12. Ceza Dairesi 2014/19235 E. , 2016/4919 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Karar tarihi : 23/01/2014
3- ...
Suç : 2863 sayılı Kanuna aykırılık
Hüküm : Tüm sanıklar hakkında; 5271 sayılı CMK"nın 223/2-a maddesi uyarınca Beraat
2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanıkların beraatlerine ilişkin hüküm, katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Katılan vekilince ibraz olunan 27/01/2014 tarihli temyiz dilekçesinin “sanık” bölümünde, sadece sanıklar ..., ... ve ..."ın isimlerinin yazılı olması karşısında, sanık ..."ın beraatine ilişkin hükmün, temyiz isteminin kapsamı dışında bırakıldığı değerlendirilerek yapılan incelemede;
Katılan vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1- 2863 sayılı Kanunun 7. maddesinde 6498 sayılı Kanun ile getirilen değişikliğin amacının, korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlığı ya da sit alanı olarak tescil kararlarının, ilgililerince öğrenilmesini sağlamak olduğu, başka bir deyişle, tek yapı ölçeğindeki kültür ve tabiat varlıkları yönünden tebliğ; sit alanları yönünden Resmi Gazete"de yayım ve internet üzerinden duyuru kurallarının, kişilerin, sahip oldukları veya kullandıkları taşınmazların durumunu bilmelerini ve ona göre hareket etmelerini sağlama amacı taşıdığı, belirtilen kuralların, 2863 sayılı Kanunun 65. maddesinde düzenlenen suçun oluşumu için şekil şartı niteliği bulunmayıp, aksi yöndeki kabulün, 6498 sayılı Kanunun amacına da ters düşeceği;
Sözü edilen değişiklik öncesinde yapılan tescil işlemleri bakımından ise, tek yapı ölçeğindeki kültür ve tabiat varlıkları ile korunma alanlarına ilişkin olarak, taşınmaza ait tapu kaydının beyanlar hanesinde tescil şerhi bulunup bulunmadığına; sit alanları, tabiat varlıkları ve tek yapı ölçeğinde tescil edilen taşınmazlar da dâhil olmak üzere malikleri idarece tespit edilemeyen taşınmazlara ilişkin olarak, şerhin varlığına veya tescil kararının mahallinde mutat vasıtalarla ilan edilip edilmediğine bakılması gerektiği;
Bu kapsamda somut olay değerlendirildiğinde; İstanbul I Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu"nun 12/07/1995 tarih ve 6848 sayılı kararı ile belirlenen tarihi
./.
yarımada kentsel ve tarihi sit alanı içerisinde yer alıp; Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu Başkanlığı"nın 09/04/1977 tarih ve 9776 sayılı kararı ile sivil mimarlık örneği olarak tescil edilen taşınmazın, 02/07/2008 tarihi itibariyle Maliye Hazinesi"ne ait olduğu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı bünyesindeki Koruma Uygulama ve Denetim Müdürlüğü teknik elemanlarınca 15/01/2010 tarihinde yapılan saha denetiminde, kadastral paftada boş arazi olarak görünen parsel üzerinde tek katlı bir yapı bulunduğunun belirlendiği, İstanbul Yenileme Alanları Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü uzmanlarınca düzenlenen 25/02/2010 tarihli raporda da, suça konu parsel üzerindeki kültür varlığı taşınmazın yanmış olduğunun, yerinde ise izinsiz inşa edilen tek katlı bir yapı görüldüğünün belirtildiği, sözü edilen tek katlı yapının üç ayrı iş yeri olarak kullanılması nedeniyle, taşınmazın kullanıcıları oldukları belirlenen sanıklar hakkında inceleme konusu davanın açıldığı;
Dosya içerisinde mevcut Fatih Belediye Başkanlığı Zabıta Müdürlüğü görevlilerince düzenlenen 16/05/2011 tarihli tutanakta, tek katlı üç adet dükkanın yaklaşık 4-5 yıl önce yapıldığına dair çevreden bilgi alındığının; sözü edilen tutanağın gönderildiği 14/06/2011 tarihli üst yazıda da, imar arşivlerindeki araştırmalar sonucu, 2004 yılında küçük barakalar halinde olan yapının, 2007 yılında genişletilerek üç adet dükkan haline getirildiği bilgisine ulaşıldığının belirtildiği, Maliye Hazinesi"ne ait suça konu taşınmazın fuzulen işgalinden dolayı sanık ... adına düzenlenmiş ecrimisil ihbarnameleri ve ödeme emirlerinin de adı geçen sanık tarafından dosyaya ibraz edildiği;
Mahkemece, bölge tesciline dair 12/07/1995 tarih ve 6848 sayılı kurul kararının mahallinde mutat vasıtalarla ilan edilip edilmediği araştırılmamış ise de; aşamalardaki savunmalarında sanık Mahmut"un, 1995 yılında, o dönemdeki malikinden kiralayıp kullandığı taşınmazın, malikin ölümü ile hazineye intikal ettiğini, taşınmazı satın almak için Milli Emlak Dairesi Başkanlığı"na müracaatta bulunduğunu, ancak müracaatına cevap alamadığını beyan etmesi; sanık Abdullah"ın, bahse konu iş yerini Afyon"lu Hüseyin Karnıbüyüklü isimli şahıstan devraldığını, devralırken kendisine, iş yerinin mahkemelik olup, her an yıkılabileceği bilgisinin verildiğini söylemesi ve sanık Ramazan"ın da, ismini bilmediği şahsa ödediği raf parası mukabili kullandığı iş yerine zaman zaman zabıta ekiplerinin gelerek, dükkanın yıkılıp, yerine eski tarihi yapının aynısının inşa edileceğini söylediklerini belirtmesi karşısında, her üç sanığın da, taşınmaz üzerindeki kullanımlarının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu bildiklerinde tereddüt bulunmadığı, bu bakımdan sanıkların iyi niyetle hareket ettikleri kabul olunamayacağından, bölge ya da tek yapı ölçeğindeki tescilin duyurulup duyurulmadığı hususunun sonuca ulaşmada önem arz etmediği anlaşılmakla;
Tarihi yarımada kentsel ve tarihi sit alanı içerisinde yer alan tescilli taşınmaz parseline ilişkin olarak, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı bünyesindeki Koruma Uygulama ve Denetim Müdürlüğü"nde, İstanbul Yenileme Alanları Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü"nde ve Fatih Belediye Başkanlığı"nda mevcut tüm bilgi, belge ve fotoğraflar getirtilip, fen, inşaat ve arkeoloji alanlarında uzman bilirkişiler refakate alınarak olay yerinde keşif yapılması, sivil mimarlık örneği yapının ne zaman yandığının, taşınmazın hangi tarihten itibaren boş arazi konumunda bulunduğunun, kullanılan malzemelerin cinsi, yıpranma durumu, renk solmaları, karbonlaşma ve paslanma gibi teknik veriler ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmek suretiyle tek katlı binanın ve varsa binada sonradan gerçekleştirilen değişikliklerin yapılış zamanlarının, niteliklerinin (basit - esaslı), kentsel ve tarihi sit alanında zarar oluşumuna sebebiyet verilip verilmediğinin tereddütsüz şekilde tespit edilmesi, inşai müdahale/lerin yapıldığı dönemde, binanın kim/lerin kullanımında olduğunun belirlenmesi, böylece, suçun unsurları bütünüyle ortaya konulduktan ve bu kapsamda suça konu inşai müdahalenin sanıklar tarafından gerçekleştirilip gerçekleştirilmediği şüpheden uzak biçimde saptandıktan sonra ulaşılacak kanaate göre sanıkların hukuki durumlarının takdir ve tayini gerektiği gözetilmeksizin, eksik araştırma ve 6498 sayılı Kanun değişikliğine yönelik hatalı değerlendirme ile beraate dair hüküm tesisi kanuna aykırı,
2- Gerekçeli karar başlığında suç tarihinin “2010” şeklinde gösterilmesi,
İsabetsiz olup, katılan vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK"un 321. maddesi gereğince beraate ilişkin hükmün isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 24/03/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.