davanın esasını çözen bir karar bulunmadığı için verilecek hüküm veya kararlarda lehe ve aleyhe sonuçtan da söz edilemeyecektir (Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 03.05.2011 gün ve 2011/4-61 E., 2011/79 K.; 06.10.2009 gün ve 2009/4-169 E., 2009/223 K. sayılı ilamları).
Tüm bu ilmi ve kazaî içtihatlar ışığında somut olayımıza gelince; ... 2. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından mahkumiyet hükmü verilmiş ise de; ..."nın 231. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olması nedeniyle kesin hükmün sonuçlarını doğurması mümkün değildir.
Bu durumda mahkemece uyulan bozma kararı gereğince inceleme yapılarak hüküm verilmiş olması bozmanın kapsamı dışında kalarak kesinleşen hususlara ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinin mümkün bulunmaması, dosya kapsamındaki mevcut deliller ve bozmadan sonra yapılan inceleme sonucu bilirkişi heyetinden alınan 02.02.2017 tarihli kök rapor ile 27.09.2017 tarihli ek bilirkişi raporlarına göre davalı iş sahibine meydana gelen kaza nedeniyle kusur izafe edilemeyeceğinin anlaşılmasına göre yerel mahkeme kararının davacının temyiz itirazları reddedilerek onanması gerekirken bozulduğu bu kez yapılan incelemede anlaşıldığından davalının karar düzeltme talebinin bu yönden kabulü ve hükmün onanması uygun görülmüştür.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin karar düzeltme taleplerinin kabulüyle Dairemizin 11.12.2018 gün 2018/3674 Esas 2018/4975 Karar sayılı bozma ilamının kaldırılarak yerel mahkeme hükmünün ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 8,50 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, ödediği karar düzeltme peşin harcının istek halinde karar düzeltme isteyen davalıya geri verilmesine, 05.11.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.