8. Hukuk Dairesi 2020/3762 E. , 2020/8263 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali Ve Terkin, Elatmanın Önlenmesi ve Yıkım
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalılardan ...Lastikçilik Ltd. Şti. vekili ile davalılardan ...tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacı ... vekili, dava konusu 1261 parsel sayılı taşınmazın yaklaşık 3.853 m2’sinin kıyı içinde kaldığını açıklayarak, taşınmazın tapu kaydının iptali ile tespit dışı bırakılmasına, davalıların taşınmaza tecavüzlerinin men’ine, taşınmaz üzerindeki muhdesatların kal’ine karar verilmesini istemiştir.
Davalılardan ... vekili, on yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini, tapuya güven ilkesi nedeniyle de davanın reddi gerektiğini beyanla davanın reddini savunmuş, davalılardan ...Ltd.Şti vekili, hak düşürücü sürenin geçtiğini, vekil edeninin iyiniyetli üçüncü kişi olduğunu beyanla davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne, 1261 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile fen bilirkişisi ..."nun 07.06.2007 tarihli raporunda bildirmiş olduğu kıyı kenar çizgisinin dahilinde kalan alanın kıyı olarak sınırlandırılmasına, bu şekilde tapuya tesciline, bu alanda kalan davalılara ait muhdesatların kal’ine ve davalıların bu alandan men edilmesine, harç, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılardan alınmasına karar verilmesi üzerine; hüküm, davalılardan ...ve davalılardan ...Lastikçilik Ltd. Şti. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, 3621 sayılı Kıyı Kanunu ile Türk Medeni Kanunu"nun 715 ve 999. maddelerine dayalı olarak açılmış tapu kaydının iptali ile sicilden terkini, elatmanın önlenmesi ve kal isteklerine ilişkindir.
1.Bilindiği üzere, taraf teşkili kamu düzenine ilişkin olup, Mahkemece yargılamanın her aşamasında re"sen göz önünde bulundurulmalıdır.
Davacı ... vekili, 1261 parsel sayılı taşınmaza ilişkin olarak dava açmış olup, 1261 parsel sayılı taşınmaz, 1260 ve 1262 parsel sayılı taşınmazların müşterek methalidir. Bu durumda 1261 parsel sayılı taşınmaza ilişkin olarak açılacak davaların 1260 ve 1262 parsel sayılı taşınmaz maliklerine karşı açılması gerekirken, sadece 1260 parsel sayılı taşınmaz maliklerine karşı dava açılması, 1262 parsel sayılı taşınmaz maliki ...’e karşı dava yöneltilmeden taraf teşkili sağlanmadan esas hakkında karar verilmesi doğru olmamıştır.
2.Kabule göre ise;
a)3621 sayılı Kıyı Kanunu"nun "kıyı kenar çizgisini" belirleme yöntemine ilişkin 5 ve 9.maddelerinin uygulanmasına yorum getiren ve görülmekte olan davalarda dikkate alınması zorunlu bulunan 28.11.1997 tarihli ve 5/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında "kural olarak, mülkiyet hukuku yönünden kıyı kenar çizgisi belirlenmesi görevinin İdari Yargı"ya ait olduğuna; ancak 3621 sayılı Kıyı Kanunu"nun 9. maddesi uyarınca idare tarafından kıyı kenar çizgisi belirlenmiş ve yazılı bildirime rağmen yasal süresinde idari yargıya başvurulmaması nedeniyle yargı yolunun kapanmış olması veya idare tarafından verilip kesinleşmiş karar bulunması durumlarında, bunlara uygun şekilde kıyı kenar çizgisinin adli yargı tarafından saptanması gerektiğine" işaret edilmiştir. 3621 sayılı Kanun"un 5. ve 9. maddelerine göre de kıyı kenar çizgisinin belirlenmesi zorunludur. Uzman bilirkişilerin Yasa"nın ve İçtihadı Birleştirme Kararları"nın emredici hükümleri dışında, hiçbir bilimsel incelemeye, araştırmaya ve verilere dayanmaksızın belirlenen kıyı kenar çizgisine itibar etmek doğru değildir. Değinilen İçtihadı Birleştirme Kararı kapsamı ve 3621 sayılı Kanun"un 5. ve 9. maddelerinde öngörüldüğü biçimde üç jeolog ya da jeoloji mühendisinden oluşturulacak uzman bilirkişi kurulu ve tapu fen memuru aracılığıyla yerinde keşif yapılması, 28.11.1997 tarihli ve 5/3 sayılı İnançları Birleştirme Kararı doğrultusunda bilimsel verilerden de yararlanılarak kıyı kenar çizgisinin belirlenmesi zorunludur.
Somut olayda; dosyaya ibraz edilen 20.3.2007 tarihli bilirkişi raporunda, dava konusu taşınmazın kıyı çizgisi dışında kaldığı belirtilmesine rağmen, 6.6.2007 tarihli raporda, dava konusu parsele ilişkin, Bakanlık tarafından onaylanan kıyı çizgisinin doğru olduğu (taşınmazın kıyı çizgisi içinde kaldığı) belirtilmiştir. Raporlar arasındaki çelişki giderilmediği gibi Mahkemece az yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde araştırma da yapılmamıştır.
Hal böyle olunca, Mahkemece yeniden yapılacak keşifte 3621 sayılı Yasa"nın 9/2. maddesi ile 28.11.1997 tarihli ve 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına göre üç jeolog ya da jeoloji mühendisinden oluşturulacak uzman bilirkişi kurulu ve tapu fen memuru aracılığıyla yerinde keşif icra edilmesi ve kıyı kenar çizgisi araştırmasının yapılması, idare tarafından belirlenen kıyı kenar çizgisine ilişkin krokinin de uzman bilirkişilerce uygulanması, mahkemenin bu çizilen kıyı kenar çizgisi krokisi ile bağlı olmayıp bizzat bilirkişi kurulu aracılığıyla kıyı kenar çizgisini belirlemeye yetkili olduğunun gözetilmesi, bilirkişiler tarafından belirlenecek kıyı kenar çizgisi ile idare tarafından belirlenen kıyı kenar çizgisinin kroki üzerinde farklı renkler ile gösterilmesi, bu çizgiler arasında farklılık bulunduğu takdirde bu farklılığın nedenlerinin bilimsel gerekçelerle açıklığa kavuşturulması, dava konusu taşınmazın tamamen veya kısmen kıyı kenar çizgisinin deniz yönünde kalıp kalmadığının duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi, yapılacak incelemede komşu ve yakın parsellere ilişkin kıyı çizgisi belirlemelerinin de gözönününde bulundurulması, raporda kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan kısmın renkli olarak belirtilmesi, dosyaya sunulan raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi ve ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken bu hususlar göz ardı edilerek karar verilmesi doğru olmamıştır.
b)Dava konusu taşınmazın bulunduğu alanda yargılama sırasında 3402 Sayılı Yasa"nın 22/A maddesi uyarınca uygulama yapılmış olup, parsel numarası değiştiği gibi taşınmazın yüzölçümü de değişmiştir. Değişen parsel numarası ve yüzölçümü dikkate alınmak suretiyle inceleme yapılarak hüküm kurulması gerekirken bu husus gözardı edilerek karar verilmesi de doğru olmamıştır.
c)3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 36/A maddesinde, kadastro işlemi ile oluşan tespit ve kayıtların iptali için Devlet veya diğer kamu kurum ve kuruluşları tarafından kayıt lehtarına karşı kadastro mahkemeleri ile genel mahkemelerde açılan davalarda davalı aleyhine vekâlet ücreti dâhil, yargılama giderine hükmolunmayacağı hüküm altına alınmıştır. Davacı ... tarafından davalı aleyhine kıyı kenar çizgisi nedeniyle tapu iptali ve terkin, elatmanın önlenmesi ve yıkım istemine ilişkindir. Tapu kaydının iptali istemiyle dava açıldığına göre davalı aleyhine vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmesi isabetsizdir.
d)Kıyı kenar kapsamında kalan kısım yönünden tapu kaydının iptali ile tapudan terkinine karar verilmesi gerekirken, kıyı olarak belirtilen kısmın tapuya tesciline karar verilmesi de doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalılardan ...ile davalılardan ...Lastikçilik Ltd. Şti. vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulüyle usul ve yasaya uygun bulunmayan hükmün 6100 sayılı HMK"nin Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre, davalılardan ...ile davalılardan ...Lastikçilik Ltd. Şti. vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, taraflarca HUMK"un 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edenlere ayrı ayrı iadesine 15.12.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.