20. Hukuk Dairesi 2015/2464 E. , 2016/7494 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ... vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü;
K A R A R
Davacı vekili, 25/05/2010 tarihli dilekçeleri ile tapu sicilinde 697 parsel numarası ile davacı adına kayıtlı olan 3720 m² taşınmazın, ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 28/10/2008 tarih ve 2008/136 E. - 411 K. sayılı kararı ile kesinleşmiş orman tahdit sınırları içinde bulunması nedeni ile tapusunun iptali ile orman vasfı ile ... adına tapuya kayıt ve tesciline karar verildiğini ve kararın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiğini bildirerek taşınmazın ellerinden çıkması nedeni ile uğradıkları 280.000,00.-TL maddi ve 10.000,00.-TL manevi zararın iptal kararının kesinleştiği tarih olan 20/07/2009 tarihinden itibaren faizi ile birlikte ödenmesi talebi ile dava açmış, mahkemece ... adına olan tapunun iptal edilmesinde Hazinenin bir kusurunun ve ihmalinin olduğunun ispatlanamadığı, meydana gelen zararla ... arasında illiyet bağının bulunmadığı anlaşıldığından davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmekle bozulmuştur.
Hükmüne uyulan Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 26/05/2011 gün ve 2011/2578 E. - 6446 K. sayılı bozma kararı özetle: "Tapuya güven ilkesinin doğal sonucu olarak, Tapu Sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından Medenî Kanununun 1007. maddesi ile tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devletin sorumlu olacağı ilkesi benimsenmiştir. Bu sorumluluk asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan, zamanaşımı süreleri içinde zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
Tapu işlemleri, kadastro tespiti işlemlerinden başlayarak birbirini izleyen işlemler olup tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan, bu kayıtlarda oluşan hatalardan da Devlet, Medenî Kanununun 1007. maddesi gereğince kusursuz olarak sorumludur. Kusursuz sorumluluk, tapu siciline bağlı çıkarların ve mal varlığına ilişkin (aynî) hakların, yanlış tescil sonucu sicile güven ilkesi yönünden değişmesi ya da yitirilmesi, bu haklardan yoksun kalınması temeline dayanır.
O halde, çekişmeli parselin belediye mücavir alanı içinde bulunup bulunmadığı, belediye hizmetleri, telefon ve elektrik gibi hizmetlerden yararlanıp yararlanmadığı, 1/5000 ve 1/1000"lik planlarının bulunup bulunmadığı, var ise bu planlarda ne şekilde nitelendirildiği ilgili yönetimlerden sorulmalı, dava konusu taşınmazlara emsal teşkil edecek nitelikteki komşu ya da yakın taşınmazların tapu sicilinde yapılan satışları ve bu taşınmazlarla ilgili harici satışlar ile kiralamalara ilişkin belge ve sözleşmeler, vergi değerleri, ecrimisil değerleri, satış bedelleri ilgili kurumlardan araştırılmalı, daha sonra mülk bilirkişisi, inşaat mühendisi ve ziraat uzmanı bilirkişiden oluşan bilirkişi kurulu vasıtasıyla yapılacak keşifte, çekişmeli taşınmazın çevresi, toprak yapısı bitki örtüsü, üzerindeki muhdesat ve tesisler dikkate alınarak, emsalleri ile kıyaslama yapılmak suretiyle, zemin, muhdesat ve tesis değerlerinin, çekişmeli taşınmazın orman niteliğiyle ... adına tapuya tescil kararının kesinleştiği tarihteki ve dava tarihindeki rayiç değerleri saptanmalı, kararın kesinleştiği tarihteki rayiç değeri ile taşınmazın bu tarihe kadar olan kullanım şekline ve objektif ölçülere uygun olarak, davacı tarafın taşınmazdan sağladığı yararların ekonomik değeri, başka deyişle makul indirim miktarı hesaplattırılmalı, bilirkişilere bilimsel verileri içeren müşterek imzalı rapor düzenlettirilmeli ve oluşacak sonuca göre bir karar verilmelidir." şeklindedir.
Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra, davanın kısmen kabulüne, tapu iptaline dair hükmün kesinleştiği tarih olan 2009 yılı itibarıyla 270.226,30.-TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline ve davacıya verilmesine karar verilmiş, hükmün davacı ve davalı vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine bu kez Yargıtay 5. Hukuk Dairesi tarafından bozulmuştur.
Hükmüne uyulan 14/05/2013 gün ve 923 E. - 9497 K. sayılı bozma kararı özetle; "Dosyada bulunan kanıt ve belgelere göre, dava konusu taşınmazın orman sınırları içerisinde kaldığı ve kızılçam koru ormanı olduğundan ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/136 E., - 411 K. sayılı kararı ile orman olarak ... adına tesciline ve davalının müdahalesinin men"ine karar verildiği, kararın 13.05.2009 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
Davacının, Devletin kusursuz sorumluluğundan kaynaklanan bir zararının oluştuğu ve bu zararın tazmininin Devletten istenebileceği gözetilerek, ... aleyhindeki davanın kabul edilmesinde ve tazminata hükmedilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Ancak;
1) Dava konusu taşınmazın değerlendirme tarihinde belediye imar planı içinde olup olmadığı, değilse belediye veya mücavir alan sınırları dahilinde bulunup bulunmadığı, belediye hizmetlerinden yararlanıp yararlanmadığı ve etrafının meskun olup olmadığı hususları ilgili Belediye Başkanlığından sorularak, bu konuda taraflara delillerini ibraz etmek üzere süre verildikten sonra, yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu eşliğinde yapılacak keşif sonucunda, taşınmaz arsa vasfında ise emsal karşılaştırması yapılarak; arazi vasfında ise gelir metodu esas alınarak dava tarihindeki değerinin tespiti için alınacak bilirkişi kurulu raporuna göre hüküm kurulması gerekirken, eksik inceleme sonucu hüküm kurulması,
2) Taşınmaza dava tarihi esas alınarak değer biçilmesi ve hükmedilen bedele dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerektiği gözetilmeden, tapu iptali ve tescil kararının kesinleştiği gün esas alınmak suretiyle değer biçilmesi,
3) Taşınmaz üzerinde bulunan ağaçların yaş ve cinslerine göre maktu değerlerini gösterir resmi veriler İl Tarım Müdürlüğünden getirtilip, buna göre ağaçlara maktuen değer biçilmesi gerekirken, Junge yöntemine göre değer biçen rapor esas alınmak suretiyle karar verilmesi,
4) Taşınmaz ve muhtesatların gerçek değerine göre tazminata hükmedilmesi gerektiği gözetilmeden, davacı tarafından taşınmazın şimdiye kadar kullanılmasından elde edilen gelir düşülmek suretiyle bedele hükmedilmesi doğru görülmemiştir." şeklindedir.
Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra, dava tarihi itibarıyla hesaplanan 280.000,00.-TL"nın fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiş, hüküm davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava tapu sicilinin tutulmasından dolayı uğranan zararın, Medenî Kanununun 1007. maddesi gereğince ödetilmesi istemine ilişkindir.
Dosya içeriğinden, taşınmazın yörede 1958 yılında yapılan genel arazi kadastrosu sırasında belgesizden kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanılarak ... adına tespit edildiği ve tutanağın itirazsız kesinleştiği; davacının 25.6.2004 günü taşınmazı satın aldığı ve 697 parsel sayılı taşınmaza ait tapu kaydının orman olduğu gerekçesiyle iptal edildiği anlaşılmaktadır.
Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak hüküm kurulmuş olduğuna göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, Harçlar Kanununun değişik 13/j maddesi gereğince harç alınmasına yer olmadığına 27/06/2016 gününde oy birliği ile karar verildi.