10. Hukuk Dairesi 2008/12301 E. , 2010/1789 K.
"İçtihat Metni"......
Davacı, iş kazası sonucu vefat sigortalının hak sahiplerine bağlanan peşin değerli gelirler ile yapılan harcama ve ödemeler nedeniyle uğranılan Kurum zararının rücuan ödetilmesini istemiştir.
Mahkemece, ilâmında belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasanın 26. maddesidir. Anılan maddenin son fıkrasında “Ancak; iş kazası veya meslek hastalıkları sonucu ölümlerde bu Yasa uyarınca hak sahiplerine yapılacak her türlü yardım ve ödemeler için, iş kazası veya meslek hastalığının meydana gelmesinde kasdı veya kusuru bulunup da aynı iş kazası veya meslek hastalığı sonucu ölen sigortalının hak sahiplerine Kurumca rücu edilemez.” hükmü mevcuttur. Bu hüküm karşısında, iş kazası sonucu vefat eden sigortalının kusurunun bulunması halinde, bu kusurundan dolayı anılan sigortalının hak sahiplerine rücu edilemeyeceği açıktır. Aynı iş kazasında, hak sahiplerinin bireysel kusurlarının bulunması halinde, anılan yasal düzenlemede, bu kusurlarından dolayı hak sahiplerine rücu edilmesini engelleyen bir hüküm bulunmamaktadır.
Somut olayda tartışılması gereken hukuksal sorun; iş kazası sonucu vefat eden sigortalının babası olan davalı ...’nın, Kurum zararından sorumluluğunun nasıl belirleneceğine ilişkindir. Davalı ... dışındaki diğer davalılar yönünden, 506 sayılı Yasanın 26.maddesi çerçevesinde belirlenen Kurum zararından sorumlu oldukları hususunda herhangi bir duraksama yoktur. Sigortalının ölümü üzerine hak sahibi konumundaki davalı baba ...’ya, eşi ile birlikte Kurumca ölüm geliri bağlanmış ve bilahare bağlanan bu gelirler nedeniyle uğranılan zararın tazmini için tüm davalılar aleyhine işbu rücu davası açılmıştır. Sigortalıların ve ölümleri halinde hak sahiplerinin ekonomik yönden güçsüz, günü gününe ve kıtı kıtına geçinen kişiler olduğu bilinen bir gerçektir. 506 sayılı Yasada, işverenlik sıfatı ile hak sahipliği sıfatının birleşmesi halini düzenleyen ve bu gibi hallerde Kurum zararının nasıl tahsil edileceğine ilişkin bir düzenlemeye yer verilmemiştir.
.......
Dairemizin 06.11.2006 gün ve 2006/598-14003 sayılı kararında da açıkça belirtildiği gibi, işveren durumunda bulunan babanın, rücu tazminatının tümünden sorumlu tutulduğunda, Kurumca bağlanan sosyal yardımların bir kesiminden yararlanamamış duruma düşmesi nedeniyle, davalı ... yönünden, Borçlar Kanununun 43 ve 44. maddeleri uyarınca rücu alacağının miktarlarından hakkaniyet indirimi yapılması gerekir.
Hal böyle olunca, mahkemece hükme esas alınan kusur dağılımına göre verilen kararın, davalılarca temyiz edilmemesi karşısında, davalılardan, iş kazasında vefat eden sigortalının hak sahibi ...’nın, iş kazasının oluşumunda %25 oranında bireysel kusurunun bulunması karşısında, davalının bu kusurundan dolayı sorumlu bulunduğu düşünülmeksizin, 506 sayılı Yasanın 26/son maddesindeki hükmün hatalı yorumlanması sonucu, davalı ...’nın anılan iş kazası nedeniyle Kurumca açılan rücu davasında sorumluluğunun bulunmadığı sonucuna varılması isabetsizdir.
O hâlde, mahkemece yapılacak iş; Borçlar Kanununun 43 ve 44.maddeleri uygulanmak suretiyle davalı ... yönünden sorumlu olduğu miktar belirlenerek, davalının sorumluluğunun, bu miktarla sınırlı şekilde diğer davalılarla birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarına karar vermekten ibaret olup bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 15.02.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.
.....