21. Hukuk Dairesi 2015/12211 E. , 2015/19664 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, kesilen yetim aylığının yeniden bağlanması gerektiğinin tespitine, birikmiş aylıkların ödenmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
KARAR
Dava, davacının Kurum tarafından muvazaalı boşanma gerekçesi ile kesilmiş bulunan yetim aylığının yeniden bağlanması gerektiğinin tespiti istemine ilişkindir.
Davacı celsede talebini 14.07.2014 tarihli başvurusuna istinaden yetim aylığı bağlanmasının tespiti olarak daraltmıştır.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Uyuşmazlık; davacının boşandığı eşi ile fiilen birlikte yaşama olgusunun yöntemince tespit edilip edilmediği noktasında toplanmaktadır.
Davanın yasal dayanağı, 5510 sayılı Kanunun " Gelir ve aylık bağlanmayacak haller" başlığını taşıyan 56. maddesinin ikinci(son) fıkrasında düzenlenerek 01/10/2008 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Fıkrada "eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar 96. madde hükümlerine göre geri alınır" düzenlemesine yer verilmiştir. Öncelikle belirtilmelidir ki, inceleme konusu hükmün Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine yapılan 2009/86 Esas numaralı başvurunun, 28/04/2011 tarihinde verilen karar ile reddedilmiştir.
Sonuç olarak; 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunun 56.maddesinin ikinci fıkrasına dayalı açılan bu tür davalarda, eylemi olarak birlikte yaşama olgusunun tüm açıklığıyla ve özellikle taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu dönem yönünden ortaya konulması önem arz etmektedir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunun "ispat yükü" başlıklı 6. maddesinde, kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her birinin hakkını dayandırdığı olgunun varlığını kanıtlamakla yükümlü olduğu, 19. maddesinde, yerleşim yerinin bir kimsenin sürekli kalma niyetiyle oturduğu yer olduğu, bir kimsenin aynı zamanda birden çok yerleşim yerinin olamayacağı, 20. maddesinde, bir yerleşim yerinin değiştirilmesinin yenisinin edinilmesine bağlı olduğu, önceki yerleşim yeri belli olmayan veya yabancı ülkedeki yerleşim yerini bıraktığı halde Türkiye"de henüz bir yerleşim yeri edinmemiş olan kimsenin halen oturduğu yerin yerleşim yeri sayılacağı belirtilmiştir.
Somut olayda, Davacıya, babası Şükrü Şahin üzerinden 01.08.2007 tarihi itibariyle bağlanmış olan ölüm aylığı, 17.03.2010 tarihli denetim raporunda yer alan, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı gerekçesine dayalı olarak kesilmiş ve 17.10.2008-18.03.2010 tarihleri arası döneme ilişkin ödemelerin istirdadına yönelik olarak açılan davanın yargılaması sonucunda, ... Asliye Hukuk (İş) Mahkemesince verilen 2010/378 E-2011/94 K sayılı, 06.04.2011 tarihli kararla 9.680,94 TL yersiz ödemenin ..."den tahsiline karar verilmiş ve karar Yargıtay 10. Hukuk Dairesi"nin 2011/10877 E., 2012/18670 K. Sayılı ilamıyla onanarak kesinleştiğinden 2010 öncesi dönem yönünden kesin hüküm olduğu, davacının 14.07.2014 tarihinde yeniden tahsis talebinde bulunduğu tarihden sonraki dönem için ise fiilen birlikte yaşamadığını ispat yükünün davayı açan davacıya ait olup bu konuda mahkemece deliller toplanmadan karar verilmesi isabetsiz olmuştur.
Mahkemece yapılacak iş; davacının 14.07.2014tarihinden sonra boşandığı eşiyle birlikte yaşayıp yaşamadığının belirlenmesi için davacının ve boşandığı eşinin muhtarlık ve seçmen bilgi kayıtlarının, varsa çalışmaları nedeniyle resmi kurumlara ve işverenlere verdikleri adreslerin, bağlı bulundukları nüfus idaresindeki kayıtlı adreslerinin veya yapılmış ise adres nakillerine dair bilgileri ile müşterek çocuklarının okul kayıtlarının ve varsa nakil ile ilgili belgelerin ilgili kurum ve kuruluşlardan sorulması, yukarıda belirtilen adresteki konutun su, elektrik ve doğalgaz aboneliğinin kim adına kayıtlı olduğunun sorulması, oturulduğu belirlenilen adres veya adrese komşu binaların kapıcı, yönetici ve oturanları arasında zabıtaca konu hakkında bilgisi olabileceklerin belirlenerek beyanlarına başvurulmak suretiyle toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek davacının boşandığı halde eşiyle fiilen birlikte yaşayıp yaşamadığı hiçbir kuşku ve tereddüte yer bırakmayacak sağlıklı bir biçimde belirlendikten sonra sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
O halde, davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 05.11.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.