15. Ceza Dairesi 2018/1803 E. , 2018/2203 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma
HÜKÜM : TCK’nun 155/2, 62, 52/2-4, 53. maddeleri gereğince mahkumiyet
Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm sanık tarafından temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü;
7201 sayılı Tebligat Kanununun 10/2. madde ve fıkrasının, “Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.” hükmü ile gerçek kişilere yapılacak tebligat ile ilgili olarak iki aşamalı bir yöntem benimsenmiş olması karşısında, önce bilinen en son adres (bilinen bir adres yoksa ya da bilinen en son adres ile adres kayıt sistemindeki adres aynı ise mernis adresi olduğu belirtilmeksizin adres kayıt sistemindeki adres) esas alınarak, Tebligat Kanununun 21/1. maddesine göre normal tebligat çıkarılıp, çıkarılan tebligatın bila tebliğ iade edilmesi halinde, aynı Kanunun 21/2. maddesi uyarınca adres kayıt sistemindeki adres bilinen en son adres olarak kabul edilerek, merci tarafından, tebligata, Tebligat Kanununun 23/1-8 ve Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 16/2. maddesi hükümlerine göre, “Tebligat çıkarılan adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olduğundan, tebliğ imkansızlığı durumunda, tebligatın, Tebligat Kanununun 21/2. maddesine göre bu adrese yapılması” gerektiğine dair şerh düşülerek tebliğ işlemlerinin tamamlanması gerektiği gözetilmeksizin, yokluğunda verilen 19/11/2014 tarihli hükmün tebliği için sanığın 01/10/2014 tarihli duruşmada beyanı alınırken bildirmiş olduğu en son adresi esas alınarak doğrudan "mernis adresi" ibareleri ile çıkarılan ve Tebligat Kanununun 21/2. maddesi gereğince tebliğ edilmesinin usule aykırı olmasından dolayı yapılan tebligatın geçerli sayılamayacağı, bu nedenle sanığın 30/12/2014 tarihli dilekçesi ile yaptığı temyiz talebinin öğrenme üzerine süresinde olduğu kabul edilerek bu husustaki tebliğnamedeki temyiz talebinin reddini içeren düşünceye iştirak edilmeyerek yapılan incelemede;
Katılan ... ile motor tamircisi olan sanık ..."in suç tarihinden önce hasarlı araç alım satımı ile ilgili ortak iş yaptıkları, daha sonradan aralarında alacak-verecek meselesinden sorunlar yaşanması nedeniyle ayrıldıkları, daha sonra katılanın babası adına kayıtlı olan... plakalı 1994 model... marka, yürür durumdaki aracın şanzıman arızasının giderilmesi için 19/04/2014 tarihinden 4-5 ay önce sanık ..."ye teslim edildiği, ancak bu aracı sanığın tamir ettikten sonra katılana teslim etmeyerek tanık ..."a sattığı, bu şekilde sanığın hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunu işlediği iddia olunan olayda;
Sanık ve katılanın beyanlarında daha önce hasarlı araç satımı işinde ortak oldukları ancak alacak-borç husumeti nedeniyle ayrıldıkları, ayrıca sanığın beyanında katılandan alacağı olması nedeniyle hasarlı olan ve beraber aldıklarını iddia ettiği söz konusu aracı katılanın bilgisi dahilinde tanık ..."a, sattığını beyan etmesi yine katılanında sanıktan alacağı olduğunu beyan etmesi karşısında, sanık ile katılan arasında, özel hukuk kapsamında çözümü mümkün hukuki ihtilaf mahiyetinde bir anlaşmazlık olduğu tüm dosya kapsamından anlaşıldığından, sanık hakkında beraat hükmü verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde mahkumiyet hükmü verilmesi,
Kanuna aykırı olup, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenle, 5320 sayılı Kanun"un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK"nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 02/04/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.