10. Hukuk Dairesi 2009/17398 E. , 2010/1828 K.
"İçtihat Metni".......
Davacı, işkazası sonucu sürekli işgöremezlik durumuna giren sigortalıya bağlanan gelirler ile yapılan ödemelerin 506 sayılı Yasanın 26. maddesi uyarınca tazminine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, ilk rücuda kesinleşen maddi zarar tavanı esas alınarak, istek gibi davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum avukatı ile esasen taraf sıfatı bulunmayan “....... Limitet Şirketi “ tarafından yasal süresinde temyiz edildiği, sonrasında davacı Kurum vekilinin verdiği dilekçe ile temyiz isteminden "sarfinazar" ettiğini bildirdiği, ne var ki, dasyaya sunulan vekaletnamesinde temyizden vazgeçme yetkisinin kendisine tanınmadığının, ayrıca bu konuda davacı ....... Başkanlığınca verilmiş bir talimatında bulunmadığının anlaşılmış olması karşısında, davacı Kurum vekilinin temyiz dilekçesi de dikkate alınarak, Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtların okunması üzerine işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1- Temyize konu davada, işveren olarak davalı sıfatının karar başlığında ünvanı belirtilen "......."ne ait olmasına ve geri çevirme kararı üzerine 7201 sayılı yasanın 35.maddesine göre gıyabi karar tebliğ edilen anılan şirketin hükmü temyiz etmemesine ve hükmü temyiz eden ...... nin ise esasen eldeki davaya ilişkin olarak taraf sıfatının bulunmamasına göre, anılan şirketin temyiz itirazlarının bu nedenle reddine karar verilmek gerekmiştir.
2-Davacı Kurumun temyizine gelince; davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Kanunun 26.maddesindeki halefiyet ilkesi uyarınca, Kurumun rücu alacağı; hak sahiplerinin tazmin sorumlularından isteyebileceği maddi zarar (Tavan) miktarı ile sınırlı iken, ......i’nin, 21.03.2007 gün ve 26649 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 23.11.2006 gün ve E:2003/10, K:2006/106 sayılı kararı ile 26.maddedeki “…sigortalı veya hak sahibi kimselerin işverenden isteyebilecekleri miktarla sınırlı olmak üzere…” bölümünün Anayasaya aykırılık nedeniyle iptaline karar verilmiştir.
......
Aayasa’nın 153. maddesine göre, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarının, Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmesi ve giderek elde bulunan ve kesinleşmemiş tüm davalarda uygulanmasının zorunlu olması; iptal kararının Resmi Gazetede yayınlandığı 21.03.2007 gününden sonra Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 76. maddesi uyarınca yürürlükteki yasaları tatbik etmekle yükümlü bulunan mahkemelerin ve Yargıtay’ın yürürlükten kalkan bir yasa maddesine dayanarak inceleme yapma ve karar verme yetkilerinin bulunmadığının kabulünün doğal bulunması; 26. maddedeki anılan cümlenin iptali ile Kurumun rücu hakkının, yasadan doğan kendine özgü ve sigortalı, ya da, hak sahiplerinin hakkından bağımsız basit rücu hakkına dönüşmüş olması karşısında, ilk peşin değerli gelirlerin; tazmin sorumlularının kusuruna isabet eden miktarıyla sınırlı şekilde hüküm kurulması gereklidir.
Bu bağlamda hemen belirtmek gerekir ki; 506 sayılı Yasa uyarınca açılan rücuan tazminat davalarına ilişkin olarak süregelen uygulamada olduğu gibi, maddi zarar (Tavan) hesabı yapılması gerekmediği gibi; tazmin sorumlusunun sigortalıya veya hak sahiplerine yapmış olduğu her türlü ödemenin Kurumun rücu alacağından düşülmesine imkân bulunmadığı da göz önünde tutulmalıdır. Zira, bu tür rücu davaları Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce halefiyet esasına göre açılmakta iken, iptal kararından sonra kanundan doğan bağımsız rücu alacağına dönüşmüş olup, yasa maddesi bu haliyle yorumlandığında peşin sermaye değerli gelirlerde oluşan artışların istenilemeyeceği sonucuna ulaşılacağında, kuşku ve duraksamaya yer yoktur.
Anayasa Mahkemesinin iptal kararı ile ortaya çıkan bu maddi ve hukuki olgular gözetilerek, iş kazası sonucu sigortalıya bağlanan gelirlerin ilk peşin sermaye değerinin açıklanan ilkeler doğrultusunda tazminine olanak bulunan kısmının tespiti ile sonucuna göre karar verilmesinde yasal zorunluluk bulunduğundan, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde; davacı Kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 16.02.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi
.......