11. Hukuk Dairesi 2014/2059 E. , 2015/712 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada...... Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 19/09/2013 tarih ve 2010/642-2013/287 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 20/01/2015 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davalılar vekili Av. ...... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi....tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin tohumculuk alanında araştırma ve üretim yapma haklarına sahip bir Türk tohum şirketi olduğunu, davalılardan .... ise sektörde tedarikçi, üreticilik yapan bir şirket olduğunu, müvekkili ile bu davalı arasında 2005 yılında aralarında ticari ilişki oluştuğunu ve sonuçta aralarında tek satıcılık sözleşmesi imzalandığını, söz konusu sözleşme uyarınca davalı ..."nin sözleşme konusu ürünleri inhisari olarak yalnızca davacıya göndereceğini, davacının da ürünleri kendi adına ve hesabına satacağını, bu malların sürümünü arttırmak için faaliyetlerde bulunacağını, bu nedenle davacı firmanın sürümü arttırmak ve ürünleri piyasaya tanıtmak için 2005 yılından itibaren büyük yatırımlarda ve promosyonlarda bulunduğunu, ürünleri piyasaya tanıttığını, ürünlerin piyasada kabul görmesinin 1-2 yıl arasında bir zaman aldığını, ürünün piyasada kabul görmesinin gerçekleştirildiğini, firmalarının işin niteliği gereği yasal koşulları yerine getirdiğini, Tohumculuk Tescil Sertifikasyon Müdürlüğüne tescili tamamladığını, davalı ...."nın kendilerini bu tescili yapabilecek tek firma olarak yetkilendirdiğini, aralarındaki ticari ilişkinin 2005 yılından bu yana devam ettiğini, ancak 2010 yılı itibariyle davalı firmanın sözleşmeye ve taraflar arasındaki güven ilişkisine aykırı eylemlere başladığını, sektörün niteliği gereği dikim sezonunda teslim edilmesi gereken tohumları zamanında vermemeye, ürünün ücreti ödenmesine rağmen taleplerin zamanında yerine getirilmemeye başlandığını, bu nedenle firmalarının zarar ettiğini, sözleşme devam ederken davalı ...."nin diğer davalı... Ve ... şirketini kurup piyasaya girdiğini, taraflarınca piyasada kabul görmesi sağlanan ürünleri piyasaya sürdüklerini, taraflar arasındaki sözleşmenin ihtarname keşide edilerek davalı .... tarafından 6 ay sonrasına kadar geçerli olacak şekilde tek taraflı feshedildiğini, taraflarınca söz konusu ihtarın dikim sezonunun başlangıcında olduğundan firmalarını zarara uğratacağı için kabulünün mümkün olmadığı ve sözleşme gereği edimlerini yerine getirmelerinin ihtar edildiğini, davalı tarafın eylemlerinin sözleşmeye aykırı olduğunu, fesih bildiriminin hakkın kötüye kullanılmasını oluşturduğunu, davalı tarafın firmalarını ekonomik açıdan kötü bir duruma sokması nedeniyle denkleştirme tazminatı ödemesi gerektiğini ileri sürerek, davalının fesih bildiriminin geçersizliğine ve hakkaniyete uygun bir süre verilmesine, haksız rekabet tespiti ve men"ine, 100.000 Euro
maddi tazminat, 50.000 TL manevi tazminatın davalılardan tahsiline ve hükmün ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
... ve.... vekili, davanın husumet ve esas yönünden reddini savunmuştur.
Davalı.... vekili, davanın yetki ve esas yönünden reddini istemiştir.
Mahkemece, dosya kapsamına göre, davacının davalı... ile bir sözleşme ilişkisinin bulunmadığı, davacının asıl davalıya yönelik davanın Türk mahkemelerinde görülmesini sağlamak için bu şirketi de davalı gösterdiği, bu şirket aleyhine açılan davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verildiği, diğer davalı şirketin ise ..... Kanunlarına göre kurulmuş ve merkezi .... "da olan bir şirket olduğu, taraflar arasındaki ilişkide yabancılık unsuru bulunduğu, yabancılık unsuru içeren davalarda Türk mahkemelerinin yetkisinin......ve .... hükümlerine göre belirlenmesi gerektiği,davalı yabancı uyruklu şirketin ikametgahının ....... olduğu, HMK"nun 10.maddesindeki şartların Türk Mahkemelerinin yetkisi yönünden mevcut olmadığı gerekçesiyle 1 nolu davalı hakkında açılan davanın husumet nedeniyle reddine, 2 nolu davalı hakkında açılan davanın ise dava dilekçesinin 5718 sayılı MÖHUK"un 40. maddesi uyarınca yetkisizlik nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1-Dava, hukuksal nitelikçe tek satıcılık sözleşmesine dayalı davalı yabancı uyruklu şirketin fesih bildiriminin geçersizliği, hakkaniyete uygun bir süre verilmesi, haksız rekabet tespiti ve men"i, maddi ve manevi tazminatın tahsili istemlerine ilişkin olup, Devletler Hususi Hukuku Kaideleri, yabancılık unsuru taşıyan (Milletlerarası unsur) belirli bir olaya ve ilişkilere hangi devletin maddi hukuk hükümlerinin uygulanacağını gösterir. Bu kaideler bir uyuşmazlığı bizzat çözümlemezler. Sadece, onu çözümleyecek olan yetkili maddi hukuk kurallarını belirtmekle yetinirler. Buradaki hukuk, mahalli hukuk veya yabancı bir hukuk olabilir. Devletler Hususi Hukuku Kaideleri iç hukuk kaideleri olduğundan her devletin kendine özgü bir Devletler Hususi Hukuku vardır. Devletler Hususi Hukuku, Maddi Özel Hukuk gibi, bireyler arasındaki adaleti kurmayı amaçlar.
Milletlerarası Medeni Usul Hukuku ise; yabancı unsurlu olay ve ilişkilerden kaynaklanan uyuşmazlıklarda, diğer konular yanında, özellikle Türk mahkemelerinin davaya bakmaya yetkisi olup olmadığını belirleyen kaidelerin bütünüdür.
12.12.2007 tarihinde yürürlüğe giren, 27.11.2007 günlü 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkındaki Kanun; Devletler Hususi Hukukumuzun ana kaynağını oluşturur. Bu kanun "Milletlerarası Özel Hukuk" ile "Milletlerarası Usul Hukuku" olarak iki bölümde düzenlenmiştir.
Milletlerarası bağlantıları bulunan (Yabancı Unsurlu) olay ve ilişkilerden kaynaklanan hukuki uyuşmazlıklarda, mahkemelerin milletlerarası yetkilerini düzenleyen kaideler Usul Hukukunu meydana getirir. 5718 sayılı Yasa, milletlerarası yetkiye ilişkin hükümleri ile (Md.40-49) Türk mahkemelerinin Devletler hukuku anlamında haiz oldukları yargı yetkisini hangi ölçüler içinde kullanacaklarını belirler.
5718 sayılı yasanın milletlerarası yetki başlıklı 40 ncı maddesi "Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisini, iç hukukun yer itibariyle yetki kuralları tayin eder." hükmünü haiz olup, 6100 sayılı HMK.nun genel yetkili mahkeme başlıklı 6.madddesi, "Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir." şeklindeki düzenlemeyi içermektedir. Yine aynı yasanın sözleşmeden doğan davalarda yetki başlıklı 10"ncu maddesine göre sözleşmeden doğan davalar,
sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabilir." anılan yasanın haksız fiilden doğan davalarda yetki başlıklı 16"ncı maddesine göre ise “Haksız fiilden doğan davalarda, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir."
Yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda somut olayda gelince, davalılardan ... adlı yabancı uyruklu şirketin merkezi...’da olan ..... şirketi olduğu taraflar arasında çekişmesiz ve dosya kapsamı ile sabittir.Bu bağlamda uyuşmazlığın yabancı unsur içermesi karşısında bu davalının yetki itirazının yukarıda anılan yasal düzenlemeler çerçevesinde ele alınması gerektiği kuşkusuzdur.Bu nedenle davacı istemleri de gözetilerek fesh edilmiş sözleşmeye dayalı olarak dahi HMK.nın 10.maddesi uyarınca dava açılabileceği gibi, esasen sözleşmedeki karakteristik edimin ifa yerinin de ... İli olduğunun kabulü gerekir.Kaldı ki davacının dava dilekçesindeki istemleri de gözetilerek esasen haksız fiilin bir türü olan haksız rekabet olgusunun gerçekleştiği ve zararın meydana geldiği yer de .... İli olduğu açıktır.
Bu durumda, mahkemece, yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve açıklamalar çerçevesinde yabancı uyruklu anılan davalının yetki itirazının reddi ile işin esasına girilmek gerekirken yanlış ilkeden hareketle yanılgılı değerlendirmeye ve isabetli görülmeyen gerekçeye dayalı yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, hükmün davacı yararına bozulması gerekmiştir.
2-Öte yandan, mahkemece, diğer davalı şirketin davaya dayanak yapılan sözleşmeye taraf olmadığı gerekçesiyle bu davalı yönünden davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiş ise de yabancı uyruklu davalı şirketle ilgili tüm deliler ibraz ettirilip denetlemeye elverişli bir şekilde değerlendirilmeden davacı tarafın bu davalı ile ilgili iddiaları nazara alınmadan salt sözleşmenin tarafı olmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi eksik incelemeye dayalı olup, doğru görülmemiştir.
SONUÇ:Yukarda (1) ve ( 2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün,davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 20/01/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.