Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2017/1940
Karar No: 2020/227
Karar Tarihi: 26.02.2020

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/1940 Esas 2020/227 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2017/1940 E.  ,  2020/227 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi


    1. Taraflar arasındaki “evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebine dayalı boşanma” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Yahyalı Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesince verilen davanın kabulüne dair karar davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı kısmen direnilmiştir.
    2. Direnme kararı taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
    3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

    I. YARGILAMA SÜRECİ
    Davacı İstemi:
    4. Davacı kadın vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin evlendikten sonra davalının ailesi ile Almanya’da yaşamaya başladığını, davalı ve ailesinin müvekkiline hakaret ettiklerini, aşağıladıklarını, fiziksel şiddet uyguladıklarını, davalının, ailesinin evlilik birliğine müdahalesine sessiz kaldığını, 2008 yılı Eylül ayında ise davalı ve ailesinin müvekkilini ailesinin yanına bıraktıklarını ileri sürerek tarafların boşanmalarına, aylık 500,00TL tedbir-yoksulluk nafakası ile 25.000,00TL maddi ve 30.000,00TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
    Davalı Cevabı:
    5. Davalı erkek vekili cevap dilekçesinde; iddiaların gerçek dışı olduğunu, müvekkilinin davacının sağlığı, eğitim durumu ve yaşı konusunda aldatıldığını, davacının hasta olduğunun babası tarafından müvekkilinin abisine evlendikten sonra anlatıldığını, birlik görevlerini yerine getirmediğini, kişisel temizliğine dikkat etmediğini, hakaret edip aşağıladığını, evlilik birliği çekilmez hâl aldığından davacının bilgisi dâhilinde ailesine bırakıldığını, bu sebeplerle davacının kusurlu olduğu gözetilerek boşanma talebinin kabulüne, ferî taleplerinin reddine, müvekkili lehine 25.000,00TL maddi ve 25.000,00TL manevi tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
    İlk Derece Mahkemesi Kararı:
    6. Yahyalı Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesinin 16.06.2011 tarihli ve 2009/8 E., 2011/151 K. sayılı ilk kararı ile; davalının boşanmaya sebep olan olaylarda kusurlu bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, davacı lehine aylık 200,00TL tedbir-yoksulluk nafakası ile 5.000,00TL maddi ve 5.000,00TL manevi tazminata karar verilmiş, hükmün taraf vekillerince temyizi üzerine Özel Dairece karar; davacının ruhsal rahatsızlığının ileri sürüldüğü, ‘’dava ehliyeti’’ dava şartlarından olduğundan davacının vesayet altına alınmasının gerekip gerekmediğinin araştırılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği belirtilerek bozulmuş, bozma sebebine göre diğer yönlerin incelenmesine yer olmadığına dair karar verilmiştir. Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonrasında 05.12.2013 tarihli ve 2013/55 E., 2013/272 K. sayılı karar ile; davacının TMK’nin 405. maddesi gereğince kısıtlandığı ve babasının vasi olarak atandığı, davacının davalıya nazaran daha kusurlu olduğu, davacının evliliğin devamı için üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmediği, evliliği karşı taraf için dayanılmaz kıldığı, temizliğine dikkat etmediği, ancak davacının akıl zayıflığı olduğu için bu eylemlerinin kusur olarak sayılamayacağı, asıl kusurun davacı ve ailesinin evlenmeden önce davacının hastalığını karşı tarafa bildirmemiş olmaları olduğu, davalının bu duruma katlanması beklenemeyeceğinden, evlilik birliği de temelinden sarsıldığından tarafların boşanmalarına, davalının davacıya nafaka ödemesine hükmetmenin hakkaniyete aykırı olacağı, kaldı ki davalının nafaka ödeyecek maddi durumunun da olmadığı, açıklanan sebeplerle tarafların maddi ve manevi tazminat ile davacının nafaka taleplerinin reddine karar verilmiştir.
    Özel Daire Bozma Kararı:
    7. Yargıtay 2. Hukuk Dairesince 26.05.2014 tarihli ve 2014/9674 E., 2014/11480 K. sayılı kararı ile;
    ‘’… Hüküm, davacı kadın tarafından kusur belirlemesi, tazminatlar ve yoksulluk nafakası yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
    Boşanmaya sebep olan olaylarda mahkemece davacı kadına kusur izafe edilmiş ise de, davacı kadın akıl hastalığı sebebiyle kısıtlanmış olup, fiillerinden sorumlu tutulamaz ve bunun sonucu olarak davacı kadına kusur atfedilemez. Buna karşılık toplanan delillerden; davalı kocanın, ailesinin evlilik birliğine müdahalesine sessiz kaldığı, eşine hakaret ettiği ve onu baba evine bıraktığı anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında boşanmaya sebep olan olaylarda davalı kocanın tamamen kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Hâl böyle iken davacı kadına da kusur atfedilmesi, bu hatalı kusur tespitine bağlı olarak ve kocanın tazminat ve nafaka ödeyecek gücü olmadığından bahisle davacı kadının maddi ve manevi tazminat (TMK m. 174/1-2) ile yoksulluk nafakası isteklerinin reddedilmesi doğru değildir.
    SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeplerle kusur belirlemesi, maddi ve manevi tazminat ile yoksulluk nafakası yönünden BOZULMASINA,…’’ karar verilmiştir.
    Direnme Kararı:
    8. Yahyalı Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesince, yoksulluk nafakasına ilişkin bozma kararına uyulmuş, maddi ve manevi tazminatlara yönelik bozma kararı bakımından ise 22.01.2015 tarihli ve 2014/359 E., 2015/44 K. sayılı kararı ile; davacının akıl hastası olmadığı, hukuken sınırlı ehliyetsiz olduğu, bu sebeple hukuki fiillerinden sorumlu olduğu, ayırt etme gücüne sahip olup TMK’nin 16. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca haksız fiillerinden sorumlu olduğu, boşanma sebebinin davacının rahatsızlığı olduğu, davacının rahatsızlığında tarafların kusurunun olmadığı, davacının davalıyı yanılttığı, davalının da zayıf bir kişiliğinin bulunduğu, bu sebeple de tazminat ödemesine hükmetmenin adil olmayacağı, tarafların birbirlerinden bazı hususları gizlemiş olabilecekleri, fakat davacının durumunun katlanılacak bir durum olmadığı, eşi akıl hastası olan kişinin boşanmakta haklı olacağı ve kusurunun bulunmayacağı, ayrıca davalının gelirinin çok olmadığı ve ailesinden yardım aldığı gerekçesiyle davacının tazminat taleplerinin reddine karar verilerek önceki hükümde kısmen direnilmiştir.
    Direnme Kararının Temyizi:
    9. Direnme kararı yasal süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmiştir.

    II. UYUŞMAZLIK
    10. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda, boşanmaya sebep olan olaylarda taraflardan hangisinin kusurlu olduğu, davacının TMK’nin 405. maddesi uyarınca kısıtlandığı da dikkate alındığında davacıya kusur yüklenip yüklenemeyeceği, varılacak sonuca göre davacı lehine maddi ve manevi tazminat (TMK m. 174/1-2) şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplanmaktadır.

    III. GEREKÇE
    11. Öncelikle belirtilmelidir ki, bozucu yenilik doğuran bir karar niteliğinde olan boşanmanın kesinleşmesiyle evlilik birliği sona erer. Ne var ki, boşanmanın eşler bakımından kişisel ve mali olmak üzere birtakım sonuçlarının bulunduğu kuşkusuzdur. Maddi ve manevi tazminat talepleri de boşanmanın eşlerle ilgili mali sonuçlarındandır.
    12. Öte yandan, boşanmanın dayandığı temel ilkelerden biri "kusur" ilkesidir. Kusur ilkesine göre genel sebeple (TMK m. 166/1.) boşanmaya karar verebilmek için eşlerden birinin mutlaka kusurlu olması gerekir. Ancak, boşanma davasını açma hakkı kusursuz ya da az, eşit veya fazla kusurlu eşindir. Boşanma davasını tam kusurlu eş açamaz.
    13. Kusur ilkesi, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 174. maddesinde düzenlenen maddi ve manevi tazminat talepleri bakımından da önemli bir role sahiptir. Nitekim, TMK"nin 174. maddesi;
    "Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebilir.
    Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir." düzenlemesini içermektedir.
    14. Anılan maddenin anlatımından da anlaşılacağı üzere, maddi tazminat istenebilmesi, tazminat isteyenin kusursuz veya daha az kusurlu olması, tazminat istenenin kusurlu olması yanında bir zarar ile nedensellik bağı ve hukuka aykırılık unsurlarının gerçekleşmesine bağlıdır. Buna göre mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenmiş olan eş, kusursuz veya az kusurlu ise maddi tazminata hükmedilebilir.
    15. Manevi tazminat istenebilmesi için de kusura ilişkin bir kısım koşulların varlığı gerekmektedir. Şöyle ki; kusurlu taraftan uygun bir manevi tazminat istenebilmesi için boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan tarafın kusursuz ya da daha az kusurlu olması gerektiği açıktır.
    16. Bu noktada, uyuşmazlığın çözümü açısından maddi ve manevi tazminat kavramlarının da açıklanmasında yarar görülmektedir.
    17. Maddi tazminat, mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu tarafın, kusurlu taraftan talep ettiği tazminattır (TMK m.174/1).
    18. Maddi tazminatın ön koşulu, talep edenin boşanma yüzünden mevcut veya beklenen menfaatlerinin zedelenmesi, boşanma ve maddi zarar arasında nedensellik bağının bulunmasıdır. Başka bir sebepten kaynaklı kayıplar maddi tazminat kapsamında yer alamaz.
    19. Mevcut menfaatlerin belirlenmesinde evliliğin taraflara sağladığı yararlar göz önünde bulundurularak tarafın maddi tazminat talebi değerlendirilir. Evliliğin boşanma ile sona ermesi hâlinde taraflar birliğin sağladığı menfaatlerden ileriye dönük olarak faydalanamayacaklardır. Beklenen menfaatler ise; evlilik birliği sona ermeseydi kazanılacak olan olası çıkarları ifade eder. Yine tazminat talep eden tarafın kusursuz veya daha az kusurlu olması gerekmektedir. Diğer maddi koşulu ise tazminat istenenin kusurlu olmasıdır.
    20. Diğer yandan manevi zarar ise, insan ruhunda kişinin iradesi dışında meydana gelen acı, ızdırap ve elem olarak ifade edilmektedir. Manevi tazminat ise bozulan manevi dengenin yerine gelmesi için kanunun öngördüğü bir telafi şeklidir. 22.06.1966 tarih, 1966/7 E. ve 7. K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtildiği üzere manevi tazminat bir yönüyle de insanlardaki kırgınlık ve kızgınlığı, hatta intikam duygusunu tatmin etme aracıdır. Amacı, olaydan duyulan acı, ızdırap, elem ve kızgınlığı kısmen olsun dindirmek, olayı unutturarak tekrar normal hayata dönüşü sağlamaktır.
    21. Yasa hükmüne (TMK m.174/2) göre, manevi tazminat istenilebilmesi için öncelikle maddi tazminatta olduğu gibi talep, bir boşanma kararı, tazminat yükümlüsünün kusurunun varlığı ve ayrıca kusurun tazminat isteyen eşin kişilik haklarına saldırı niteliği taşıması gerekmektedir. Kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf lehine manevi tazminata hükmedilebilmesi için tarafın kusursuz ya da daha az kusurlu olması gerekmektedir.
    22. Kişilik hakları ise; kişinin şahsi özelliklerini barındıran ve onu diğer insanlardan ayıran, bedensel ve ruhsal, şeref ve haysiyet, görüntü ve isim üzerindeki haklar gibi geniş kapsamlı hakları ifade eder.
    23. Uyuşmazlığın çözümü için irdelenmesi gereken bir diğer husus dava şartlarından olan dava ehliyetidir.
    24. Dava şartlarından olan dava ehliyeti, fiil ehliyetinin medeni usul hukukunda büründüğü şekildir. Fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir ( TMK m.9 ). Dava ehliyeti, kişinin kendisinin veya yetkili kılacağı bir temsilci aracılığıyla bir davayı takip etme ve usul işlemlerini yapabilme ehliyetidir. Fiil ehliyetine sahip olan bütün gerçek ve tüzel kişiler dava ehliyetine de sahiptir ( HMK m.51 ).
    25. Bilindiği üzere davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak sahibi olabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim Türk Medeni Kanunu “fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir" içerikli 9. madde ile hak elde edebilmeyi, borç (yükümlülük) altına girebilmeyi fiil ehliyetine bağlamış olup, 10. maddede de "ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır." hükmünü getirmiştir
    26. TMK’nin 405. maddesine göre ise; akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle işlerini göremeyen veya korunması ve bakımı için kendisine sürekli yardım gereken ya da başkalarının güvenliğini tehlikeye sokan her ergin kısıtlanır ve görevlerini yaparlarken vesayet altına alınmayı gerekli kılan bir durumun varlığını öğrenen idarî makamlar, noterler ve mahkemeler, bu durumu hemen yetkili vesayet makamına bildirmek zorundadırlar. Bu maddeye dayanılarak kısıtlamaya karar verilebilmesi için akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebinin varlığının kanıtlanması gereklidir. Ayrıca akıl hastalığı ya da akıl zayıflığı sebebiyle işlerini göremeyen veya korunması ve bakımı için kendisine sürekli yardım gereken ya da başkalarının güvenliğini tehlikeye sokan ergin kişi kısıtlanacaktır. Yasa koyucu vesayet konusunda kısıtlamanın ağır sonuçlar içermesi nedeniyle aşamalar öngörmüştür. Kişinin kısıtlanması son çare olarak kabul edilmiştir. Bu madde uyarınca hakkında kısıtlama kararı verilen akıl hastası ya da akıl zayıfı kişinin hukuksal işlem ehliyeti ortadan kalkar ve bu kişiler vasileri tarafından temsil edilip, şahıs ve malvarlığı hakları yönetilir (Kılıçoğlu, A. : Aile Hukuku, Ocak 2019, s.561-562).
    27. Yukarıda yapılan açıklamalardan sonra somut olay incelendiğinde; davacı kadının Yahyalı Sulh Hukuk Mahkemesinin 22.10.2013 tarihinde kesinleşen kararı ile TMK’nin 405 maddesi gereğince kısıtlandığı, babasının vasi olarak atandığı, aynı mahkemenin 11.10.2013 tarihli kararı ile de vasiye husumete izin kararı verildiği anlaşılmaktadır. Davacı akıl hastalığı sebebiyle kısıtlanmış olup eylemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme gücüne sahip olmadığından davacıya kusur izafe edilemez. Toplanan deliller ve dinlenen tanık ifadelerinden, davalının eşine hakaret ettiği, kendi ailesi ile beraber davacıyı baba evine bıraktıkları ve ailesinin evlilik birliğine müdahalesine sessiz kaldığı anlaşılmaktadır. Davalı kusurlu eylemleri ile boşanmaya sebebiyet vermiş olup tamamen kusurludur. Davacıya kusur yüklenemez. Bu durumda kanuna ve dosya kapsamına uygun düşmeyen gerekçe dayanak yapılarak, boşanma sebebiyle mevcut veya beklenen menfaatleri zedelenen ve davalının kusurlu eylemleri sebebiyle kişilik hakları saldırıya uğrayan davacının maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddi doğru değildir.
    28. O hâlde, direnme kararının Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

    IV. SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
    2- Taraf vekillerinin uyulan yönlere ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için ise dosyanın Özel Daireye GÖNDERİLMESİNE,
    Ancak karar düzeltme yolunun açık olması sebebiyle öncelikle mahkemesince bu işlemlerin yerine getirilmesine, kararın tebliği tarihinden itibaren on beş gün içinde karar düzeltme yoluna başvurulması hâlinde dosyanın Hukuk Genel Kuruluna, başvurulmaması hâlinde ise mahkemesince doğrudan Özel Daireye gönderilmesine, aynı Kanun"un 440. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu açık olmak üzere 26.02.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi