Abaküs Yazılım
3. Hukuk Dairesi
Esas No: 2014/10535
Karar No: 2014/15088
Karar Tarihi: 18.11.2014

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2014/10535 Esas 2014/15088 Karar Sayılı İlamı

3. Hukuk Dairesi         2014/10535 E.  ,  2014/15088 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 15.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 18/12/2013
    NUMARASI : 2011/554-2013/697

    Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil-men"i müdahale-ecrimisil davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hükmün temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması taraf vekillerince istenilmekle; taraflara yapılan tebligat üzerine duruşma için tayin olunan günde temyiz eden davacı-birleşen dosya davalısı vekili Av.A. İ.. geldi. Davalı-birleşen dosya davacısı vekili Av.A.. İ.. geldi. Gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00"e bırakılması uygun görüldüğünden, belli gün ve saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:
    Y A R G I T A Y K A R A R I

    Davacı vekili dilekçesinde; tarafların kardeş olduklarını 1995 yılından beri müşterek hareketle tekstil artıklarını toplayarak bunların satışını yapmak üzere birlikte ticaret yaptıklarını, tam bir adi ortaklık başladığını, bu ortaklığın dışarıya karşı ve resmi makamlar nezdinde temsilinin davalı tarafından yürütüldüğünü, ortaklık geliri ile birçok taşınmaz edinildiğini, 2008 yılında davalının ortaklık geliri ile Bağcılar"daki bir dubleks daire satın aldığının müvekkili tarafından öğrenilmesinden sonra çıkan anlaşmazlık sonucu ortaklığın bozulduğu, aile meclisi huzurunda kararlaştırılarak tasfiye konusunda mutabık kalmalarına rağmen, davalının temlikten imtina ettiğini ve müvekkilini çıkartma gayretinde olduğu (davalı adına kayıtlı bulunan ancak davacının halen ikamet ettiği) Kartal-Samandıra 7548/6 parseldeki taşınmazın ½ hissesinin iptaline ve bu hissenin davacı adına tescilini, bu mümkün olmadığı taktirde ½ hissesi değerince tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
    Davalı vekili cevabında; hiçbir zaman taraflar arasında adi ortaklık tesis edilmediğini davacının, davalının yanında sigortalı işçi olarak çalıştığını, 2008 yılında iş aktinin feshedilmediğini; adi ortaklık kabul edilse dahi gizli ortağın ayni talepte bulunamayacağını, sadece kar payı talep edebileceğini, davacının koyduğu sermayeyi kanıtlayamadığını, ayrıca bu talebin zamanaşımına uğradığını belirterek, davanın reddini dilemiştir.
    Birleşen davasında ise; 6 parselde sözlü kira akti ile oturan birleşen davalının hakkında açtıkları tahliye davasının reddedildiğini belirterek, 23.03.2010-23.05.2011 tarihleri için 8.400 TL ecrimisilin tahsili ile fuzuli şagil olan davalının taşınmazdan tahliyesini talep etmiştir.
    Mahkemece; taraflar arasında gizli bir adi ortaklık ilişkisi bulunduğu, 6 parselde satın alınan taşınmazın ortaklık gelirini paylaştırmadan davalı tarafından kendi nam ve hesabına satın alındığı, davacının yaşı itibariyle binanın alımına katkısı bulunmadığı, ancak arsanın alımına katkısı olabileceği gerekçe gösterilerek; asıl davadaki tapu iptali-tescil talebi reddedilmiş, açıklanan gerekçe ile arsanın dava tarihindeki değerinin 1/2"si olan 151.068 TL"nin davalıdan tahsiline hükmedilmiştir.
    Birleşen dava yönünden ise; birleşen davalının, davacının tapu ile maliki bulunduğu taşınmaza haklı neden olmadan tasarrufta bulunduğu, arsanın alımında birleşen davalının katkısı ve adi ortaklık nedeniyle 151.068 TL alacağın kendisine ödenmesi kaydı ile müdahalenin önlenmesine karar verilmesi ve ecrimisil talebinde haklı olduğu gerekçe gösterilerek; 151.068 TL alacağın ödenmesi kaydıyla davalının 6 parseldeki taşınmaza müdahalesinin önlenmesine, 7.818,14 TL ecrimisilin davalıdan tahsiline hükmedilmiştir.
    Hükmü, taraf vekilleri temyiz etmektedir.
    Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine, ayrıca tarafların temyiz taleplerinin kapsamına göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir.
    Somut olayda; kardeş olan tarafların arasındaki adi ortaklık ilişkisi bulunduğu, 2008 yılında bu ilişkinin sonlandığı, davalının dışa karşı resmiyette ortaklığın temsilcisi olduğu anlaşılmaktadır.
    Davacı ortaklık gelirleri ile alındığı halde davalı adına tescil edilen 6 parseldeki taşınmazdaki ½ payını talep etmekte, davalı ise birleşen davasında aynı taşınmaza davalının müdahalesinin önlenmesi ve ecrimisil talebinde bulunmuştur.
    Ortaklık geliri henüz taksim edilmeden onun üzerinde bütün ortakların iştirak halinde mülkiyet hakları vardır. Bir ortak, ortaklık gelirini paylaştırmadan kendi nam ve hesabına, yani kendi yararına bir taşınmaz satın almış olsa bile, BK.530 (TBK.630) md.gereğince vekaleti olmadan diğer ortaklar namına tasarrufta bulunmuş sayılır ve BK.414 (TBK.530) md.gereğince diğer ortaklar yapılan işten hasıl olan faydaları temellük hakkına sahiptirler. Resmi şekil şartı ancak, tapulu bir taşınmazın mülkiyetinin sermaye olarak ortaklığa konulması için aranır. (HGK.1991/13-76 E.- 1991/199 K.)
    Taraflar arasında bir adi ortaklık bulunmasına göre, dava ve birleşen davadaki taleplerin ortaklığın tasfiyesi aşamasında değerlendirilmesi ve adi ortaklığın son bulduğunun kabulü gerekir. Ortaklık son bulduğuna göre tasfiyenin de mahkemece bizzat yapılması gerekir. Bu nedenle, birleşen davaya konu 6 parsele ilişkin ecrimisil ve müdahalenin önlenmesi talebini ise; davaya konu parselin adi ortaklığa tabi olması nedeniyle gerçekleştirilecek tasfiye işlemi sonucunda hasıl olacak duruma göre değerlendirilerek karar verilmesi gerekmektedir.
    Tasfiye, ortaklığın bütün malvarlığının belirlenip, ortakların birbirleri ile alacak verecek ve ortaklıktan doğan tüm ilişkilerinin kesilmesi yoluyla ortaklığın sonlandırılması, malların paylaşılması ya da satış yoluyla elden çıkarılmasıdır.
    Diğer bir anlatımla, tasfiye memuru tarafından yapılacak bir arıtma işlemi olup, hesap ve işlemlerin incelenip, bir bilanço düzenlenerek ortaklığın aktif ve pasifi arasındaki farkı ortaya koymaktır.
    Bu durumda mahkemece, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 642.madde ve devamı hükümlerince tasfiye işlemi gerçekleştirilmelidir.
    6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 1.maddesine göre; Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse, kural olarak o kanun hükümleri uygulanır.
    Ancak, Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girmesinden sonra bu fiil ve işlemlere ilişkin olarak gerçekleşecek temerrüt, sona erme ve tasfiye, Türk Borçlar Kanunu hükümlerine tabidir.
    Tasfiye usulünü düzenleyen TBK"nun 644.maddesine göre; "Ortaklığın sona ermesi halinde tasfiye, yönetici olmayan ortaklarda dahil olmak üzere, bütün ortakların elbirliğiyle yapılır. Ancak, ortaklık sözleşmesinde, ortaklardan biri tarafından kendi adına ve ortaklık hesabına belirli bazı işlemlerin yapılması öngörülmüşse, bu ortak, ortaklığın sona ermesinden sonra da o işlemleri tek başına yapmak ve diğerlerine hesap vermekle yükümlüdür.
    Ortaklar, tasfiye işlerini yürütmek üzere tasfiye görevlisi atayabilirler. Bu konuda anlaşamamaları halinde, ortaklardan herbiri, tasfiye görevlisinin hakim tarafından atanması isteminde bulunabilir.
    Tasfiye görevlisine ödenecek ücret, sözleşmede buna ilişkin bir hüküm veya ortaklarca oybirliği ile verilmiş bir karar yoksa, tasfiyenin gerektirdiği emek ile ortaklık malvarlığının geliri gözönünde tutularak hakim tarafından belirlenir ve ortaklık malvarlığından, buna imkân bulunamazsa, ortaklardan müteselsilen karşılanır."
    Tasfiye işlemleri; hakim tarafından öngörülecek üçer aylık (uyuşmazlığın mahiyetine göre süreler uzatılıp kısaltılabilir) dönemlerde tasfiye memuru tarafından 3 aşamada gerçekleştirilmelidir.
    Birinci aşamada; ortaklığın sona erdiği tarih itibariyle ortaklığın tüm malvarlığı (aktif ve pasifi ile birlikte) belirlenmeli, yönetici ve idareci ortaktan ortaklık hesabını gösterir hesap istenmeli, verilen hesapta uyuşmazlık çıktığı takdirde, taraflardan delilleri sorularak toplanmalı, tasfiye memurunun belirlediği malvarlığı bilançosu taraflara tebliğ edilmeli, bu husustaki itirazları da karşılanıp, toplanacak delillere göre değerlendirilmelidir.
    İkinci aşamada; ortaklığın malvarlığına ilişkin satış ve nakte çevirme işlemi (TMK.nun 634. vd. maddelerinde düzenlenen resmi tasfiye işlemi kıyasen uygulanmak suretiyle) gerçekleştirilmeli, şayet bu mallar mevcut değilse, değerleri bilirkişi marifetiyle saptanmalıdır.
    Üçüncü ve son aşamada ise; yukarıdaki işlemler sonucu oluşan değerden, öncelikle ortaklığın borçları ödenmeli ve ortaklardan herbirinin, ortaklığa verdiği avanslar ile ortaklık için yaptığı giderler ve katılım payı geri verilmeli, bundan sonra bir şey artarsa, bu kazanç veya (ortaklığın, borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse) zarar da belirlenerek ortaklara paylaştırılmak üzere son bilanço düzenlenmelidir.
    Bu aşamalardan sonra ise; tasfiye memurunun yaptığı tasfiye işleminin sonuç bilançosuna göre hakim, (HMK.nun 297.maddesi uyarınca) tarafların hak ve yükümlülüklerini saptayıp, tasfiye işlemini sonlandırmalı ve bu doğrultuda hüküm oluşturmalıdır.
    Mahkemece; eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.
    Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen davacı taraf için duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre takdir edilen 1.100 TL vekalet ücretinin yekdiğerinden alınıp yekdiğerine verilmesine ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 18.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.





    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi