16. Hukuk Dairesi 2016/16564 E. , 2016/9681 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay"ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Uygulama kadastrosu sırasında ...çalışma alanında bulunan ve tapuda davacı ... adına kayıtlı bulunan eski 99 parsel sayılı 595 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz,114 ada 6 parsel numarasıyla ve 573.15 metrekare yüzölçümlü olarak; davalı ..., ..., ... ve ... adına tapuda kayıtlı bulunan eski 171 parsel sayılı 7349 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, 114 ada 7 parsel numarasıyla ve 7.199,75 metrekare yüzölçümlü olarak tespit edilmiştir. Davacı, uygulama kadastrosu sırasında kendisine ait 114 ada 6 parsel sayılı taşınmaz ile davalılara ait 114 ada 7 parsel sayılı taşınmazın ortak sınırının yanlış belirlendiği iddiasına dayanarak dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne dair verilen önceki tarihli hüküm; Dairemizin 31.10.2013 tarih 2013/9159 Esas, 2013/10087 Karar sayılı kararı ile usuli nedenlerle bozulmuş; Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın konusuz kalması nedeniyle reddine karar verilmiş; hüküm, davacı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, Kadastro Kanunu"nun 22. maddesi uyarınca açılan uygulama kadastrosuna itiraz niteliğinde olup; davacı tarafından da uygulama kadastrosu sırasında kendisine ait taşınmazın sınırının yanlış belirlendiği iddiasıyla dava açıldığına göre, uyuşmazlığın bu çerçevede çözülmesi gerekir. Uygulama kadastrosu yapılırken öncelikle zeminde bulunan ve tesis kadastrosu tarihinde mevcut olan sabit nokta ve sınırlardan, aynı döneme ya da yöreye ait farklı amaçlarla üretilmiş haritalar ile benzeri verilerden yararlanılarak yapılan teknik çalışmalarla, tesis kadastrosuna ait pafta haritaları ortofoto üzerine işlenmekte; haritanın zemine uygun olmaması halinde farklılıkların nerelerden ve hangi sebeplerden kaynaklandığı tespit edilip varsa hatalar yöntemine uygun şekilde giderilmekte, düzenlenen ada raporu ile yapılan teknik çalışmalar ve gerekçeleri açıklanmakta; bundan sonra yukarıda sözü edilen yönetmelikte açıklanan ilkeler çerçevesinde taşınmazların bütün sınırları tek tek değerlendirmeye tabi tutularak ilk tesis kadastrosu sırasındaki gerçek fiili duruma ulaşılmaya çalışılarak, uygulama tutanağı düzenlenmekte ve uygulama kadastrosu haritaları üretilmektedir. İşte, uygulama kadastrosuna itiraz davaları, uygulama kadastrosu faaliyetinin yöntemine uygun yapılıp yapılmadığının denetlenmesine yönelik davalardır. Bu nedenle mahkemelerce, uygulama faaliyetine eşdeğer ve amaca uygun bir araştırma yapılması zorunludur.
Mahkemece, amacına ve yöntemine uygun bir araştırma yapılabilmesi için
öncelikle, denetime veri teşkil etmek üzere, tesis kadastrosunun yapıldığı tarihe en yakın tarihli hava fotoğrafları, temin edilebilen en eski ve güncel ortofoto ve uydu fotoğrafları, tesis kadastrosuna ait pafta haritası, varsa bu haritada değişiklik yapan ifraz haritaları, mahkeme ilamları ve eki olan haritalar, varsa uygulama kadastrosu sırasında yararlanıldığı anlaşılan diğer haritalar, çekişmeli taşınmaza ilişkin tesis kadastrosu ve uygulama kadastrolarına ait ölçü çizelgesi, hesap cetveli ve ölçü krokileri gibi bilgi ve belgelerin toplanması gerekmektedir. Bundan sonra mahallinde, yerel bilirkişiler, taraf tanıkları, harita ya da jeodezi mühendisi fen bilirkişisinin katılımı ile keşif yapılmalıdır. Keşif sırasında çekişmeli taşınmaz ve çevresinin toprak yapısı, bitki örtüsü, zeminde mevcut ağaçların yaşı gibi hususlar ile zeminin jeolojik yapısının değerlendirilmesine ihtiyaç duyulan hallerde uzman ziraat bilirkişisi ile jeoloji mühendisi bilirkişi de keşif heyetine dahil edilmelidir. Yapılacak keşif sırasında yerel bilirkişi ve tanıklardan tesis kadastrosu sırasında da zeminde mevcut olan sabit sınır ya da yapılar bulunup bulunmadığı sorularak varsa yerleri fen bilirkişisine işaretlettirilmeli, fotoğrafları çekilmeli, taraflar keşif sırasında hazır bulunmakta ise zeminde ortak sınır üzerinde uzlaşıp uzlaşmadıkları tespit edilip gerektiğinde imzaları ile beyanları tevsik edilmeli, uzlaşılan sınırlar ile iddia edilen sınırlar fen bilirkişisi tarafından haritasında işaretlenmeli, keşif sırasında hazır edilmeleri halinde ziraat bilirkişisi ile jeoloji mühendisi bilirkişisinden, taşınmazlar arasında değişmeyen doğal ya da yapay sınırlar bulunup bulunmadığı, sınırlarda mevcut ağaçların yaşları gibi hususlarda bilgi alınmalı, fen bilirkişisinden denetime veri teşkil etmek üzere dosya içine getirtilen bilgi ve belgeler ile bilirkişi ve tanık anlatımlarından yararlanarak uygulama kadastrosunu denetlemesi istenmelidir. Fen bilirkişisinden, tesis kadastrosunun, paftaların üretim yılı, üretim tekniği, altlığı ve ölçeği gibi hususları da açıklar tarzda hangi yöntem ve tekniklerle yapıldığı, uygulanan yöntemlerin hata paylarının ne olduğu, üretilen haritaların zeminle uyumsuz bulunması halinde farklılığın nereden ve hangi sebeplerden kaynaklandığı, sırasıyla tersimat hatası, hesap hatası, ölçü hatası ve sınırlandırma hatası bulunup bulunmadığı, uygulama kadastrosu sonucu tespit edilen yeni sınırların niteliğinin ne olduğu ve yönetmelik hükümlerine uygun olarak belirlenip belirlenmediği, uygulama kadastrosunda hata yapılmış ise doğru sınır ve haritanın nasıl olması gerektiği gibi hususlarda ve "ada raporu" ile "uygulama tutanağı ve haritasını" irdeler şekilde, teknik ve bilimsel verilere dayalı, gerekçelendirilmiş, denetlenebilir ve ayrıntılı rapor ve haritalar alınmalıdır. Raporun denetime elverişli olması için fen bilirkişisinden, düzenleyeceği haritalardan iki tanesinde hava fotoğrafı üzerinde, iki tanesinde ise ortofoto (yoksa uydu fotoğrafı) üzerinde ilk tesis kadastrosu paftası ve uygulama kadastrosu paftasını çakıştırması istenmeli; çakıştırmaların birer tanesinin ada bazında değerlendirme yapmaya elverişli geniş ölçekli olması, diğerinin ise çekişmeli taşınmaz ve çevresini gösterir şekilde daha dar ölçekli olması istenmelidir. Fen bilirkişi haritasında, uygulama kadastrosunda yanlışlık varsa, infazı kabil bir hükme esas olmak üzere doğru sınırların nasıl olması gerektiği de gösterilmelidir. Açıklanan yönteme uygun inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmeli; değerlendirme yapılırken uygulama kadastrosunun amacının mülkiyet ihtilaflarını çözmek olmadığı ve mülkiyet uyuşmazlıklarının uygulama kadastrosuna ilişkin davalarda tartışma konusu yapılamayacağı göz önünde bulundurulmalıdır.
Somut olaya gelince, davacı tarafça; kendisine ait 114 ada 6 parsel sayılı taşınmaz ile davalılara ait 114 ada 7 parsel sayılı taşınmazın ortak sınırının 3402 sayılı Kanun"un 22/a maddesi uyarınca yapılan uygulama kadastrosu sırasında yanlış belirlendiği iddiasıyla dava açılmış olup uyuşmazlığın bu çerçevede çözümlenmesi gerekirken; davacının aynı Kanun"un 41. maddesi uyarınca açtığı bir dava bulunmadığı halde; mahkemece Kadastro Müdürlüğünü davaya dahil etmesi için davacıya re"sen süre verilerek uyuşmazlığın 41. madde çerçevesinde çözülmesi 6100 sayılı HMK"nın 26. maddesinde düzenlenen taleple bağlılık ilkesine aykırıdır. O halde; harita mühendisi sıfatını haiz, uzman bilirkişi eşliğinde taşınmaz başında yapılacak keşifte yukarıda belirtilen şekilde inceleme ve araştırma yapılmalı; ortak sınırlara ilişkin olarak 31.10.2014 tarih ve 48 karar sayılı 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 41. madde uyarınca yapılan düzeltme işleminin denetlenmesi de teknik bilirkişiden özellikle istenmeli; şayet bu düzeltme işlemi doğru ve yerinde ise eldeki davanın 41. madde uyarınca yapılan düzeltme işlemine engel olmayacağı göz önüne alınarak davanın konusuz kaldığı düşünülmeli; 41. madde uyarınca yapılan düzeltme işleminin yerinde olmadığı kanaatine varılırsa doğrusunun nasıl olması gerekeceği de raporda irdelenmeli; bundan sonra toplanan ve toplanacak deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir. Mahkemece anlatılan şekilde araştırma ve inceleme yapılmamış olup temyiz itirazları açıklanan nedenle yerinde görüldüğünden hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz eden davacıya iadesine, 06.12.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.