23. Hukuk Dairesi 2011/2771 E. , 2012/843 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine, yönelik olarak verilen hüküm süresi içinde davacı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmiştir. 5219 Sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonucu HUMK"nun 438/I. maddesindeki parasal sınır, 5236 sayılı Kanunun 19’uncu maddesiyle HUMK’na eklenen Ek-Madde 4’te öngörülen yeniden değerleme oranı da dikkate alındığında 2011 yılı için 15.620 TL’dir. Temyize konu 16/02/2011 tarihli kararda dava değerinin 13.545,00 TL olması nedeniyle, duruşma isteğinin miktar yönünden reddiyle incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten ve temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- KARAR -
Davacı vekili, müvekkilinin davalı kooperatifin üyesiyken 2009 yılında istifa ettiğini, yaptığı ödentilere mahsuben 755,00 TL aldığını, yaptığı ödemelerin iade edilmediğini, kooperatife toplam 14.300 TL aidat ödemesi yaptığını, iade düşüldükten sonra kalan 13.545 TL alacak için icra takibi başlattıklarını, davalının haksız itirazı ile takibin durduğunu iddia ederek, davalının itirazının iptaline, takibin devamına, % 40 icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının istifasının kabul edildiğini ancak alacakla ilgili olarak 2010 yılı Haziran ayında yapılacak genel kurulda karar verileceğinin kararlaştırıldığını, icra takibinin yapıldığı tarihte davacı alacağının muaccel olmadığını, ödemelerin 2010 yılından sonra 3 yıl süre ile ertelenmesinin kararlaştırıldığını ileri sürerek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, 1163 sayılı kanunun 17. maddesi hükmüne göre, istifa eden ortağın, istifa ettiği yıla ilişkin bilançonun görüşüldüğü genel kurulda ortaklıktan ayrılma payının ödenmesinin ertelenmesi kararı alınmadıkça ayrılma payının, genel kurul tarihinden bir ay sonra muaccel olacağı, davacının ayrıldığı yıl bilançosunun 29.06.2010 tarihli genel kurulda görüşüldüğünü bu nedenle davacının alacağının 30.07.2010 tarihinde muaccel hale geldiğini, davanın dayanağı olan icra takibinin ise 21.06.2010 tarihinde alacak muaccel olmadan başlatıldığını, muacceliyet şartının dava şartı olup, mahkemece kendiliğinden gözönüne alınması gerektiği gerekçesiyle, davacının davasının dava şartı yokluğundan reddine karar verilmiştir.
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, davalı kooperatif üyeliğinden istifa eden davacının yaptığı ödentilerin iadesi için başlattığı icra takibine davalının vaki itirazının iptali istemine ilişkindir.
1163 sayılı Kooperatifler Kanunu`nun 17/1 nci maddesi ve anasözleşmenin 15 nci maddesi gereğince, kooperatiften ayrılan ortak, ödemiş olduğu aidatın tamamını değil ayrıldığı yıl bilançosuna göre hesaplanacak olan masraf hissesi düşüldükten sonra bakiyesinin iadesini talep hakkını haiz olup, bilançonun genel kurulca kabulü suretiyle kesinleşmesinden itibaren bir ay geçtikten sonra bu hak talep edilebilir. Aynı Kanun"un 17/2 nci maddesi uyarınca kooperatifin mevcudiyetini tehlikeye düşürecek olması nedeniyle ödemelerin geciktirilmesine ilişkin bir genel kurul kararı alınmış ve ödemenin kooperatifin mevcudiyetini tehlikeye düşürecek nitelikte olduğu bilirkişi raporu ile saptanmış olsa dahi, bu husus sadece kooperatife ödemeyi geciktirme hakkı verir, alacağın muacceliyet tarihini etkilemez.
Somut olayda, davacının istifası 28.10.2009 tarihinde yönetim kurulunca kabul edilmiş olup, davacı, davalının istifadan sonra 755,00 TL kısmi ödeme yaptığını, bakiye alacağın tahsili için takip başlatıldığını iddia etmiştir. Davalı yan, iddianın bu yönüne karşı çıkmamış olup, davalı tarafça davacının alacağı benimsenerek, davacıya bir miktar ödeme yapılmış olmakla, artık davacı alacağının muacceliyet tarihinin tespiti için 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 17/1 nci ve anasözleşmenin 15 nci maddesi hükümlerindeki koşulların ve sürelerin aranmasına gerek kalmadığının kabulü gerekir. Bu durumda genel kurulda, istifa etmiş ya da edecek üyelerin alacaklarını kooperatifi zor duruma düşürmemek için ilişkilerinin kesildiği tarihten itibaren üç yıl içinde ödemenin geciktirilmesine ilişkin varlığı savunulan kararın üzerinde durulmasına gerek kalmamıştır. Bu nedenle, davacının kısmi ödeme iddiasının üzerinde durularak, açıklanan ilkeler çerçevesinde davanın esasına girilip, alacak miktarının belirlenmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 08.02.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.