15. Hukuk Dairesi 2019/1491 E. , 2019/4305 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk Mahkemesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
- K A R A R -
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye iş bedelinin tahsili istemine ilişkin olup yerel mahkemece davanın kabulüne dair verilen hüküm, davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Davacı vekili dava dilekçesinde fatura ve dayanağı sözleşmeden kaynaklı alacaklarının tahsili için icra takibi başlattıklarını, davalı yanın müvekkili firmaya borçlu olduğunu bilmesine rağmen takibi durdurmak amacıyla itirazda bulunduğunu, faturada belirtilen işlerin tamamının yapılmış olduğunu ve davalı yan tarafından yıllardır kullanılmakta olduğunu, itirazın iptâliyle icra inkâr tazminatı ödemesine karar verilmesini talep etmiş; davalı vekili ise cevap dilekçesinde okulun basketbol sahasının yapım işini davacı yana verdiklerini, işin projeye aykırı ve ayıplı yapıldığını, yapılan uyarılara rağmen ayıpların giderilmediğini beyan ederek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Dosya kapsamının incelenmesi ile yerel mahkeme tarafından verilen ilk kararın Dairemizin 16.10.2017 tarihli ilamı ile açık ayıp niteliğindeki ayıplar bakımından ihbar yükümlülüğünün zamanında yerine getirilmemesi ve 3. kişiye yapıldığı iddia olunan ödemenin kanıtlanamaması bakımından davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği gerekçesi ile bozulmuş ve yerel mahkemece bozma ilamına uyulması neticesinde davanın kabulüne ve alacağın %20’si oranında icra inkâr tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına göre davalının aşağıdaki bendin dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-İtirazın iptâli davalarında İcra ve İflas Kanunu"nun 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için, usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde itiraz etmesi ve alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması gerekir. Burada, borçlu itirazının kötü niyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmaz. İcra inkâr tazminatı, hakkındaki icra takibine itiraz ederek durduran ve çabuk sonuçlandırılmasına engel olan
borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Bu yasal koşullar yanında, takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir (HGK"nın 07.06.2006 tarihli ve 2006/19-295 Esas, 2006/341 Karar sayılı kararı). Bu ilke ve kurallar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; dava konusu alacağın mevcut olup olmadığı ile mevcut bir alacağın tespit edilmesi bilirkişi raporu da alınmak suretiyle yapılan yargılama sonucu belirlenmiştir. Alacak miktarının likid olmadığı, bilirkişi raporuyla belirlendiği hallerde borçlunun takibe itirazında haksız olduğu kabul edilemez. Bu durumda likit bir alacak bulunduğundan söz edilemeyeceğinden mahkemece icra inkâr tazminatı isteminin reddine karar verilmesi gerekirken kabulü doğru olmamıştır. Kararın bu nedenle bozulması gerekirse de, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 6100 sayılı HMK’nın geçici 3. maddesi yollamasıyla HUMK’nın 438/VII. maddesi uyarınca kararın düzeltilerek onanması uygun bulunmuştur.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte yazılı nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, 2. bent uyarınca temyiz itirazlarının kabulü ile gerekçeli kararın hüküm fıkrasının 1 numaralı bendinden "Asıl alacağın takdiren %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine," cümlesinin çıkarılarak yerine "davacının, yasal şartları oluşmayan icra inkâr tazminatı talebinin reddine" cümlesinin yazılmak suretiyle, hükmün bu şekli ile DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 5766 sayılı Kanun"un 11. maddesi ile yapılan değişiklik gereğince Harçlar Kanunu 42/2-d maddesi uyarınca alınması gereken 218,50 TL Yargıtay başvurma harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalıya iadesine,
karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 04.11.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.