1. Hukuk Dairesi 2014/17484 E. , 2014/19867 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında birleştirilerek görülen elatmanın önlenmesi, tapu iptali ve tescil, senedin iptali davası sonunda, yerel mahkemece, asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davaların reddine ilişkin olarak verilen karar asıl davanın davacıları ve bir kısım davalılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Asıl dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi, birleşen davalar ise, tapu iptali ve tescil ile harici satış senedinin iptali isteklerine ilişkindir.
Asıl davanın davacıları, mirasbırakan ...’nün paydaşı olduğu 49 parsel sayılı taşınmazı davalıların haksız olarak kullandıklarını, paylarını istedikleri halde bugüne kadar vermediklerini ileri sürerek eldeki davayı açmışlar, ayrıca bir kısım davacılar birleşen davalarında; 14.12.1971 tarihili tarla satış senedinin sahte olduğunu, murisin 49 parsel sayılı taşınmazdaki payını satmadığını, o tarihlerde murisin hasta ve başka köyde yaşamakta olduğunu, senedin yasal koşulları da taşımadığını ileri sürerek senedin iptalini istemişlerdir.
Davalılar .... dava konusu 49 parsel sayılı taşınmazın Kadastro Mahkemesinde davalı iken muris ...’nün taşınmazdaki payını harici senetle kendilerine sattığını, bu pay nedeniyle hapis haklarının olduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlar, aynı davalılar birleşen davalarında ise, muris...’nün paydaşı olduğu 49 parsel sayılı taşınmazın tespitine itiraz nedeniyle Kadastro Mahkemesinde davalı iken... mirasçısı olan ...’nün anılan taşınmazdaki payını 14.12.1971 tarihli harici senetle kendilerine satarak taşınmazın zilyetliğini de teslim ettiğini, o tarihten beri taşınmazı nizasız fasılasız kullanmalarına rağmen mirasçıların ferağı vermediklerini ileri sürerek Sultan payının tapusunun iptali ile adlarına tescili isteğinde bulunmuşlardır.
Mahkemece, çekişme konusu 49 parsel sayılı taşınmazın 1959 yılında kadastro tespiti yapılarak itiraz üzerine ... Kadastro Mahkemesinin 11.07.1984 tarihli kararı ile tespit gibi muris... adına 2/5 payın tescil edildiği, 29.03.2006 yılında mahkeme kararı ile malik adının düzeltildiği, davacı ... hariç tarafların anılan murisin mirasçıları oldukları davacıların paylarına karşılık taşınmazda kullandıkları yer bulunmadığı, birleşen davada, davacıların kadastro öncesi nedene dayalı haklarını 10 yıllık hak düşürücü sürede ileri sürmedikleri, senedin iptali konusunda yeterli delil sunulmadığı gibi, birleşen davanın reddi ile senedin iptali davasında davacıların hukuki menfaatlerinin de kalmadığı gerekçesiyle asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen her iki davanın da reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; çekişme konusu 49 parsel sayılı taşınmazda muris...’nün kayden paydaş olduğu, davacı ... dışındaki davacılar ve davalıların anılan murisin mirasçıları oldukları, uzun yıllardır taşınmazı davalıların ekim yapmak suretiyle kullandıkları, davacıların paylarına karşılık taşınmazda kullandıkları yer bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Hemen belirtmek gerekir ki, 3402 sayılı Kadastro Kanunun 12/3. maddesinde, “ bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz” hükmüne amirdir. Kadastro öncesi sebebe dayalı davada anılan madde hükmü gereği hak düşürücü sürenin gözetileceğinde kuşku yoktur.
Somut olayda, çekişme konusu 49 parsel sayılı taşınmazın kadastro tutanağının, 17.09.1959 tarihinde senetsizden ... kızı .... ve ... oğlu ...’un 30 yıldır zilyetliğinde olduğundan bahisle 2/5 payın ölü ... mirasçıları adına tespit olacak şekilde düzenlendiği, hazinenin tespite itirazı üzerine ... Tapulama Mahkemesinin 11.07.1984 tarih, 1984/653 esas, 1984/700 kararı sayılı ilamı ile davalıların dava tarihinden önce ölü olmaları nedeniyle davanın reddine karar verildiği, anılan kararın derecattan geçmek suretiyle 18.03.1985 tarihinde kesinleştiği, taşınmazın 2/5 payının ölü ... adına Hükmen 11.07.1984 tarihinde tescil olunduğu, ardından tapu kaydında isim düzeltme sonucu 29.03.2006 tarihinde... adına tashihinin yapıldığı görülmektedir.
O halde, birleşen 2005/372 esas sayılı davada, davacıların iptal ve tescil isteklerine dayanak yaptıkları harici satış senedi 14.12.1971 tarihli olduğuna, tapu kaydının iptali istenen taşınmazın kadastro tutanağının 1959 yılında düzenlenmiş bulunduğuna göre, bu tarihten sonraki senede dayalı açılan davanın kadastro sonrası nedene dayandığı ve 10 yıllık hak düşürücü sürenin uygulanamayacağı açıktır.
Öyleyse, mahkemece, kadastro sonrası nedene dayalı olarak açılan davanın esasının incelenmesi gerektiği diğer taraftan; birleşen 2012/85 esas sayılı davada, davacılar, murisleri tarafından paydaşı olduğu taşınmazın satışına dair düzenlenen senedin sahteliğini ileri sürmekte hukuki yararlarının bulunduğu, dolayısıyla senedin iptalini isteyebileceklerinde kuşku yoktur.
Hal böyle olunca, yukarıda açıklandığı şekilde birleşen davalarda işin esası hakkında gerekli araştırma ve inceleme yapılarak hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi, bu iki dosyada tesis edilecek hükme göre elatmanın önlenmesi istekli asıl dava bakımından da ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ve hukuki olmayan gerekçeler ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.
Tarafların bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 18.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.