17. Hukuk Dairesi 2017/2667 E. , 2017/11724 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki rücuen tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda, kararda yazılı nedenlerle, davanın reddine ilişkin verilen hüküm, davacı vekili tarafından süresi içinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davalıların maliki olduğu binanın zemin katında bulunan, davacının sigortaladığı işyerinin dahili su hasarına uğradığını, hasar bedeli olarak sigortalılarına 26.968,00 TL. ödeyip haklarına halef olduklarını, davalıların maliki olduğu binanın 1. kat açık teras izolasyonunun ve kanalizasyon sistemi ile bina ortak alanlarının gerekli bakımının yapılmaması sonucu hasar oluştuğundan davalı bina maliklerinin zarardan sorumlu olduklarını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 26.968,00 TL"nin ödeme tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan tahsilini talep etmiştir.
Davalılar, bina ortak alanlarıyla ilgili her tür bakımın düzenli olarak yapıldığını, davacı sigortalısının da 6 yıldır kiracı olduğu taşınmazla ilgili gerekli bakımları yapmamasından doğması muhtemel zararların davalılardan talep edilemeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma, yapılan yargılama ve toplanan delillere göre; davacıya sigortalı işyerinde oluşan hasarın, kanalizasyonun geri tepmesi ya da dahili su nedeniyle meydana geldiğinin ispat edilemediği, sigortalı yerin zemin katta olması nedeniyle zararın şiddetli yağan yağmurdan kaynaklanmış olabileceği, bu durumda da bina maliklerinin değil Belediye"nin zarardan sorumlu olacağı, davacının davasını ispat edemediği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava, işyeri sigorta poliçesi gereği sigortalısına ödeme yapan davacının ödediği bedelin, zarardan sorumlu olduğu ileri sürülen davalılardan rücuen tahsili istemine ilişkindir.
Davacı ... şirketi, bu davayı sigortalısının halefi olarak açtığına göre, görevli mahkemenin tayininde sigortalı ile davalılar arasındaki ilişkinin hukuki mahiyeti nazara alınır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu"nun 22.03.1944 tarihli 37 Esas ve 9 Karar sayılı kararında bu husus “sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir ticari dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa aynı hak, sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur” şeklinde vurgulanmaktadır.
634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu"nun 19. maddesinde, her kat malikinin anagayrimenkule ve diğer bağımsız bölümlere, kusuru ile verdiği zarardan dolayı diğer kat maliklerine karşı sorumlu olduğu hüküm altına alınmıştır. Aynı Kanun"un Ek 1. maddesinde ise kat mülkiyetinden kaynaklanan her türlü uyuşmazlığın değerine bakılmaksızın Sulh Hukuk Mahkemesi"nde çözümleneceği öngörülmüştür.
6100 sayılı HMK"nun "Sulh Hukuk mahkemelerinin görevi" başlığı altındaki 4. maddesinde de "(1) Sulh Hukuk mahkemeleri, dava konusunun değer veya tutarına bakılmaksızın; a) Kiralanan taşınmazların, 09.06.1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununa göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dâhil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davaları, b) Taşınır ve taşınmaz mal veya hakkın paylaştırılmasına ve ortaklığın giderilmesine ilişkin davaları, c) Taşınır ve taşınmaz mallarda, sadece zilyetliğin korunmasına yönelik olan davaları, ç) Bu Kanun ile diğer kanunların, sulh hukuk mahkemesi veya sulh hukuk hâkimini görevlendirdiği davaları, görürler" hükmüne yer verilmiştir. (1086 Sayılı HUMK"nun 8/II-1 maddesinde de dava konusu şeyin değerine bakılmaksızın, kira sözleşmesine dayanan her türlü tahliye, akdin feshi yahut tespit davaları, bu davalarla birlikte açılmış kira alacağı ve tazminat davaları ve bunlara karşılık olarak açılan davaların Sulh Hukuk Mahkemelerinde görüleceği” şeklinde benzer düzenlemeye yer verilmişti.)
Somut olaya bakıldığında; davalıların maliki olduğu ve davacı sigortalısının kullanımındaki işyerinin de bulunduğu anataşınmazın, kat irtifakı kurulmuş bir taşınmaz olduğu; ayrıca, davacının sigortalısının kira sözleşmesi kapsamında kullandığı taşınmaz için, sigortalı ile davalılardan ..., ... ve ... arasında 01.01.2012- 30.12.2015 tarihlerini kapsayan kira sözleşmesi aktedildiği görülmektedir. Bu durumda, gerek anataşınmazda kat irtifakı kurulmuş olması nedeniyle, gerekse davacının sigortalısı ile davalılar arasındaki temel hukuki ilişkinin kira ilişkisi olması nedeniyle, davada Sulh Hukuk Mahkemesi"nin görevli olduğu açıktır.
Görev kuralları, kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında mahkemece re"sen gözetilmesi gereken hususlardandır. Bu durumda mahkemece, davada Sulh Hukuk Mahkemesi"nin görevli olduğu gözetilerek, HMK"nun 114/1-c maddesine göre, görevsizlik nedeniyle HMK"nun 115/2. maddesi gereğince dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu biçimde işin esasının incelenerek hüküm tesisi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.
2-Bozma neden ve şekline göre, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA; (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 18/12/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.