Abaküs Yazılım
19. Hukuk Dairesi
Esas No: 2017/3791
Karar No: 2019/3261
Karar Tarihi: 16.05.2019

Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2017/3791 Esas 2019/3261 Karar Sayılı İlamı

19. Hukuk Dairesi         2017/3791 E.  ,  2019/3261 K.

    "İçtihat Metni"


    MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesi
    İSTİNAF EDİLEN KARARIN
    MAHKEMESİ : ... 6. Asliye Hukuk Mahkemesi


    Taraflar arasındaki menfi tespit davası hakkında ... 6. Asliye Hukuk Mahkemesi’nden verilen davanın reddine yönelik 01.11.2016 gün, 2014-4 E.-2016/520 K. sayılı hükme karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması sonucunda ... Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesi tarafından verilen davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine yönelik kararın davacı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vekili Av.... ve davalı vekili Av.... gelmiş olduğundan duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
    -KARAR-
    Davacılar vekili, davacılardan ...’ın diğer davacı şirketin ortağı ve yetkilisi olduğunu, davacı şirketin içinde bulunuduğu maddi sıkıntı nedeniyle iflas erteleme davası açılması için tanıştığı davalı ...’a vekalet verdiğini, davalı ..."ın 24.11.2011 tarihinde açtığı iflas erteleme davası için, dava tarihinden sonra iki adet birincisi 17.10.2011 tarihli hukuk müşavirliği hizmetini içeren aylık 5.000 TL’lik bir yıl süreli ikincisi 18.11.2011 tarihli iflas erteleme davası vekillik ücretini kapsayan 300.000 TL maktu ücretli avukatlık hizmet ve ücret sözleşmesinin imzalandığını, bu sözleşmelerin gerçekte üzerinde yazılı tarihlerde değil dava tarihinden sonra imzalandığını, ilk sözleşme için 150.000 TL ikinci sözleşme için 300.000 TL’ lik keşidecisi ... olan teminat senetlerinin verildiğini ve her iki sözleşmenin kefil sıfatıyla da davacı ... tarafından imzalandığını, sözleşmelerdeki bedellerin fahiş olduğunun belirtilmesine rağmen davalının davayı kötü etkileyeceğini söylemesi ve davacı şirketin içinde bulunduğu zor durum nedeniyle kabul edildiğini, davalının 15.5.2012 tarihinde geçerli bir istifa nedeni olmadan istifa ettiğini ve istifanın davacılara tebliğ edilmediğini, kanunda öngörülen süre içinde vekillik görevine devam edilmediğini, yapılan sözleşmelerin TMK"nun 2.maddesine aykırı olduğunu ve teminat senedi alınmasının doğru olmadığını, tarafların karşılıklı edimleri arasında dengesizlik olduğunu, belirterek; davacı ...’ın sözleşme ve senetlerden dolayı davalılara, davacı şirketinde sözleşmeden dolayı davalı ...’a borçlu olmadığının tespiti ile kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı ... vekili, davaya konu senetlerde borçlunun davacı ... olduğundan davacı şirketin taraf sıfatının olmadığını, davaya konu icra takip dosyasını diğer davalı şirkete temlik edildiğinden bu davalının taraf sıfatının kalmadığını, davacının irade bozukluğu nedeniyle imzaladığını iddia ettiği sözleşme ve senetler nedeniyle bir yıllık hak düsürücü sürede davayı açmadığını, davacının imzaladığı sözleşme ve senetler altındaki imzayı inkar etmediğini, sözleşme gereği üzerine düşen edimi yerine getirmediğini, davalı ile vekalet ilişkisi devam ederken başka avukata vekalet çıkarması ile davalının vekillik görevini sürdürme olanağı olamadığını ve ücretlerini alamadığını haklı takip yaptığını savunarak davanın reddini istemiştir.
    Davalı ... İnş. Ltd.Şti vekili, davacı ...’ın senetlerdeki imzasını inkar etmediğini, davacı şirketin icra takip dosyasında senet borçlusu olmadığından taraf sıfatının bulunmadığını, davanın hakdüşürücü süre içinde açılmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
    Mahkemece yapılan yargılama sonunda, davacılar ile davalı ... arasında akdedilen 17/10/2011 ve 18/11/2011 tarihli sözleşmenin yanılma ve aşırı yararlanma iddiasına dayandırılarak açıldığı ancak davanın açıldığı tarih olan 30/12/2013 tarihi itibariyle kanunda belirlenen bir yıllık sürenin geçtiği, sözleşme içeriğine göre T.B.K"nun 28. maddesinde bildirilen aşırı yararlanma ile ilgili bir hususa rastlanılmadığı, davacı şirket için açılan iflasın ertelenmesi davasında vekalet ücretinin niteliği itibariyle serbestçe takdir edilebildiği, davalı ..."ın davalı ile temlik alan şirket aleyhine açmış olduğu menfi tespit davasının davanın açıldığı tarih itibariyle zamanaşımına uğramış olduğu, 17/10/2011 ve gerekse 18/11/2011 tarihli sözleşmelerde davacı şirket taraf olmadığından aktif dava ehliyeti olmadığı gerekçesiyle davacı ..."ın davalı ve temlik alan aleyhine açmış olduğu menfi tespit davasının zamanaşımı nedeniyle reddine, davacı şirketin açmış olduğu davanın aktif dava ehliyeti olmadığından husumetten reddine karar verilmiş, davacılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
    Bölge Adliye Mahkemesince, davacının, davalı hakkında 16/05/2012 tarihinde suç duyurusunda bulunduğu ve eldeki davayı da 30/12/2013 tarihinde açtığı dolayısı ile korkutma, yanılma ve iradesinin sakatlandığını ileri süren davacının bir yıllık süre içerisinde dava açılmadığından taleplerinin zamanaşımına uğradığı yönündeki ilk derece mahkemesi kararının yerinde olduğu,davaya konu ... 10. İcra Müdürlüğü"nün 2012/10116 Esas sayılı dosyasında bila tarihli borçlu ... tarafından imzalı " Müdürlüğünüzün yukarıda dosya numarasını bildirdiğim dosyasından tarafıma gönderilen Örnek 10 ödeme emrini tebliğ aldım, borcun tamamını kabul ettiğimi beyan ve taahhüt ederek, aleyhime başlatılan ihtiyati haciz ile ilgili alacaklı tarafından dosyaya yatırılan teminatın iadesine muvafakat ederim. Bu hususla ilgili gerekli işlemin yapılmasını talep ederim. " şeklindeki beyanı nazara alındığında davacının senetler alınırken iradesinin sakatlandığı, baskı ile alındığı yönündeki iddialarına itibar edilemeyeceği, davaya konu icra takibindeki senetler davacı tarafından verilmiş olup davacı şirketin herhangi bir imzası bulunmadığından senetler nedeni ile borçlu olmadığının tespiti davasında davacı şirketin husumeti bulunmadığı gerekçesiyle istinaf talebinin esastan reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Davacılar, davacı şirket ile davalı avukat arasında imzalanan iflas erteleme davasına ilişkin avukatlık hizmet ve ücret sözleşmesi ile hukuk müşavirliği sözleşmelerinin davacı ... tarafından kefil olarak imzalandığını, ayrıca ...’ın bu sözleşmeler gereği teminat bonosu verdiğini, davalı avukatın sözleşmelerle üstlendiği edimi yerine getirmeden gördüğü lüzum üzerine vekillekten istifa ettiğini, belirterek; her iki davacının sözleşmeler nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitini ayrıca davacı ...’ın teminat bonosu nedeniyle borçlu olmadığının tespitini istemiştir. İlk derece mahkemesi davayı bu şekilde anlamamış ve davacı şirket ile davalı avukat arasında imzalanan sözleşmelerde davacı şirketi taraf olmadığı gibi dosya içeriği ile bağdaşmayan bir gerekçe ile davacı şirketin davasını aktif dava ehliyeti yokluğundan reddetmiş, davacı ... yönünden ise sözleşme ve senedin imzalandığı tarihte irade sakatlığı iddiası olmadığı halde iddia böyle anlaşılarak hak düşürücü süre kastedilerek zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir. İlk derece mahkemesinin bu kararına karşı başvurulan istinaf konun yolu incelemesi sonunda İstinaf mahkemesince ilk derece mahkemesi kararı benimsenerek istinaf talebi esastan reddedilmiştir.
    Vakıaları açıklamak taraflara, hukuki nitelendirme yapmak mahkemeye aittir. Mahkemece, davacının anlatımı yanlış değerlendirildiğinden istinaf mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.
    Mahkemece yapılması gereken iş, davacı şirket ile davalı avukat arasında imzalanan ve davacı ...’ın da kefil olarak imzaladığı iflas erteleme davası için imzalanan avukatlık hizmet ve ücret sözleşmesi ile yine aynı şekilde imzalanan hukuk müşavirliği sözleşmelerininde davalı avukatın gördüğü lüzum üzerine şeklinde bir beyanla vekillikten istifa etmesi nedeniyle bu istifanın lüzum sebepleri sorulup, bunun haklı olup olmadığı araştırılarak davalı avukatın her iki sözleşme ile kararlaştırılan ücreti hak edip etmediği, hak etmiş ise ne kadar ücret hakettiği saptanıp varsa haketmediği bölüm yönünden menfi tespit davasını kabul etmekten ibarettir.
    Davacı ...’ın teminat bonoları ile ilgili davasına gelince, bu bonoların sözleşmenin teminatı olarak verildiği hususunda taraflar arasında çekişme olmadığından bu bonolarla ilgili kararın da sözleşmelerle ilgili kararla aynı doğrultuda karara bağlanması gerekir. Dosya içerisinde her ne kadar davacı ...’ın bonolar nedeniyle yapılan icra takip dosyasında borcu kabul ettiğine dair yazının icra dosyasına davalı-alacaklı avukat tarafından sunulduğu, bunun bizzat borçlu-davacı tarafından icra müdürlüğüne verilmediği alacaklı-avukata verilmesinden uzunca bir süre sonra icra dosyasına alacaklı-avukat tarafından verildiği icra müdürlüğü tutanağından anlaşılmaktadır. Bu konuda ...’ın yurt dışına çıkmak üzere iken alacaklı avukat ...’a bir imza verdiği ve tutanağın da bir bilgisayar çıktısı olarak düzenlendiği şeklindeki beyanları da davaya etkisi yönünden değerlendirilmelidir. Öte yandan bu bonoların kayıtsız şartsız soyut bir borç ikrarı olmadığı sözleşmelerin teminatı olarak verildiği de yapılacak değerlendirilmelerde gözönünde bulundurulmalıdır.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davacılar yararına BOZULMASINA, duruşmada vekilleri hazır bulunan davacılar yararına takdir edilen 2.037,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacılara verilmesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, karardan bir örneğin ... BAM 19. Hukuk Dairesi"ne gönderilmesine, peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 16/05/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.





    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi