6. Hukuk Dairesi 2014/4451 E. , 2015/110 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Bursa 3. Sulh Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 19/09/2013
NUMARASI : 2012/906-2013/1750
Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı menfi tespit davasına dair karar, davacı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Uyuşmazlık, davacı kiracı hakkında kira alacağının tahsiline yönelik yapılan icra takibi dolayısıyla borçlu olunmadığının tespiti, icra takibinin iptali ve kötü niyet tazminatına ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulü ile davacının hakkında yapılan icra takibi nedeniyle borçlu olunmadığının tespitine, koşulları oluşmadığından kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmesi üzerine, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dosya kapsamına, toplanan delillere, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verilmiş olmasına, takdirde de bir isabetsizlik bulunmamasına, menfi tespit isteminin kabulüne hükmedilmesi karşısında icra takibinin iptali konusunda karar verilmemesinin sonuca etkili olmamasına göre temyiz eden davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Davacı vekilinin kötü niyet tazminatına ilişkin temyiz itirazlarına gelince;
Davada dayanılan ve hükme esas alınan 01.07.2005 başlangıç tarihli ve beş yıl süreli kira sözleşmesi konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Sözleşme ile kiralanan çiçek bahçesi ve ticareti işinde kullanılmak üzere kiralanmış ise de, kiracılık süreci içinde tarafların karşılıklı anlaşması ile davacı sözleşme konusu yerde kır düğün salonu ve lokanta olarak faaliyet göstermiştir. Bu bağlamda da kiralanan üzerine 300 m2 alanlı ahşap kaplamalı bina ile müştemilatlarını inşa edip, çevre düzenlemesi yapmıştır. Kira sözleşmesinin sona ermesinden sonra da taraflar arasında düzenlenen 12.11.2010 tarihli fesih sözleşmesi ile, davacı kiracının yapmış olduğu harcamalardan dolayı 300 m2 alanlı binaya istinaden alacak- verecek düşülmek suretiyle kiraya veren davalı ile anlaşmaya varılmıştır. Söz konusu uzlaşmaya göre, kira sözleşmesi feshedilmiş, kiraya verene bırakılacak bina imalatı nedeniyle davalının davacıya her ay 1.000 TL olmak üzere toplam 14.000 TL ödeyeceği kararlaştırılmıştır. Anlaşma çerçevesinde davalı tarafından aylık 1.000 TL bedelli bonolar düzenlenmiş ise de, davalı bono bedelleri ödenmediğinden davacı tarafından davalı hakkında icra takipleri yapılmıştır. Bu arada davalı da Bursa 19. İcra Müdürlüğü"nün 2012 / 3183 sayılı dosyasında 29.03.2012 tarihinde başlattığı icra takibi ile, ödenmediğini iddia ettiği 43.100 TL kira alacağının tahsilini talep etmiştir. Ödeme emrinin davacıya MERNİS adresinde Tebligat Kanunu"nun 21. maddesi hükmü gereğince tebliğ edilip, yasal süresinde itiraz edilmemesi nedeniyle takibin kesinleşmesi üzerine de, haciz aşamasına geçilerek davacının yukarıda sözü edilen bono bedellerinin tahsili için davalı hakkında Bursa 15. İcra Müdürlüğü"nün 2011 / 12960 sayılı dosyasında yapmış olduğu icra dosyasındaki alacakları üzerine 09.04.2012 tarihinde haciz konulmuştur. Yaşanan süreç itibariyle taraflar arasındaki kiracılık ilişkisi sonladırılmış olup, yapılan hesaplaşma sonucu davalı kiraya verenin bu kiracılık ilişkisi dolayısıyla toplam 14.000 TL borçlu olduğu belirlenmiştir. Bu şekilde taraflar arasındaki alacak- borç ilişkisi tasfiye edilmiştir. Nitekim davacı kiracı da, kararlaştırılan borç nedeniyle kendisine verilen bonoları icra takiplerine konu etmiştir. Başka bir anlatımla, davalı 12.11.2010 tarihli fesih sözleşmesi ile kira alacağı olmadığını, aksine 14.000 TL borçlu olduğunu kabul etmiştir. Buna karşılık davacı hakkında kira alacağı olduğundan söz ederek icra takibi başlatmıştır. Anılan fesih sözleşmesi kapsamı itibariyle kira alacağı olmadığını bilen davalının iyi niyetle davacı hakkında icra takibi yaptığından söz edilemez. Kaldı ki takibin kesinleşmesi üzerine borcuna karşılık vermiş olduğu bonolardan dolayı davacının alacağını haciz ettirmek suretiyle davacının alacağını tahsil etmesini de geciktirmiştir. Bu itibarla mahkemece, davacının talebi doğrultusunda İcra ve İflas Kanunu"nun 72 / 5 maddesi hükmü gereğince davalının kötü niyet tazminatına da mahkum edilmesi gerekirken, yazılı şekilde bu konudaki istemin reddine karar verilmesi doğru görülmediğinden hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile yukarıda (2) No"lu bentte yazılı nedenlerle 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA ve istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 13/01/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.