8. Hukuk Dairesi 2018/15276 E. , 2020/8269 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali Ve Tescil, Olmazsa Alacak
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, tapu iptali ve tescil talebinin reddine, alacak talebinin kabulüne karar verilmiş olup, hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtayca incelenmesi davalı vekili ile duruşmasız olarak davacı vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 17.11.2020 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmiştir. Duruşma günü temyiz eden davalı vekili Av. ... geldi. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanın sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek, dava konusu 1 ve 15 parsel sayılı taşınmazlara ilişkin tedavüllü tapu kayıtları getirtildikten sonra, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı vekili, vekil edenin dava konusu 1799 ada 1 parsel ve 1799 ada 15 parsel sayılı taşınmazlardan 300 m2’lik yeri 02.01.1990 tarihli satış senediyle 6.000.000 TL bedelle davalıdan satın aldığını ancak davalının taşınmazın devrini yapmadığını açıklayarak, taşınmazların tapu kayıtlarının iptaliyle vekil edeni adına tesciline, mümkün olmaz ise taşınmazın değerinin davalıdan alınmasına bu da mümkün olmaz ise satış bedelinin uyarlanmış halinin davalıdan alınmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, satış senedinin dava konusu yere ait olmadığını, satış senedindeki yerin ... Mevkiinde ... adlı bir şahsa ait olan yer olduğunu, vekil edeninin ...’tan tapusunu alamadığı için tapuyu veremediğini, satış senedinde yazılı olan bedelin 3.000.000 TL’sini davacının ödediğini kalan 3.000.000 TL’sini ödemediğini, ödediği 3.000.000 TL’nin de davacıya iade edildiğini, dava konusu taşınmazın evveliyatında Hazine’ye ait olduğunu ve ihaleyle vekil edeninin satın aldığını, dolayısıyla satış tarihinde kendi adına kayıtlı olmayan bir yeri vekil edeninin satamayacağını beyanla davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece davacının alacak talebinin kabulüne ilişkin olarak verilen kararın, taraf vekillerince temyizi üzerine, davacının asli talebi olan tapu iptali ve tescil talebi hakkında olumlu olumsuz bir karar verilmeden, doğrudan alacak talebi hakkında hüküm tesis edilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle Dairenin 06.02.2018 tarihli ve 2016/18484 Esas, 2018/1696 Karar sayılı ilamıyla bozulması üzerine mahkemece yeniden yapılan yargılama sonucunda, davacının tapu iptali ve tescil talebinin reddine, alacak talebinin kabulüne dair verilen karar taraf vekillerince süresinde temyiz edilmiştir.
1. Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına ve uyulan bozma ilamında açıklandığı üzere işlem yapılıp sonucu dairesinde hüküm tesis edildiğine göre davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin ise aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Bilindiği üzere, harici satışın hüküm ifade etmemesi durumunda taraflar verdiklerini geri alabilirler. 10.07.1940 tarihli ve 1939/2 Esas, 1940/77 Karar sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararına göre “Haricen yapılan (tapu memuru huzurunda yapılmayan) taşınmaz mal satışından dönüldüğünde, satış bedelini geri vermeyen taraf, parası geri verilinceye kadar yararlandığı ürünleri ödemek ve ecrimisil vermekle yükümlü değildir.” Şu halde Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararına göre geçersiz sözleşmelerde, akdin geçersizliği sebebiyle her iki taraf verdiğini geri alabilir.
Geçerli bir sebebe dayanmaksızın bir kişinin mal varlığından diğerinin mal varlığına kayan değerlerin eksiksiz iadesi, denkleştirici adalet düşüncesine dayanır. Denkleştirici adalet ilkesi ise, haklı bir sebep olmaksızın başkasının mal varlığından istifade ederek kendi mal varlığını artıran kişinin elde ettiği bu kazanımı geri vermek zorunda olduğunu ve eski hale getirmede mal varlığında artış olan tarafın yükümlülüğünün bulunduğunu ifade eder. Ülkemizde yaşanan enflasyon nedeni ile belli bir miktar paranın verildiği tarihteki alım gücü ile aynı miktar paranın aradan geçen zamana bağlı olarak iade günündeki alım gücünün farklı ve çok daha az olduğu bir gerçektir. Hukuken geçersiz sözleşmeler tasfiye edilirken, denkleştirici adalet kuralı gözardı edilmemelidir.
Davacının harici satış nedeniyle davalılara harici satış bedelinin denkleştirici adalet ilkesine göre tazmini gerekir.
Hal böyle olunca; satış sözleşmesinde yer alan bedelin, uyarlama ve denkleştirici adalet kuralları ile 10.07.1940 tarihli ve 1939/2 C, 1940/77 ve 07.06.1939 tarihli, 1936/31 Esas, 1939/47 Karar sayılı YİBK kararlarının kapsamları ve TEFE-TÜFE endeksleri, altın-döviz kurlarındaki artışlar, memur ve işçi ücretlerindeki artışlar gözetilerek dava tarihine kadar ulaştığı değerin saptanması ve bu miktarın hüküm altına alınması gerekirken, taşınmazın dava tarihindeki değerinin de hesaplamaya dahil edilmesi ve bu şekilde bulunan değerin ikiye bölünmesi suretiyle, Dairenin az yukarıda açıklanan hesaplama ilkelerine aykırı şekilde tespit edilen miktarın hüküm altına alınması doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda 2. bentte açıklanan nedenle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle, usul ve yasaya aykırı hükmün 6100 sayılı HMK"nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, yukarıda 1. bentte açıklanan nedenle, davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, taraflarca HUMK"un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 2.540,00 TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davalıya verilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalıya iadesine, 35,90 TL peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 23,40 TL"nin temyiz eden davacıdan alınmasına, 15.12.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi