12. Ceza Dairesi 2015/2175 E. , 2016/4896 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : 2863 sayılı Kanuna aykırılık
Hüküm : Beraat
2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanığın beraatine ilişkin hüküm, katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
2863 sayılı Kanunun 7. maddesinde 6498 sayılı Kanun ile getirilen değişikliğin amacının, korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlığı ya da sit alanı olarak tescil kararlarının, ilgililerince öğrenilmesini sağlamak olduğu, başka bir deyişle, tek yapı ölçeğindeki kültür ve tabiat varlıkları yönünden tebliğ; sit alanları yönünden Resmi Gazete"de yayım ve internet üzerinden duyuru kurallarının, kişilerin, sahip oldukları taşınmazların durumunu bilmelerini ve ona göre hareket etmelerini sağlama amacı taşıdığı, belirtilen kuralların, 2863 sayılı Kanunun 65. maddesinde düzenlenen suçun oluşumu için şekil şartı niteliği bulunmayıp, aksi yöndeki kabulün 6498 sayılı Kanunun amacına da ters düşeceği;
Diğer yandan, 6498 sayılı Kanun ile değişik 2863 sayılı Kanunun 7. maddesinde öngörülen "maliklere tebliğ" usulünün, bölge bazındaki tescil işlemlerinde değil, tek yapı ölçeğindeki kültür ve tabiat varlıkları ile korunma alanlarının tescili söz konusu olduğunda uygulanacağı, başka bir deyişle, bir bölgenin sit alanı olarak belirlenip tescil edilmesi halinde, o bölgede yaşayan tüm vatandaşlara tebligat yapılmak suretiyle tescil kararının duyurulması şeklinde bir yöntem izlenmeyeceği, karar Resmi Gazete"de yayımlanıp Bakanlığın internet sayfasında bir ay süre ile duyurularak, bölge halkının sit tescilinden haberdar olmasının sağlanacağı;
Belirtilen değişiklik öncesinde yapılan tescil işlemleri bakımından ise, tek yapı ölçeğindeki kültür ve tabiat varlıkları ile korunma alanlarına ilişkin olarak, taşınmaza ait tapu kaydının beyanlar hanesinde tescil şerhi bulunup bulunmadığına; sit alanları, tabiat varlıkları ve tek yapı ölçeğinde tescil edilen taşınmazlar da dâhil olmak üzere malikleri idarece tespit edilemeyen taşınmazlara ilişkin olarak, tescil kararının mahallinde mutat vasıtalarla ilan edilip edilmediğine bakılması gerektiği;
Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü Uzmanları tarafından 02/02/2009 tarihinde yapılan incelemelerde,...I Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu"nun 07/07/1993 tarih ve 4720 sayılı kararı ile kentsel sit alanı sınırları içerisinde kalan, 15/12/1999 tarih ve 11437 sayılı kararı ile de korunması gerekli kültür varlığı olarak tescil edilen ... ili, ... ilçesi, ... mahallesi, ... Caddesi, 520 ada, 7 no"lu parselde kain, onaylı projesinde 3B+Z+A+4 katlı olan yapının, Z+A+8 katlı inşa edildiğinin tespit edildiği, dosya kapsamında mevcut taşınmaz kaydı incelendiğinde, taşınmaz malikinin ...ve Nakliyat Ticaret A.Ş. olduğu ve şirket tarafından taşınmazın 03/09/2002 tarihinde edinildiği, tapu kaydının beyanlar hanesine taşınmazın korunması gerekli kültür varlığı olduğuna dair 28/03/2000 tarihli şerh konulduğu, inşaat mühendisi bilirkişinin 12/12/2012 tarihli raporunda, inşaat ruhsatı eki onaylı projesinde ve yapı kullanım belgesinde 3 bodrum kat + zemin-asma kat + 4 normal kat yerine zemin-asma kat + 8 normal kat yapıldığı belirlenerek, yapının, kullanılan malzeme, işçilik ve yıpranma durumu da dikkate alındığında, zemin-asma + 4 normal kat olarak yol kotu üstünde 6 katlı olarak yaklaşık 9 - 11 yıl önce 2001-2003 yılları arasında inşa edildiğinin, bilahare 2004 - 2008 yılları arasında binanın üzerine 2 normal kat + çatı katı ilavesi yapıldığının tespit edildiği, sanığın aşamalardaki savunmasında, şirketin 2008 yılı başından itibaren yönetim kurulu başkanı olduğunu, bu tarihe kadar şirketi babası..."nın yönettiğini, babasının 2007 yılında vefatı ile göreve kendisinin geldiğini, her ne kadar şirket anonim şirket ise de, şirketi tek başına yönettiğini, dava konusu binanın babası zamanında 2001 yılında inşa edildiğini, 18/11/2003 tarihinde yapı kullanma izin belgesi aldığını, bu tarihten sonra binada herhangi bir tadilat, restorasyon veya inşaat yapılmadığını, kat eklenmediğini, atılı suçlamayı kabul etmediğini beyan ettiği anlaşılmakla, mahkemece, ilgili kurumlardan araştırılmak suretiyle, sanığın, adı geçen şirkette hangi tarihten itibaren imza yetkisi bulunduğu tespit edilerek, 2004-2008 yılları arasında imza yetkisi olduğunun belirlenmesi halinde, gerektiğinde malzeme alımına ait faturalar da araştırılarak atılı suçtan mahkumiyetine karar verilmesi gerektiği gözetilmeksizin, eksik inceleme ve hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesis edilmesi,
Kanuna aykırı olup, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK"un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA, 24/03/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.