20. Hukuk Dairesi 2018/6118 E. , 2019/1631 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar Hazine ve Orman Yönetimi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Çekişmeli ... ili ... ilçesi ... köyü ... mevkiinde bulunan 113 ada 1 parsel sayılı 472443,97 m2 yüzölçümündeki taşınmaz orman niteliğinde Hazine adına tapuda kayıtlıdır.
Davacı ..., çekişmeli taşınmazda bulunan 40 dönüm bağın, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ve vergi kaydına dayanarak, kendisine ait olduğu iddiasıyla, bu kısmın tapusunun iptali ile kendi adına tescilini istemiş; 31/11/2009 tarihli dilekçesi ile de 40 dönüm bağın yanısıra, bağa bitişik 20 dönüm de tarlası olduğunu, bu kısımlara ilişkin tapunun iptali ile kendi adına tescilini istemiştir.
Mahkemece; davanın kabulüne, 113 ada 1 parsel içerisinde fen bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen 26.777,25 m2 ve (B) harfi ile gösterilen 12.116,22 m2"lik kısmın davacı adına bağ ve tarla vasfı ile en son parsel numarası ile tesciline karar verilmiş, hüküm davalılar Orman Yönetimi ve Hazine tarafından temyiz edilmiştir. Dairenin 12/02/2013 tarih ve 2013/573 - 1191 E.K. sayılı kararıyla hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Bozma kararında özetle; “..dava konusu taşınmazların bulunduğu yerde 3402 sayılı Kanunun 5304 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesi uyarınca orman kadastro çalışmalarının yapıldığı, kadastro ekiplerince dava konusu taşınmazların orman niteliğiyle Hazine adına tesbit ve tescil edildiği ve kamu malı niteliğini kazandığı, 3402 sayılı Kanunun 16/D maddesinde "Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ormanlar, bu kanunda hüküm bulunmayan hallerde, özel kanunları hükümlerine tâbi olduğu"nun belirtildiği, bu nedenle ormanlar hakkında özel kanun olan 6831 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması gerektiği ve 6831 sayılı Kanunun 11/1. maddesinde de "orman kadastrosunun kesinleşmesinden sonra tapulu taşınmazlarda tapu sahiplerinin 10 yıllık hak düşürücü süre içinde dava açabilecekleri" hükmünün bulunduğu, bu ilkelerin H.G.K."nun 08.06.2005 gün ve 2005/20 - 327 E.- 377 K. sayılı ve 28.06.2006 günlü 2006/20 - 467 E. - 494 K. sayılı kararlarında da aynen benimsendiği anlaşılmakla, davacının zilyetliğe dayanarak açtığı davanın açıklanan nedenlerle reddine karar verilmesi gerekirken, davanın kabulüne karar verilmesi usûl ve kanuna aykırıdır” denilmektedir.
Mahkemece bozma kararına uyulmayıp önceki kararda direnilerek, davanın kabulü ile; ... ili ... ilçesi ... köyü 113 ada 1 parsel içerisinde fen bilirkişisinin raporunda (A) harfi ile gösterilen 26.777.25 m2 ve (B) harfi ile gösterilen 12.116.22 m2"lik kısmın davacı adına bağ ve tarla vasfıyla en son parsel numarası ile tesciline karar verilmiş; hükmün Orman Yönetimi ve Hazine tarafından temyizi üzerine dosya Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gönderilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 27.11.2015 gün ve 2014/20-235 E.- 2015/2729 K. sayılı kararında özetle “113 ada 1 parsel sayılı taşınmazın 15.09.2008 tarihinde 3402 sayılı Kadastro Kanununun 4. maddesi uyarınca yapılan arazi kadastrosu sırasında senetsizden ve orman vasfı ile Hazine adına tespit edildiği, ilan edilen tutanağın itiraz olmadığından 01.11.2008 tarihinde kesinleştiği ve Hazine adına çap kaydının oluştuğu anlaşılmaktadır. Davacı, kadastrodan önceki zilyetliğe dayalı olarak 16.11.2009 tarihinde eldeki davayı açmıştır. 3402 sayılı Kanunda tespit edilen taşınmazın niteliğine göre farklı hak düşürücü sürelerin uygulanmasını öngören açık bir hüküm bulunmadığı gibi 6831 sayılı Orman Kanununun 11. maddesinde yapılan yeni düzenlemeye göre de; tutanak ve haritaların kesinleştiği tarihten itibaren Kadastro Kanununun 12/3. maddesindeki on yıllık hak düşürücü süre içerisinde tapuya dayalı olsun veya olmasın kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayalı olarak dava açılabilir. Bu husus Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 11.11.2006 tarih, 2006/20-619 E.- 2006/665 K. sayılı ilamında da benimsenmiştir. O halde; yerel mahkemenin kadastrodan önceki zilyetlik sebebine dayalı olarak 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. maddesi uyarınca hak düşürücü süre içerisinde davanın açıldığının kabulü yerindedir. Ne var ki, işin esasına yönelik diğer temyiz itirazları Özel Dairece incelenmemiş olup, dosya Özel Dairesine gönderilmelidir” denilerek dosya Dairemize gönderilmiştir.
Dava, 3402 sayılı Kanunun 12/3. maddesine göre 10 yıllık süre içinde açılan tapu iptali ve tescili istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde orman kadastrosu, 3402 sayılı Kanunun 5304 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesi hükmüne göre yapılmış, 29/09/2008 - 30/10/2008 tarihleri arasında ilân edilmiş ve 01/11/2008 tarihinde kesinleşmiş, çekişmeli taşınmazlar orman sınırları içinde bırakılmıştır.
İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye, uzman orman bilirkişi tarafından eski tarihli hava fotoğrafları ve memleket haritasına dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan inceleme ve araştırmada çekişmeli taşınmazın (A) harfi ile gösterilen 26.777,25 m2 ve (B) harfi ile gösterilen 12.116,22 m2"lik bölümlerinin orman sayılmayan yerlerden olduğu anlaşıldığına ve adına tescil kararı verilen kişi yararına 3402 sayılı Kanunun 14. maddesinde yazılı kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluştuğu belirlenerek yazılı biçimde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmadığına göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA Harçlar Kanununun değişik 13/j maddesi gereğince Hazineden ve 7139 sayılı Kanununun 33. maddesi uyarınca Orman Yönetiminden harç alınmasına yer olmadığına
11/03/2019 günü oy birliği ile karar verildi.