Esas No: 2020/18057
Karar No: 2022/2745
Karar Tarihi: 08.03.2022
Yargıtay 10. Ceza Dairesi 2020/18057 Esas 2022/2745 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Sanık, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri aldıktan sonra bu tedbire uymayarak mahkûm olmuştur. Ancak, tebligat işleminin usulsüz yapıldığından dolayı yapılan hüküm bozulmuştur. Kararda, Anayasa Mahkemesi'nin 7188 sayılı Kanun'un 5. maddesinin 1-d bendi ile ilgili iptal kararından ve CMK'nın 251. maddesinin 3. fıkrasından bahsedilmiştir. Ayrıca, tedavi programının gereklerinin nasıl yerine getirilmediği ve uyumsuzluğun ne olduğu gibi konularda daha fazla açıklama yapılması gerektiği belirtilmiştir. Detaylı kanun maddeleri ise şu şekildedir: Tebligat Kanunu'nun 21/1. maddesi, TCK'nın 191. maddesi, 5271 sayılı CMK'nın \"Basit Yargılama Usulü\" başlıklı 251. maddesi ve CMK'nın 251. maddesinin 3. fıkrası, TCK'nın 7. maddesi.
"İçtihat Metni"
Mahkeme : ALİAĞA 2. Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma
Hüküm : Tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine uyulmaması üzerine mahkûmiyet
Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Tebligat Kanununun 21/1. maddesine göre usulüne uygun tebliğ yapılabilmesi için, kendisine tebligat yapılacak kimse veya belirtilen maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memurunun tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza mukabilinde teslim etmesi ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirmesi gerektiğinden, sanığın yokluğunda verilen hükmün, Tebligat Kanununun 21. maddesi uyarınca sanığın bildirdiği adrese 14/04/2015 tarihinde yapılan tebligat evrakında, keyfiyetin haber verildiği karşı komşunun daire numarası, ismi vs. gibi ayırt edici hiçbir özelliğinin belirtilmediği, bu yönüyle yapılan tebliğ işleminin usulsüz olduğu anlaşıldığından, sanığın 22/04/2015 tarihli temyiz istemi öğrenme üzerine ve süresinde kabul edilerek yapılan incelemede;
Yapılan yargılama sürecindeki işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, delillerin gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç tipinin doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından; yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1) Suç tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan TCK’nın 191. maddesinde sanığa isnat edilen suç için temel ceza miktarının "bir yıldan iki yıla kadar hapis cezası" olarak belirlendiği; hükümden sonra yürürlüğe giren 17/10/2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanun'un 24. maddesi ile başlığıyla birlikte yeniden düzenlenmiş olan 5271 sayılı CMK'nın "Basit Yargılama Usulü" başlıklı 251. maddesinin 1. fıkrasında yer alan "Asliye Ceza Mahkemesince, iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilebilir." şeklindeki düzenlemeye, 7188 sayılı Kanun'un geçici 5. maddesinin 1-d bendinde yer alan "01/01/2020 tarihi itibarıyla kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulü ile basit yargılama usulü uygulanmaz." şeklindeki düzenleme ile sınırlama getirilmiş ise de; Anayasa Mahkemesinin 19/08/2020 tarihli 31218 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan, 25/06/2020 tarihli ve 2020/16 esas, 2020/33 sayılı iptal kararı ile, "...kovuşturma evresine geçilmiş..." ibaresinin, aynı bentte yer alan "... basit yargılama usulü..." yönünden Anayasaya aykırı bulunarak iptaline karar verilmesi sebebiyle kovuşturma evresine geçilmiş olan ve basit yargılama usulü uygulanabilecek dosyalar yönünden 7188 sayılı Kanun'un 5. maddesinin 1-d bendinde yer alan düzenlemenin iptal edildiği anlaşıldığından; Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümesi mümkün olmayıp, Ceza Muhakemesi Kanunu'nda yapılan değişikliklerin ise derhal uygulanması gerekmekle birlikte, basit yargılama usulü uygulanan olaylarda CMK'nın 251. maddesinin 3. fıkrasına göre; " mahkûmiyet kararı verildiği takdirde sonuç ceza dörtte bir oranında indirilir." şeklindeki düzenleme karşısında, Anayasa Mahkemesinin anılan iptal kararının neticeleri itibarıyla maddi ceza hukukuna ilişkin olduğunun ve CMK'nın 251. maddesinin 3. fıkrasında yer alan düzenlemenin sanık lehine sonuç doğurabilecek nitelikte olduğunun anlaşılması karşısında, TCK'nın 7. maddesi ile CMK'nın 251. maddesi hükümleri gözetilmek suretiyle sanığın hukuki durumunun "Basit Yargılama Usulü" yönünden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
2) Karşıyaka Denetimli Serbestlik Şube Müdürlüğünün 18/06/2013 tarihli çağrı yazısını tebliğ alan sanığın 04/07/2013 tarihinde müdürlüğe başvurarak tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazına başladığı, sanığın sevk edildiği Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesine başvurarak randevularına katıldığı ancak 12/11/2013 tarih ve 5913 sayılı hastane raporunda sanığın yapılan tetkik ve klinik değerlendirmesi sonucunda tedavi programının gereklerini yerine getirmediği için tedavi programının olumsuz sonuçlandığının belirtilmesi üzerine sanığın uyarıldığı; sonrasında yeniden sanığın sevk edildiği Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesine başvurarak ilk randevusuna katılıp ikinci randevusuna katılmadığı, 21/01/2014 tarih ve 288 sayılı hastane raporunda sanığın yapılan tetkik ve klinik değerlendirmesi sonucunda tedavi programının gereklerini yerine getirmediği için tedavi programının olumsuz sonuçlandığının belirtilmesi üzerine sanığa ikinci bir ihtaratta bulunulmadan dosyanın kapatıldığı anlaşılmakla, uyumsuzluğun uyuşturucu madde kullanımına devam etmek haricinde başka bir eylemle ihlal edilmiş olması halinde sanığın bu aşamada yükümlülüklere uymamakta ısrar ettiğinin kabulünün mümkün olmayacağı da nazara alınarak; bahsi geçen hastane yazısından uyumsuzluğun ne şekilde gerçekleştirildiği anlaşılmadığından; tedavi programının gereklerini yerine getirmemenin ne olduğu ve ne şekilde yerine getirilmediğinin araştırılması ve sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdir edilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün BOZULMASINA, 08/03/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.