01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’nın 321.maddesinin 2.fıkrasına göre; kararın tefhimi için hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte açıklanamadığı ve bu nedenle zorunlu olarak hüküm özetinin tefhim edildiği hallerde, gerekçeli kararın en geç bir ay içinde yazılarak tebliğe çıkartılması gerekir. Bu hüküm doğrultusunda, hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte tefhim edilmediği hallerde gerekçeli kararın taraflara tebliği zorunludur (Anayasa Mahkemesi Başkanlığı’nın (İkinci Bölüm) 20.03.2014 gün ve 2012/1034 Başvuru sayılı kararı da aynı yöndedir). Mahkemece, taraflara tefhim edilen kısa kararda (hüküm özeti) hükmün tüm unsurları yer almakla birlikte kararın gerekçesinin tefhim edilememesi halinde temyiz süresi gerekçeli kararın tebliğinden itibaren başlar. Ancak, hüküm tüm unsurları ve gerekçesi ile birlikte tefhim edilmiş ise artık hükmün HMK’nın 321/2 maddesine göre usulüne uygun ve eksiksiz bir biçimde tefhim edildiği kabul edilir ve temyiz süresi tefhim tarihinden itibaren başlar. 5521 sayılı Kanun‘un 8.maddesinde yer alan ve temyiz süresinin başlangıcına esas alınan tefhim kavramının “hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte açıklandığı hal“ olarak anlaşılması zorunludur. Tarafların, gerekçeli karar tebliğ edilmeden önce, temyiz süre tutum dilekçesi veye gerekçeli temyiz dilekçesi sunmak suretiyle kararı temyiz ettikleri hallerde dahi, kararın gerekçesini dikkate alarak yeni temyiz gerekçelerine dayanmaları mümkün olduğundan, bu gibi hallerde bile gerekçeli kararın taraflara tebliği gerekir. Davanın tümden kabulü yada reddi söz konusu olsa bile tarafların kararın gerekçesini temyiz etmekte hukuki yararları bulunabileceğinden, bu gibi durumlarda bile gerekçeli kararın yöntemince taraflara tebliği zorunludur. Yine, dosya kapsamınından, mahkemece davalılardan Özgür hakkındaki davanın reddine, diğer davalı Murat hakkındaki davanın ise kısmen kabulüne karar verdiği, davalıların ortak vekilinin ilk gerekçeli temyiz dilekçesi ile kararı sadece davalı Murat açısından temyiz ettiği, temyiz harçlarını da sadece bu davalı açısından yatırdığı, daha sonra kendilerine gerekçeli karar ve davacı tarafın temyiz dilekçesi tebliğ edildiğinde, ek temyiz ve davacıların temyizlerine cevap olarak dilekçe verdiği, bu dilekçede ise müvekkili Özgür hakkında davanın reddine karar verilmiş olmasına rağmen adı geçen davalı müvekkili açısından red vekalet ücreti verilmediğini ileri sürerek kararı temyiz ettiği anlaşılmasına rağmen davalı Özgür açısından temyiz harçlarının yatırılmadığı görülmektedir.
.../...
Yukarıda yer alan açıklamalar doğrultusunda; 1-Temyiz eden davalılar vekili tarafından sunulan temyiz dilekçesi ve ek temyiz dilekçesinin, HUMK"nun 433. maddesi gereğince davacı tarafa yöntemince tebliğ edilerek, tebligat parçası eklendikten sonra gönderilmek, 2-Davalı Özgür"ün temyizi açısından ise, mahkemece varsa bu davalı açısından yatırılmış temyiz harçlarına dair makbuzun dosyaya eklenmek suretiyle, harçların yatırılmamış olması durumunda 6100 sayılı HMK.nun 344, 346 ve 366. maddeleri ile, Hukuk ve Ticaret mahkemeleri Yazı İşleri Yönetmeliğinin 53. maddesi gereğince işlem yapılıp temyiz süresi dolduktan sonra gönderilmesi için dosyanın mahalli mahkemesine GERİ ÇEVRİLMESİNE, 05/11/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.