14. Hukuk Dairesi 2017/1855 E. , 2020/1940 K.
"İçtihat Metni"14. Hukuk Dairesi
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 21.09.2011 gününde verilen dilekçe ile yaylanın aidiyetinin tespiti talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 28.11.2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı ... Köyü Muhtarlığı, kadim yaylalarına 1998 yılından beri ... ilçesi ... Köyünün yaylanın kendilerine ait olduğundan bahisle kullanmalarına engel olduklarını belirterek yaylanın aidiyetinin tespitini ve elatmanın önlenmesini istemiştir.
... Köyü ve ... Köyü Tüzel kişilikleri 18/04/2012 havale tarihli dilekçeleri ile davaya katılma talebinde bulunmuşlardır.
Davalı ... Köyü Muhtarlığı, dava konusu taşınmazın kendi kadim yayları olduğunu davanın reddini savunmuştur.
Taraf köyler 6360 sayılı kanun uyarınca tüzel kişiliklerini kaybetmiş olduğundan, davaya ... ve ... Belediyeleri katılmış ve yargılamaya devamla davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
Mera, bir veya birden fazla köy veya kasaba halkına bağımsız veya birlikte tahsis edilmiş ya da kadimden beri hayvan otlatmak amacıyla kullanılan, hak sahiplerinin üzerinde intifa hakkı olan arazi parçasıdır. Devletin hüküm ve tasarrufu altında olan mera, yaylak ve kışlaklar özel mülkiyete geçirilemez, amacı dışında kullanılamaz, zamanaşımı uygulanamaz, sınırları daraltılamaz (4342 sayılı Mera Kanunu m.3,4).
31.05.1965 tarihli ve 4/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ile “...Tek başına bir köye ait bulunan mera, yaylak ve kışlakların tümünün veya bir parçasının bir başka köy sınırı içine alınmış olması halinde, sınır değişikliğinin ikinci köye bir yararlanma hakkı sağlamayacağı ve ilk köyün eskiden olduğu gibi bu yerlerden tek başına yararlanacağı” öngörülmüş olup, bu karar 4342 sayılı Mera Kanununun 29. maddesi ile de yasa hükmü haline gelmiştir. Böylece, bir köy ya da belediye sınırları içinde kalan mera, yaylak ve kışlaklar üzerinde bir başka köy veya belediyenin de intifa hakkı olabileceği kabul edilmiş, idari sınırların aidiyetin belirlenmesinde önemi olmadığı vurgulanmıştır. İdari sınırlar sadece yetkili mahkemenin saptanmasında önem arz eder.
Meraya elatmanın önlenmesi davası, kadim yararlanma hakkı olan köy veya belediye tüzel kişiliği ya da taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olması nedeniyle Hazine tarafından açılabilir. Aynı şekilde, bir yerin mera olduğu iddiasıyla köy veya belediye tüzel kişiliğinin ya da Hazinenin tapu iptali ve sınırlandırma istemiyle dava açmasına olanak vardır.
Mera, yaylak ve kışlak davalarında, tahsise ya da kadim kullanma hakkına dayanılabilir. Tahsise dayanıldığında, dayanak belgelerin, ayrıca karşı tarafın savunmasında ileri sürdükleri kayıtların tüm geldileri ile birlikte merciinden getirtilmesi, kadimlik iddiası varsa bu hususun araştırılması, gerektiğinde köyün kuruluş tarihinin İçişleri Bakanlığından sorulması ve köyün kadim ya da muhdes olup olmadığının saptanması gerekir.
Keşifte dinlenecek yerel bilirkişi ve tanıkların çekişmeli mera veya yayla ile herhangi bir yararlanma ilişkisi bulunmayan, yansız anlatımda bulunabilecek, yöreyi iyi bilen ve çevre köy ya da kasabalarda yaşayan yaşlı kişilerden seçilmesi gerekir.
Mahkemece yapılacak keşifte; tahsise dayanılıyorsa tahsis kayıtlarının yerel bilirkişi ve tanıklar aracılığı ile uygulanması, dava konusu yeri kapsayıp kapsamadığının belirlenmesi, taşınmazın mera olmadığı iddiasının bulunması halinde varsa çevre taşınmazlara ait kayıtlar da uygulanarak dava konusu yeri ne şekilde okuduğunun çevre taşınmazlarla toprak yapısı kıyaslanarak uzman bilirkişiler aracılığı ile uyuşmazlığa konu yerin ve niteliğinin saptanması gerekir.
Kadimlik iddiasında ise, yerel bilirkişi ve tanıklara taşınmazın kim tarafından ve ne şekilde kullanıldığı ve sınırları sorularak sonuca gidilmelidir.
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya gelince; mahkemece yapılan inceleme ve araştırma hüküm vermeye yeterli görülmemiştir. Mahkemece, güvenliğin sağlanamaması nedeniyle mahallinde keşif yapılmamış, mahalli bilirkişiler celsede dinlenmiş ve ... Asiye Hukuk Mahkemesinin 2004/42 sayılı dosyasında yapılan keşif ve araştırmaya dayanarak davanın kabulüne karar verilmiştir. Dava konusu taşınmazın niteliğinin mera olduğu hususunda çekişme bulunmamaktadır. Çekişme meranın aidiyeti konusundadır. Her iki taraf da kadimlik iddiasında bulunmaktadır. Uyuşmazlığın çözümü için yukarıda genel olarak belirtilen ilkeler doğrultusunda araştırma yapılmalı ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde sonuca gidilmesi gerekir.
Dosya içinde davacı Belediye mahallelerine ait parsel numarası almış bir takım mera kayıtları bulunmaktadır. Bu durumda dava sırasında tüzel kişiliğini kaybeden taraf köylere ait mera kayıtları (tahsis, toprak tevzi, vergi kaydı, mahkeme ilamı vs) araştırması yapılmalı, Mera Komisyonu tarafından çalışma bulunup bulunmadığı var ise evrakları getirtilmeli, kadimlik iddiasına dayanıldığına göre taraf köylerin kuruluş tarihleri araştırılmalı, öncesi bilinmeyen bir zamandan beri ve mera olarak hangi köy tarafından yararlanıldığının tarafsız köyler halkından seçilecek bilirkişi (tüzel kişiliğini kaybeden köyler dışında ve dava konusu yeri bilebilecek taraf belediye mahallerinden seçilecek) ve aynı şekilde taraflarca gösterilecek tanıklar eşliğinde şartlar uygun olduğu bir zamanda yerinde yapılacak keşifle saptanmalı, davacının hak iddia ettiği yer var ise kadastro paftası ve mera paftası üzerinde gösterir kroki düzenlettirilmeli yoksa fen bilirkişiye nizalı yerin krokisi düzenletilmeli, taraf delilleri uygulanmalı, hangi köye ait olduğu belirlendikten sonra sonucuna göre, eğer müşterek yararlanmanın varlığı halinde müşterek yararlanma hakkına yoksa müstakil el atmanın önlenmesine karar verilmelidir.
Eksik inceleme ve araştırma ile daha önce görülen ve yetkisiz mahkemece yapılmış keşfe dayanarak ve HMK 259. maddesine aykırı olarak duruşmada dinlenen mahalli bilirkişi beyanlarına dayanılarak karar verilmesi doğru görülmemiş hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, istek halinde temyiz harcının yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19.02.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.