
Esas No: 2018/394
Karar No: 2018/478
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2018/394 Esas 2018/478 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 4. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Sayısı : 159-216
Tehdit suçundan sanık ..."nin 5237 sayılı TCK’nın 106/1-2. cümle, 62/1, 53 ve 58. maddeleri uyarınca 25 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin Seydişehir (Kapatılan) Sulh Ceza Mahkemesince verilen 06.05.2014 tarihli ve 5-163 sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 11.04.2017 tarih ve 22261-11359 sayı ile;
“02/12/2016 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunun 34. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK"nın 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre uzlaşma hükümleri yeniden düzenlenmiş ve sanığa isnat edilen TCK"nın 106/1-2. cümle kapsamındaki tehdit suçu önceden de uzlaşma kapsamında ise de, 6763 sayılı Kanun"un 34. maddesiyle, 5271 sayılı CMK"nın 253. maddesinin 24 ve 25. fıkralarındaki uzlaştırma bürosuna ilişkin düzenleme dikkate alınıp, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 2 ve 7. maddeleri de gözetilerek, uzlaştırma işlemi uygulanarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun bu kapsamda tekrar değerlendirilip belirlenmesinde zorunluluk bulunması” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Seydişehir 1. Asliye Ceza Mahkemesi ise 03.07.2017 tarih ve 159-216 sayı ile;
"Türk Ceza Muhakemesi Hukukunda derhal uygulama ilkesi geçerlidir. Derhal uygulama ilkesi, yürürlüğe giren ceza muhakemesi kurallarının, (aleyhe ya da lehe olup olmadığına bakılmaksızın) yürürlüğe girdiği tarihten başlayarak işlenen bütün olaylara araya zaman girmeksizin uygulanmasını ifade etmektedir.
Derhal uygulama ilkesinin sonuçlarından biri de önceki kanun döneminde yapılan ve tamamlanmış olan işlemlerin, sonradan yürürlüğe giren kanun bakımından da geçerliliğini koruyacak olmasıdır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu da yargılama yasalarının zaman bakımından uygulanmasında genel ilkenin derhal uygulama ilkesi olduğunu, 2006/9-44 Esas ve 20106/54 karar sayılı ilamında, "Derhal uygulanırlık ilkesinin doğal sonucu olarak, usul işlemleri, yapıldığı sırada yürürlükte bulunan yargılama yasası hükümlerine tâbi olacak ve ceza yargılaması sırasında, yasada değişiklik olduğunda yeni yasa hemen uygulanacak, ancak bu durum, önceki yasanın yürürlükte bulunduğu dönemde, o yasaya uygun biçimde yapılmış işlemlerin geçersizliği sonucunu doğurmayacağı gibi yenilenmesini de gerektirmeyecektir.
Bu ilkenin sonucu olarak;
1- Usul işlemleri mutlaka yürürlükteki yasaya göre yapılacaktır.
2-Yürürlükteki yasaya göre yapılmış işlemler, sonradan yürürlüğe giren yasa nedeniyle geçerliliğini yitirmeyecektir.
3- Yeni yasanın yürürlüğünden sonra yapılması gereken usul işlemleri yeni yasaya tâbi olacaktır.
4- Yeni yasanın uygulanmasında, sanığın leh veya aleyhinde sonuç doğurmasına bakılmayacaktır."
Şeklinde belirtmiştir.
TCK"nın 106/1-2. cümle kapsamındaki tehdit suçu 02.12.2016 tarihli 6763 sayılı Kanun"dan önce de uzlaşma kapsamında yer alan suçlardandır. Uzlaşma teklif edilen tarihteki yasa hükümleri doğrultusunda usulüne uygun şekilde 15.12.2013 tarihli şikâyetçi ve sanığa ait uzlaşma teklif formları ile uzlaşma teklif edilmiş, ancak hem şikâyetçi hem de sanık uzlaşmayı kabul etmemişlerdir.
6763 sayılı Kanun"un 34. maddesiyle, 5271 sayılı CMK"nın 253. maddesinin 24 ve 25. fıkralarındaki uzlaştırma bürosuna ilişkin yeni düzenlemelere yer verilmiştir. Söz konusu düzenleme ile, her Cumhuriyet Başsavcılığı bünyesinde uzlaştırma bürosunun kurulacağına, avukatlar veya hukuk öğrenimi görmüş kişilerin uzlaştırmacı olarak görev alacağına, uzlaştırmacıların hazırladığı raporları, tutanakları ve varsa yazılı anlaşmayı büroya göndereceklerine ve uzlaştırma ile ilgili diğer hususların Adalet Bakanlığınca çıkartılan yönetmelik ile düzenleneceğine yer verilmiştir.
6763 sayılı Kanun"un 34. maddesiyle, 5271 sayılı CMK"nın 253. maddesinin 24 ve 25. fıkralarındaki uzlaştırma bürosuna ilişkin yeni düzenlemeler tamamen usule ilişkin düzenlemeler olduğundan Türk Ceza Muhakemesi Hukukunun zaman bakımından ilkesi olan derhal uygulama ilkesinin uygulanması, geriye yürütülmemesi ve bu nedenle daha önceki kanun döneminde yapılan ve tamamlanmış olan işlemlerin geçerliliğini koruması gerektiği..” gerekçesiyle direnerek önceki hükümde olduğu gibi sanığın mahkûmiyetine karar vermiştir.
Direnme kararına konu bu hükmün de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 15.11.2017 tarihli ve 49185 sayılı “onama” istekli tebliğnamesiyle dosya, 6763 sayılı Kanunun 36. maddesiyle değişik CMK"nun 307. maddesi uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, anılan dairece 26.06.2018 tarihli ve 21113-12506 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; Özel Dairenin bozma kararından önce de uzlaştırmaya tabi bulunan TCK’nın 106/1-2. cümlesi kapsamındaki tehdit suçu bakımından, tarafların usulüne uygun şekilde kendilerine yapılan uzlaştırma teklifini kabul etmemelerinin ardından yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK"nın 253. maddesinde 6763 sayılı Kanun"un 34. maddesiyle yapılan değişikliklerin lehe olduğundan bahisle sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesi gerekip gerekmediğinin belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Şikâyetçi ..."ın Seydişehir İlçe Emniyet Müdürlüğünde polis memuru olarak görev yaptığı, sanık ..."nin olay tarihinde Seydişehir İlçe Emniyet Müdürlüğünü telefonla arayarak .... isimli kişinin iş yerinde kumar oynandığına dair ihbarda bulunduğu, sanığın araması üzerine telefona cevap veren şikâyetçinin 14.12.2013 tarihli ihbar tutanağını tanzim ederek sanığa, gereğinin yapılacağını belirttiği, ancak sanığın şikâyetçiye yönelik "10 dakika içinde ekip gelmezse ben yapacağımı biliyorum, hadi göndermeyin bakalım, ben göreyim" şeklindeki sözler söylediği iddiasıyla sanık hakkında TCK’nın 106. maddesinin birinci fıkrasının ikinci. cümlesi, 53/1 ve 58. maddelerinin uygulanması istemiyle kamu davası açıldığı,
Soruşturma konusu tehdit suçunun uzlaştırmaya tabi olması nedeniyle kolluk tarafından, Cumhuriyet Savcısının talimatları doğrultusunda uzlaştırmanın mahiyeti ile bunu kabul veya reddetmenin hukuki sonuçlarına ilişkin açıklama içeren 15.12.2013 tarihli uzlaşma teklif formlarının düzenlendiği, ancak hem sanık ve hem de şikâyetçinin kendilerine yapılan uzlaştırma teklifini kabul etmedikleri,
Anlaşılmıştır.
Şikâyetçi ...; olay tarihinde 155 ihbar bürosunda çalıştığı sırada sanık ...’nin cep telefonundan arayarak kumar oynandığına dair ihbarda bulunduğunu, sanığa “Tamam ben ekipleri gönderiyorum” demesine karşın tutanakta da belirtildiği üzere sanığın “Gönderme de görelim, 10 dakika içerisinde ekip gelmezse ben yapacağımı biliyorum” şeklinde tehdit içerikli sözler söylediğini, ihbar üzerine gerekli anonsu yapıp ekipleri olay yerine yönlendirdiğini, sanık hakkında şikâyetçi olduğunu, kamu davasına katılma talebinin bulunmadığını ve uzlaşmak istemediğini beyan etmiştir.
Sanık ...; olay günü polis merkezini arayarak ihbarda bulunduğunu, görevlilerin erken gelmeleri hususunda ısrarcı olduğunu, ancak "Hadi göndermeyin bakalım, gelmezse ben yapacağımı biliyorum" demediğini, iş yerinin karşısında bulunan kahvehane ile ilgili ihbarı kendisinin yaptığını, öncelikle beraatini, hakkında ceza verilecek olursa da hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesini istediğini, soruşturma aşamasında verdiği ifadesi ile çelişki oluşması üzerine sorulduğunda ise, karakoldaki ifadesini kabul etmediğini, karakoldaki ifadesini okuyarak imzaladığını, ancak tutanakta neden “Ekip gelmezse ben yapacağımı biliyorum. Hadi göndermeyin bakalım ben biliyorum” şeklinde beyanda bulunmuş gibi ibarelere yer verildiğini bilemediğini, ihbarı kendisi yapmasına rağmen suçlu duruma düştüğünü, uzlaşmayı kabul etmediğini savunmuştur.
Uzlaştırma kurumu, uyuşmazlığın yargı dışı yolla ve fakat adli makamlar denetiminde çözümlenmesini amaçlayan bir alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemidir. Uzlaştırma; bu kapsama giren suçlarda, fail ve mağdurun suçtan doğan zararın giderilmesi konusunda anlaşmalarına bağlı olarak, devletin de ceza soruşturması veya kovuşturmasından vazgeçmesi ve suçun işlenmesiyle bozulan toplumsal düzenin barış yoluyla yeniden tesisini sağlayıcı nitelikte bir hukuksal kurumdur.
01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nın 73. maddesinin 8. fıkrasında, "Suçtan zarar göreni gerçek kişi veya özel hukuk tüzel kişisi olup, soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı bulunan suçlarda, failin suçu kabullenmesi ve doğmuş olan zararın tümünü veya büyük bir kısmını ödemesi veya gidermesi koşuluyla mağdur ile fail özgür iradeleri ile uzlaştıklarında ve bu husus Cumhuriyet savcısı veya hâkim tarafından saptandığında kamu davası açılmaz veya davanın düşürülmesine karar verilir" hükmü ile uzlaşma kurumuna, aynı tarihte yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK"nun 253, 254 ve 255. maddelerinde ise, uzlaşmanın şartları, yöntemi, sonuçları, kovuşturma aşamasında uzlaşma ile birden fazla failin bulunması hâlinde uzlaşmanın nasıl gerçekleşeceğine ilişkin hükümlere yer verilmiştir.
19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun’un 2. maddesiyle, 5237 sayılı TCK"nın 73. maddesinin başlığında yer alan “Uzlaşma” ibaresi metinden çıkarılmış, 45. maddesiyle de aynı maddenin 8. fıkrası yürürlükten kaldırılmış, yine 24 ve 25. maddeleri ile CMK"nın 253 ve 254. maddeleri değiştirilmiştir.
5271 sayılı CMK"nın 5560 sayılı Kanun"un 24. maddesi ile değiştirilen 253. maddesinde uzlaşmanın kapsamı;
"(1) Aşağıdaki suçlarda, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar gören gerçek veya özel hukuk tüzel kişisinin uzlaştırılması girişiminde bulunulur:
a) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlar.
b) Şikâyete bağlı olup olmadığına bakılmaksızın, Türk Ceza Kanununda yer alan;
1. Kasten yaralama (üçüncü fıkra hariç, madde 86; madde 88),
2. Taksirle yaralama (madde 89),
3. Konut dokunulmazlığının ihlali (madde 116),
4. Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması (madde 234),
5. Ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgelerin açıklanması (dördüncü fıkra hariç, madde 239)
suçları.
(2) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olanlar hariç olmak üzere; diğer kanunlarda yer alan suçlarla ilgili olarak uzlaştırma yoluna gidilebilmesi için, kanunda açık hüküm bulunması gerekir.
(3) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olsa bile, etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlar ile cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda, uzlaştırma yoluna gidilemez" şeklinde belirlenmiş iken, 09.07.2009 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 5918 sayılı Kanun’un 8. maddesiyle CMK"nın 253. maddesinin üçüncü fıkrasına "Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde de uzlaşma hükümleri uygulanmaz" cümlesi eklenmiş,
02.12.2016 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesi ile yapılan değişiklikle madde başlığı "Uzlaştırma" olarak değiştirilmiş ve;
"(1) Aşağıdaki suçlarda, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar gören gerçek veya özel hukuk tüzel kişisinin uzlaştırılması girişiminde bulunulur:
a) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlar.
b) Şikâyete bağlı olup olmadığına bakılmaksızın, Türk Ceza Kanununda yer alan;
1. Kasten yaralama (üçüncü fıkra hariç, madde 86; madde 88),
2. Taksirle yaralama (madde 89),
3. Tehdit (madde 106, birinci fıkra),
4. Konut dokunulmazlığının ihlali (madde 116),
5. Hırsızlık (madde 141),
6. Dolandırıcılık (madde 157),
7. Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması (madde 234),
8. Ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgelerin açıklanması (dördüncü fıkra hariç, madde 239),
suçları.
c) Mağdurun veya suçtan zarar görenin gerçek veya özel hukuk tüzel kişisi olması koşuluyla, suça sürüklenen çocuklar bakımından ayrıca, üst sınırı üç yılı geçmeyen hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlar.
(2) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olanlar hariç olmak üzere; diğer kanunlarda yer alan suçlarla ilgili olarak uzlaştırma yoluna gidilebilmesi için, kanunda açık hüküm bulunması gerekir.
(3) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olsa bile, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda, uzlaştırma yoluna gidilemez. Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde de uzlaşma hükümleri uygulanmaz" şeklinde kapsamı genişletilmiştir.
Görüldüğü gibi, 6763 sayılı Kanun ile uzlaştırma kapsamındaki suçların sayıları artırılmış, TCK"nın 106. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen tehdit, aynı Kanun’un 141. maddesinde düzenlenen hırsızlık ve 157. maddesinde düzenlenen dolandırıcılık suçları uzlaştırma kapsamına alınmış, etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlara ilişkin sınırlama kaldırılmıştır. Mağdurun veya suçtan zarar görenin, gerçek veya özel hukuk tüzel kişisi olması koşuluyla, suça sürüklenen çocuklar yönünden ayrıca, üst sınırı üç yılı geçmeyen hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlar da uzlaştırma kapsamına dahil edilmiştir.
6763 sayılı Kanun ile getirilen yeniliklerden biri de uzlaştırmanın kimler tarafından ve nasıl yapılacağına ilişkindir. Anılan Kanun’la, CMK’nın 253. maddesine eklenen 24 ve 25. fıkralar;
“(24) Her Cumhuriyet başsavcılığı bünyesinde uzlaştırma bürosu kurulur ve yeteri kadar Cumhuriyet savcısı ile personel görevlendirilir. Uzlaştırmacılar, avukatların veya hukuk öğrenimi görmüş kişilerin yer aldığı, Adalet Bakanlığı tarafından belirlenen uzlaştırmacı listelerinden görevlendirilir. Uzlaştırmacı, hazırladığı raporu, tutanakları ve varsa yazılı anlaşmayı büroya gönderir. Uzlaştırma süreci sonunda soruşturma dosyaları, uzlaştırma bürosunda görevli Cumhuriyet savcıları tarafından sonuçlandırılır.
(25) Uzlaştırmacıların nitelikleri, eğitimi, sınavı, görev ve sorumlulukları, denetimi, eğitim verecek kişi, kurum ve kuruluşların nitelikleri ve denetimleri ile uzlaştırmacı sicili, uzlaştırmacılar ve eğitim kurumlarının listelerinin düzenlenmesi, Cumhuriyet başsavcılığı bünyesinde kurulan uzlaştırma bürolarının çalışma usul ve esasları, uzlaştırma teklifi ile müzakere usulü, uzlaştırma anlaşması ve raporda yer alacak konular ile uygulamaya dair diğer hususlara ilişkin usul ve esaslar, Adalet Bakanlığınca çıkarılan yönetmelikle düzenlenir.” hükümlerine yer vermiştir.
Anılan değişikliklere ilişkin madde gerekçesinde de, söz konusu değişikliklerin uzlaştırmanın yöntemine ilişkin olduğu ve bu değişiklikler ile uzlaştırma kurumunun başarısını olumsuz etkileyen sakıncaların giderilmesinin ve bu alanın disipline edilmesinin amaçlandığı vurgulanmaktadır.
01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren CMK’nın "Mahkeme tarafından uzlaştırma" başlıklı 254. maddesi;
"(1) Kamu davasının açılması halinde, uzlaşmaya tâbi bir suç söz konusu ise, uzlaştırma işlemleri 253 üncü maddede belirtilen usule göre, mahkeme tarafından da yapılır.
(2) Uzlaşmanın gerçekleşmesi halinde davanın düşmesine karar verilir" şeklinde iken,
19.12.2006 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun’un 25. maddesi ile;
"(1) Kamu davası açıldıktan sonra kovuşturma konusu suçun uzlaşma kapsamında olduğunun anlaşılması halinde, uzlaştırma işlemleri 253 üncü maddede belirtilen esas ve usûle göre, mahkeme tarafından yapılır.
(2) Uzlaşma gerçekleştiği takdirde, mahkeme, uzlaşma sonucunda sanığın edimini def’aten yerine getirmesi halinde, davanın düşmesine karar verir. Edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arz etmesi halinde; sanık hakkında, 231 inci maddedeki şartlar aranmaksızın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilir. Geri bırakma süresince zamanaşımı işlemez. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildikten sonra, uzlaşmanın gereklerinin yerine getirilmemesi halinde, mahkeme tarafından, 231 inci maddenin onbirinci fıkrasındaki şartlar aranmaksızın, hüküm açıklanır" biçiminde değiştirilmiş,
02.12.2016 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 35. maddesi ile CMK"nın 254. maddesinin birinci fıkrası;
"Kamu davası açıldıktan sonra kovuşturma konusu suçun uzlaşma kapsamında olduğunun anlaşılması halinde, kovuşturma dosyası, uzlaştırma işlemlerinin 253 üncü maddede belirtilen esas ve usûle göre yerine getirilmesi için uzlaştırma bürosuna gönderilir" şeklinde yeniden düzenlenmiştir.
Bu düzenlemeler göz önüne alındığında, gerek 5560 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önce, gerekse 5560 ve 6763 sayılı Kanunlarla yapılan değişiklikler sonrası uzlaştırmanın, asıl olarak soruşturma evresinde yapılması gereken bir işlem olduğu, ancak uzlaştırma usulü uygulanmaksızın dava açılması veya suçun uzlaştırma kapsamında olduğunun ilk defa duruşmada anlaşılması hâllerinde kovuşturma aşamasında da mümkün olduğu kabul edilmelidir.
Uzlaştırma usulü uygulanmaksızın dava açılması veya suçun uzlaştırma kapsamında olduğunun ilk defa duruşmada anlaşılması hâlinde uzlaştırmanın uygulanması gerekmekte olup uzlaşma başarıyla gerçekleşir ve edim bir defada yerine getirilirse kamu davasının düşmesine karar verilecektir.
CMK"nın 253. maddesinin 18. fıkrasında yer alan "Uzlaştırmanın sonuçsuz kalması halinde tekrar uzlaştırma yoluna gidilemez" şeklindeki düzenleme nedeniyle uzlaştırma girişiminin herhangi bir nedenle sonuçsuz kalması hâlinde ise tekrar uzlaştırma yoluna gidilemeyecektir.
Uyuşmazlık konusunun hukuki çözüme kavuşturulması bakımından “derhâl uygulama ilkesi” üzerinde de durulması gerekmektedir.
Ceza yargılaması suç işlendikten sonra başlar, çoğu zaman da hemen sonuçlanmaz. Ceza yargılamasının sonuçlanması için önemli sayılabilecek bir zaman diliminin geçmesine gereksinim duyulabilir. Bu süreçte yargılama kanununda değişiklikler yapılabilir. Bu durumda yargılamanın başladığı an yürürlükte bulunan kanun mu yoksa yargılama sürerken daha sonra yürürlüğe giren kanun mu uygulanmalıdır?
Usul kanunlarının zaman bakımından uygulanmasında genel ilke usul işlemlerinin, işlemin yapıldığı sırada yürürlükte bulunan usul kanununa tabi olacağıdır. Bir usul işlemine o sırada yürürlükte bulunan usul kanunu hükümlerinin uygulanmasına derhâl uygulama ilkesi denilmektedir.
Bir usul işlemine sonradan yürürlüğe giren usul kanununun uygulanmasına geçmişe yürüme, "makable şümul", buna karşılık yürürlükten kaldırılan eski usul kanunu hükümlerinin, sonraki usul işlemlerine uygulanmasınada "eski kanunun ileriye yürüme" ilkesi olarak adlandırılmaktadır.
Ceza yargılamasında kural, derhâl uygulamadır. O hâlde ceza yargılaması sırasında kanun değişikliği olduğunda yeni kanun uygulanmalıdır. Ancak, bu durum eski usul kanunu zamanında yapılmış işlemlerin geçersiz sayılması sonucunu doğurmaz. Yeni kanunun eski kanuna göre daha mükemmel olduğu görüşünden hareketle, eski kanuna göre yapılmış işlemlerin yenilenmesi kabul edilirse, birçok işlemin yeniden yapılamayacağı gerçeği maddi olarak ortaya çıkar, zira birçok işlemin yeni kanuna göre tekrar yapılma imkânı artık ortadan kalkmış olabilir. Kaldı ki, eski kanun zamanında yapılmış işlemlerin yenilenmesi, uyuşmazlıkları tekrar canlandıracak, bundan da kamu düzeni zarar görecektir.
Usul kanunlarının zaman bakımından uygulanmasında asıl olan ve aksi kanunda açıkça düzenlenmiş bulunmadıkça "hemen ve derhâl uygulanma" ilkesinin sonucu olarak;
a- Usul işlemleri kural olarak yürürlükteki kanuna göre yapılacaktır.
b- Yürürlükte olan kanuna göre yapılmış işlemler sonradan yürürlüğe giren bir kanun nedeniyle geçerliliğini yitirmeyecektir.
c- Yeni kanunun yürürlüğünden ya da Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra yapılması gereken usul işlemleri ise yeni kanuna ya da iptal kararıyla ortaya çıkan usule tabi olacaktır.
d- Muhakeme usulüne ilişkin çıkarılan yeni kanunun uygulanmasında, bu kanun veya değişikliğin sanığın lehine ya da aleyhine sonuç doğurmasına bakılmayacaktır.
Uzlaşmayı;
a- Kamu davasının açılmasını engelleyen uzlaşma ve
b- Usulüne uygun olarak açılmış kamu davasının, taraflarının iradelerine uygun olarak çözümlenmesini sağlayan uzlaşma, şeklinde bir tasnife tabi tutmak mümkündür. Uzlaşmayla failin cezalandırılması olanağı ortadan kalktığından, bu kurum ceza ilişkisini düşüren bir hâl olarak da nitelendirilebilir. Bu nedenle uzlaşma; bir taraftan muhakemeyi engellemesi nedeniyle muhakeme hukuku kurumu, diğer yandan ise fail ile devlet arasında ceza ilişkisini sona erdirdiğinden ceza hukuku kurumu olup, ceza ilişkisi, usulî bir işlem nedeniyle yani muhakemeye devam edilemediği için sona erdiğinden uzlaşmanın muhakeme hukuku kurumu olma özelliğinin her durumda öne çıktığı söylenebilir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanık ... hakkında, CMK"nın 253. maddesinde 6763 sayılı Kanun"un 34. maddesiyle yapılan değişiklikten önce de uzlaştırma kapsamında bulunan TCK"nın 106. maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesinde düzenlenen tehdit suçundan kamu davası açıldığı, soruşturma evresinde sanık ve şikâyetçinin, kolluk tarafından usulüne uygun şekilde kendilerine yapılan uzlaştırma teklifini kabul etmedikleri, Yerel Mahkemece yapılan yargılama sonucunda sanığın atılı tehdit suçundan mahkûmiyetine karar verildiği, kararın sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 4. Ceza Dairesince, CMK"nın 253. maddesine 6763 sayılı Kanun"un 34. maddesi ile eklenen 24 ve 25. fıkralarındaki uzlaştırma bürosuna ilişkin düzenlemeler dikkate alınarak yeniden uzlaştırma işlemi uygulanıp, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerektiğinden bahisle bozulmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
Uyuşmazlığın çözümü için, CMK"nın 253. maddesine, 6763 sayılı Kanun ile eklenen 24 ve 25. fıkraların, karma bir yapıya sahip olan uzlaşmanın hangi boyutuna ilişkin olduğunun tespiti gerekmektedir. 6763 sayılı Kanun"un uyuşmazlık konusunu ilgilendiren fıkralarının gerekçesinde; söz konusu yasal değişikliğin uzlaştırmanın yöntemine ilişkin olduğu ve bu değişikliklerle uzlaştırma kurumunun başarısını olumsuz etkileyen sakıncaların giderilmesinin ve bu alanın disipline edilmesinin amaçlandığı vurgulanmıştır. CMK"nın 253 maddesinin 18 fıkrasında ise uzlaştırma girişiminin sonuçsuz kalması hâlinde tekrar uzlaştırma yoluna gidilemeyeceği belirtilmiştir. Bu durumda soruşturma evresinde tarafların kabul etmemeleri nedeniyle sonuçsuz kalan uzlaştırmanın maddi ceza hukuku boyutunu ilgilendirmeyen, münhasıran uzlaştırma yöntemine yönelik olması nedeniyle usule ilişkin olduğu konusunda kuşku bulunmayan değişikliğin, derhal uygulama ilkesinin zorunlu bir gereği olarak daha önce usulüne uygun olarak yerine getirilmiş olan uzlaştırma girişimine ilişkin işlemlerin yenilenmesini gerektirmediği kabul edilmelidir.
Bu itibarla, yerel mahkeme hükmündeki direnme gerekçesinin isabetli olduğuna ve dosyanın, uygulamanın denetlenmesi amacıyla Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Seydişehir 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 03.07.2017 tarihli ve 159-216 sayılı, CMK’nın 253. maddesine, 6763 sayılı Kanun ile eklenen 24 ve 25. fıkraların, daha önce usulüne uygun şekilde yerine getirilmiş olan uzlaştırma girişimine dair işlemlerin yenilenmesini gerektirmediğine ilişkin direnme gerekçesinin İSABETLİ OLDUĞUNA,
2- Dosyanın, uygulamanın denetlenmesi amacıyla Yargıtay 4. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 25.10.2018 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için destek@ictihatlar.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.