19. Ceza Dairesi 2019/34284 E. , 2019/15628 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Hizmet Nedeniyle Görevi Kötüye Kullanma
HÜKÜMLER : Beraat, İdari Para Cezası
Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle; başvurunun süresi, kararın niteliği ve suç tarihine göre dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
5271 sayılı CMK"nin "Duruşmanın sona ermesi ve hüküm" başlıklı 223/2. maddesi;
"(2) Beraat kararı;
a) Yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olması,
b) Yüklenen suçun sanık tarafından işlenmediğinin sabit olması,
c) Yüklenen suç açısından failin kast veya taksirinin bulunmaması,
d) Yüklenen suçun sanık tarafından işlenmesine rağmen, olayda bir hukuka uygunluk nedeninin bulunması,
e) Yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması,
Hallerinde verilir.",
5326 sayılı Kabahatler Kanunu"nun "Başvuru yolu" başlıklı 27/7. maddesi;
"(7) (Ek: 6/12/2006-5560/34 md.) Kovuşturma konusu fiilin suç değil de kabahat oluşturduğu gerekçesiyle idarî yaptırım kararı verilmesi halinde; fiilin suç oluşturmaması nedeniyle verilen beraat kararına karşı kanun yoluna gidildiği takdirde, idarî yaptırım kararına karşı itiraz da bu kanun yolu merciinde incelenir." hükümlerini içermektedir.
5237 sayılı TCK"nin "Güveni kötüye kullanma" başlıklı 155. maddesi;
"(1) Başkasına ait olup da, muhafaza etmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere zilyedliği kendisine devredilmiş olan mal üzerinde, kendisinin veya başkasının yararına olarak, zilyedliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunan veya bu devir olgusunu inkar eden kişi, şikayet üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis ve adlî para cezası ile cezalandırılır.
(2) Suçun, meslek ve sanat, ticaret veya hizmet ilişkisinin ya da hangi nedenden doğmuş olursa olsun, başkasının mallarını idare etmek yetkisinin gereği olarak tevdi ve teslim edilmiş eşya hakkında işlenmesi halinde, bir yıldan yedi yıla kadar hapis ve üçbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.",
6475 sayılı Posta Hizmetleri Kanunu"nun "İdari yaptırımlar" başlıklı 19. maddesi;
(1) Kurum; mevzuata ve yetkilendirme şartlarına aykırılık hâlinde hizmet sağlayıcılarına bir önceki takvim yılındaki net satışlarının yüzde 3’üne kadar idari para cezası uygulamaya, millî güvenlik, kamu düzeni veya kamu hizmetinin gereği gibi yürütülmesi ve kanunlarla getirilen hükümlerin uygulanması amacıyla gerekli tedbirleri almaya, üç aydan az olmamak üzere altı aya kadar posta hizmeti faaliyetini durdurmaya veya yetkilendirmeyi iptal etmeye yetkilidir.
(2) Kurum, mevzuata ve yetkilendirme şartlarına aykırı davranan hizmet sağlayıcısının faaliyete yeni başlamış olması hâlinde bin liradan bir milyon liraya kadar idari para cezası ile bu Kanunda belirtilen diğer idari yaptırımları uygulamaya yetkilidir.
(3) Kabulü yasak olan maddeleri postayla gönderenler ile 7 nci madde hükümlerine aykırı hareket edenlere gönderi ücretinin beş yüz katı tutarında idari para cezası uygulanır.
(4) 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 124 üncü ve 132 nci maddeleri kapsamına giren suçların hizmet sağlayıcılarının çalışanlarınca işlenmesi hâlinde verilecek cezalar iki katına kadar artırılır.
(5) Yetki belgesi almaksızın posta hizmeti verenlerin tesisleri Kurumun talebi üzerine o yer mülki amirince kapatılarak faaliyetlerine son verilir.
(6) Yetki belgesi almaksızın posta hizmeti verenler hakkında bin günden on bin güne kadar adli para cezasına hükmolunur.
(7) Kurum tarafından yetki belgesi iptal edilen hizmet sağlayıcıları ve bu hizmet sağlayıcılarının hisselerinin en az yüzde 20’sine sahip ortakları ile tüzel kişiliği idareye yetkili kişilere ve bunlar tarafından kurulmuş şirketlere iptal sebepleri göz önünde bulundurularak üç yıla kadar yeniden yetki belgesi verilmez.
(8) Kurum tarafından verilen idari para cezaları hiçbir şekilde cezayı ödeyen hizmet sağlayıcısı tarafından hazırlanacak tarifelerde maliyet unsuru olarak yer alamaz.
(9) Kurum tarafından verilen idari para cezaları tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde Kuruma ödenir. Bu süre içinde ödenmeyen idari para cezaları, Kurumun bildirimi üzerine ilgili vergi dairesince 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre tahsil edilir. Tahsil edilen idari para cezalarının yüzde 20’si, 15 inci maddenin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca bütçeye evrensel posta hizmeti gelirleri adı altında gelir kaydedildikten sonra, kalan kısmın yüzde 50’si Kurum hesaplarına aktarılır, yüzde 50’si ise genel bütçeye gelir kaydedilir.
(10) Bu maddenin uygulanmasına ve bu Kanunda öngörülen yükümlülüklerin hizmet sağlayıcıları tarafından yerine getirilmemesi hâlinde uygulanacak idari para cezalarına ve diğer idari tedbirlere ilişkin hususlar Kurum tarafından çıkarılan yönetmelikle düzenlenir.",
Aynı Kanunun "Dava hakkı" başlıklı 20. maddesi;
"(1) Kurumun her türlü idari karar, eylem ve işlemleri ile idari yaptırım kararlarına karşı yetkili idare mahkemesinde dava açılabilir. Kurum kararlarına karşı açılan her türlü dava öncelikli işlerden sayılır.
(2) Kurum tarafından açılacak davalarda teminat aranmaz." hükümlerini amirdir.
Yargıtay Büyük Genel Kurulunun 30/01/2019 ve 2019/1 sayılı iş bölümüne dair kararının "Yargıtay Ceza Daireleri İşbölümü" başlıklı kısmının "Ortak Hükümler" başılığı altında düzenlenen 6. maddesi;
"6) Ceza Dairelerinin görevlerinin belirlenmesinde, mahkûmiyet kararlarında mahkeme hükmündeki, mahkûmiyet dışındaki kararların temyiz incelemesinde ise iddianame, varsa görevsizlik kararı ya da diğer dava açan belgedeki nitelenen suç esas alınır." düzenlemesini içermektedir.
Temyize konu edilen dava dosyasında yer alan iddianamede; PTT çalışanı ve devlet memuru olmayan şüphelilerin, PTT taşra birimiyle imzalanan acentelik sözleşmesi kapsamında yükümlü oldukları muhafaza ve dağıtım görevlerini yerine getirmedikleri, durumun soruşturma raporunda tespit edilmesi nedeniyle ihbarda bulunulduğu ve şüphelilerin eylemlerinin hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunu oluşturması nedeniyle TCK"nin 155/2 ve 53. maddeleri gereği ayrı ayrı cezalandırılmalarının istendiği,
Yerel Mahkemece verilen gerekçeli kararda ise (özetle); her ne kadar da sanıkların suça konu edilen eylemlerinin "hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanmak" suçunu oluşturduğu iddiasıyla 5237 sayılı TCK"nin 155/2 maddesi uyarınca cezalandırılmaları talebiyle kamu davası açılmış ise de, "sanıkların dağıtılmayan evraklar nedeniyle maddi menfaat sağlamadıkları anlaşılmakla atılı suçun unsurlarının oluşmaması" ve sanıkların eylemlerinin 6475 sayılı Posta Hizmetleri Kanunu"nun 19. maddesinde düzenlenen ve karşılığında idari yaptırım öngörülen acentelik sözleşmesine aykırılık kabahatini oluşturduğu değerlendirilerek, sanıkların ayrı ayrı 435,00"er TL idari para cezası ile cezalandırılmalarına ve yargılama giderlerine eşit olarak mahkum edilmelerine karar verildiği,
Karara karşı katılan PTT Genel Müdürlüğü vekili tarafından, Yargıtay Yüksek 11. Ceza Dairesinin emsal kararları dayanak gösterilerek, sanıkların eylemlerinin TCK"nin 155/2 ve 132. maddesinde yazılı suçları oluşturduğu, mahkemece sanıkların eyleminin vasfının suç değil kabahat olarak değerlendirilmesinin yanlış olduğu, bu durumda dahi idari para cezası ile birlikte kendileri için vekalet ücretine hükmedilmesi gerekeceğinden bahisle temyiz yoluna gidildiği, temyiz talebinin Yerel Mahkemece itiraz dilekçesi olarak kabulüyle merciye gönderildiği, merci Yalova Ağır Ceza Mahkemesinin ise 12.06.2014 tarihli, 2014/1611 D.İş. sayılı kararıyla, suçun niteliğine yönelik talebi değerlendirme hak ve yetkisinin Yargıtay İlgili Ceza Dairesine ait olduğu gerekçesiyle karar verilmesine yer olmadığına karar vermesi üzerine dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği görülmektedir.
5326 sayılı Kanun"un "Karar Verme Yetkisi ve Kanun Yolları" başlıklı dördüncü bölümünde yer alan "Mahkemenin karar verme yetkisi başlıklı" 24. maddesinde; kabahat nedeniyle mahkemelerin idari yaptırım kararı verme yetkisi düzenlenmekte iken, Kabahatler Kanunu"nun 5560 sayılı Kanun"un 34. maddesiyle değişik 27/7. maddesinde mahkemece eylemin suç değil kabahat oluşturması nedeniyle verilecek beraat ve idari para cezasına karşı, şayet beraat hükmü kanun yoluna yoluna götürülmüş ise idari para cezası hükmünün de bunu inceleyecek mercide incelenmesi öngörülmüştür.
5560 sayılı Kanun"un ilgili madde gerekçesinde özetle; adli soruşturma ve kovuşturma makamlarının fiilin suç oluşturmadığı kanaatine vararak fail hakkında idari para cezası vermeleri halinde gidilecek kanun yollarının; kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı itiraz, beraat kararlarına karşı ise temyiz (veya istinaf) kanun yolu olduğu ve fiilin suç oluşturduğu iddiasıyla bu kanun yollarında itiraz edilebilmesinin mümkün olduğunun düzenlendiği yazılmıştır.
Kanun koyucunun, konusu suç oluşturan herhangi bir eylem nedeniyle açılan kamu davasında, kovuşturma aşamasında eylemin suç oluşturmadığının ancak kabahat oluşturduğunun anlaşılması nedeniyle verilecek beraat ve idari yaptırım uygulanması yönündeki kararlara karşı, eylemin suç oluşturduğu gerekçesiyle yapılacak itirazların, idari yaptırım kararını inceleyecek merci tarafından değil, daha nitelikli bir inceleme yapacak üst derece mahkemesi tarafından incelenmesini amaçladığı değerlendirilmektedir.
Mahkemece sanıkların eylemlerinin "kanunda yazılı suçun unsurlarını oluşturmadığı" gerekçesiyle kurulan hükme karşı, eylemin suç oluşturduğu yönündeki kanun yolu itirazları, beraat hükmünün tabi olduğu kanun yolu merci tarafından incelenmelidir. Bu nedenle, katılan vekili tarafından mahkemece eylemin vasfının yanlış değerlendirildiğine ve sanıkların eylemlerinin TCK"nin 155/2. maddesinde unsurları yazılı "güveni kötüye kullanma" suçunu oluşturduğuna ilişkin olarak açılan temyiz davasına konu edilen hüküm; sanıklar hakkında 6475 sayılı Kanun"un 19. maddesi uyarınca verilen idari para cezası kararı değil, esasen 5326 sayılı Kanun"un 27/7. maddesinde vasıf değişikliği nedeniyle mahkemece eylemin suç oluşturmadığına dair kurulan beraat hükmü niteliğineki kısmıdır.
Netice itibariyle, temyiz eden katılan vekilinin, mahkemece verilen idari para cezasına karşı bir itirazı bulunmadığı gibi sanıkların iddianamede yer alan suça konu eylemlerinin hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçuna ilişkin olduğu, eylemin bu yönden Dairemizin iş bölümünde yazılı görev alanına girmediği anlaşılmakla,
Hükmün konusuna, Yargıtay Kanunu"nun 14. maddesine ve Yargıtay Büyük Genel Kurulunun 30/01/2019 ve 2019/1 sayılı iş bölümüne dair kararına göre, 5237 sayılı TCK"nin 155/2. vd. maddelerinde düzenlenen "hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma" suçundan kaynaklı işlere bakmakla görevli dairenin Yüksek Yargıtay 15. Ceza Dairesi olduğu anlaşıldığından, Dairemizin GÖREVSİZLİĞİNE, daha önceden görevsizlik kararı veren Yüksek Yargıtay (15). Ceza Dairesi ile Dairemiz arasında çıkan görev uyuşmazlığının giderilmesi için dosyanın Ceza Daireleri Başkanlar Kuruluna GÖNDERİLMESİNE, 16.12.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.