
Esas No: 2014/22051
Karar No: 2014/20146
Karar Tarihi: 23.12.2014
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2014/22051 Esas 2014/20146 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ANTALYA 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/10/2014
NUMARASI : 2013/431-2014/534
Taraflar arasında görülen itirazın iptali (elatmanın önlenmesi) davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi .... raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, itirazın iptali isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Bilindiği üzere, tarafların tüm delilleri toplanıp tetkik edildikten ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun(HUMK"un) 376. (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun-HMK"nın 186.) maddesine göre son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin HUMK"un 388. (HMK"nın 297.) maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu HUMK"un 389. (HMK"nın 297.) maddesinde öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır.
Ne var ki, uygulamada HUMK"un 381. maddesinin son fıkrasının (HMK"nın 294/4. maddesi) getirdiği ayrıcalığa dayanılarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.
İşte bu gibi hallerde HUMK"nın 389. (HMK"nın 297.) maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren, tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur.
Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili bulunması yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasa"nın 141. maddesi ve usül kanunlarının yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca, anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.
Somut olayda, değinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilerek kısa kararda “feragat nedeniyle hüküm kurulmasına yer olmadığına” karar verildiği halde, gerekçeli kararda “feragat nedeniyle davanın reddine” karar verilmek suretiyle kısa karara çelişkili biçimde gerekçeli karar yazılması doğru değildir.
Hâl böyle olunca, 10.04.1992 günlü ve 1992/7 esas-1992/4 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı çerçevesinde bir karar verilmek üzere hüküm bozulmalıdır.
Davalının temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulü ile, hükmün (6100 sayılı HMK"nın geçici 3. maddesi yollamasıyla) 1086 sayılı HUMK"nın 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer hususların incelenmesine şimdilik yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 23.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.