Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2017/613
Karar No: 2020/208
Karar Tarihi: 25.02.2020

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/613 Esas 2020/208 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2017/613 E.  ,  2020/208 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi


    1. Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İzmir 1. Tüketici Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar, davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 13. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
    2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

    I. YARGILAMA SÜRECİ
    Davacı İstemi:
    4. Davacı 25.02.2014 tarihli dava dilekçesinde; davalı bankadan 03.11.2011 tarihinde kullandığı konut kredisi nedeniyle kredi tahsis ücreti olarak 750,00TL, bu kredinin 06.03.2013 tarihinde yapılandırılması nedeniyle komisyon ücreti olarak 1.880,73TL, 13.03.2006 tarihinde kullandığı ihtiyaç kredisi nedeniyle kredi tahsis ücreti olarak 78,75TL haksız kesinti yapıldığını ileri sürerek toplam 2.709,48TL kesintinin iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı Cevabı:
    5. Davalı vekili 12.03.2014 tarihli cevap dilekçesinde; davacının talebinin mevzuat hükümlerine, taraflar arasındaki sözleşmeye ve davacı tarafından bankaya hitaben verilen muvafakatnamelere aykırı olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
    Mahkeme Kararı:
    6. İzmir 1. Tüketici Mahkemesinin 10.02.2015 tarihli ve 2014/494 E., 2015/159 K. sayılı kararı ile; dosya kapsamına, toplanan delillere, ihtiyaç kredisiyle ilgili 78,75TL, konut kredisiyle ilgili 2.630,73TL haksız kesinti yapıldığı tespitinde bulunan bilirkişi raporu ile emsal Yargıtay kararına göre davacının davasının sabit olduğu gerekçesiyle toplam 2.709,48TL alacağın davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verilmiştir.
    Özel Daire Bozma Kararı:
    7. Yerel Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
    8. Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 13.04.2015 tarihli ve 2015/13712 E., 2015/11955 K. sayılı kararı ile;
    “…Davacı, davalı bankadan konut kredisi kullandığını, dosya masrafı vs. adlar altında kendisinden 2709,48 TL haksız kesinti yapıldığını ileri sürerek 2709,48 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
    Davalı, davanın reddini dilemiştir.
    Mahkemece, davanın kabulüne 2709,48 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
    1-Dava, kullanılan tüketici kredisi kapsamında masraf adı altında yapılan haksız kesintinin iadesi istemine ilişkindir.
    6100 sayılı HMK’nun 294. maddesi gereğince mahkeme, yargılamanın sona erdiği duruşmada hükmü vererek tefhim eder. Hükmün tefhimi, her hâlde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur. Zorunlu nedenlerle sadece hüküm sonucunun tefhim edildiği hâllerde, gerekçeli kararın tefhim tarihinden başlayarak bir ay içinde yazılması gerekir. HMK’nun 297/2. maddesi gereğince, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir. Yine HMK’nun 298/2. maddesi gereğince de, gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz. Kararın gerekçesi ile hükmün birbirine uyumlu olması gerekir.
    Somut olayda, mahkemece bilirkişi raporu esas alınmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Oysa ki, hükme esas alınan bu raporda 2630,73 TL haksız kesinti yapıldığı tespit edilmiştir. Ancak mahkemece hüküm fıkrasında 2709,48 TL nin davalıdan tahsiline karar verilmiş olmakla kararın gerekçesi ile hüküm fıkrası arasında çelişki yaratılmıştır.
    Bu husus, az yukarda açıklanan kısa kararla gerekçeli karar ve hüküm fıkrasının birbirine uygun olması gerektiğine ilişkin ilke ve yasa hükümlerine aykırı olup mahkemece, 10.4.1992 gün ve 1991/7 esas ve 1992/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da benimsendiği gibi, kısa karar ile bağlı kalınmaksızın, ancak kısa karar ile gerekçeli karar ve hüküm fıkrası arasındaki çelişki giderilecek şekilde yeniden bir karar verilebilmesi için usul ve yasaya aykırı olan hükmün bozulması gereklidir.
    2-Bozma nedenine göre davalının temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
    Direnme Kararı:
    9. İzmir 1. Tüketici Mahkemesinin 17.09.2015 tarihli ve 2015/524 E., 2015/942 K. sayılı kararı ile direnme kararı verilmiştir.
    Direnme Kararının Temyizi:
    10. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

    II. UYUŞMAZLIK
    11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; eldeki davada gerekçe ile hüküm fıkrası arasında 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 297. maddesine aykırılık teşkil eden çelişki olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

    III. GEREKÇE
    12. Uyuşmazlığın çözümü için konuya ilişkin yasal düzenleme ve ilkelerin ortaya konulmasında yarar vardır.
    13. 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesi bir mahkeme hükmünün kapsamının ne şekilde olması gerektiğini açıklamıştır. Buna göre;
    “(1) Hüküm "Türk Milleti Adına" verilir ve bu ibareden sonra aşağıdaki hususları kapsar:
    a) Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini,
    b) Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini,
    c) Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri,
    ç) Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini,
    d) Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını,
    e) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi,
    (2) Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.”
    14. Bu düzenleme uyarınca bir mahkeme hükmünde tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin birer birer şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
    15. Bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür. Gerekçe, hâkimin (mahkemenin) tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hâkim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini (hukuk sebepleri) kendiliğinden (resen) araştırıp bularak hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar.
    16. Hâkim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendini denetler. Üst mahkeme de, bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler. Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları doyurmaz (Kuru, B./Arslan, R./Yılmaz, E.: Medeni Usul Hukuku, Ankara 2011, s. 472).
    17. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası"nın (Anayasa) 141. maddesi gereğince bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması gereklidir. Gerekçenin önemi anayasal olarak hükme bağlanmakla gösterilmiş olup, gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.
    18. Yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de sonucu ile tam bir uyum içinde o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir.
    19. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtayın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
    20. Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 19.02.2019 tarihli ve 2018/337 E., 2019/168 K.; 24.09.2019 tarihli ve 2017/(18)5-2765 E., 2019/954 K. sayılı kararlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir.
    21. Ayrıca 07.06.1976 tarihli ve 1976/3-4 E., 1976/3 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde yer alan “Gerekçenin ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir” şeklindeki açıklama ile de aynı ilkeye vurgu yapılmıştır.
    22. Bütün mahkemelerin her türlü kararının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasa’nın 141. maddesinin üçüncü fıkrası ve ona koşut bir düzenleme içeren HMK’nın 297. maddesi işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir.
    23. Öte yandan mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukuki ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, başka bir dava yönünden kesin hüküm, kesin veya güçlü delil oluşturup oluşturamayacağı gibi hukuksal değerlendirmeler de bu kararların yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle mümkündür.
    24. Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olayın değerlendirilmesine gelince; mahkemece 10.09.2014 tarihli bilirkişi raporunun benimsendiğinin belirtilmesiyle birlikte toplam 2.709,48TL alacak yönünden davanın kabulüne karar verilmiş, Özel Daire bozma kararında, hükme esas alınan bilirkişi raporunda 2.630,73TL haksız kesinti yapıldığının tespit edildiği belirtilerek gerekçe ile hüküm arasında çelişki oluşturulduğu değerlendirilmiştir. Oysa, Yerel Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporu incelendiğinde, raporun “sonuç ve kanaat” kısmının (a) bendinde ihtiyaç kredisiyle ilgili 78,75TL; (b) bendinde konut kredisiyle ilgili 2.630,73TL haksız kesintinin yapıldığının açıklandığı, bu iki farklı kalemin toplamının verilmediği anlaşılmakla, mahkemece doğru olarak her iki kalemin toplamıyla birlikte 2.709,48TL’ye hükmedildiği açıktır. Anılan bilirkişi raporunda toplama hatası olmadığı gibi Yerel Mahkeme kararının gerekçesi ile hükmü arasında çelişkiden de bahsedilemez.
    25. O hâlde, ortada bir çelişki olmadığına dair verilen direnme kararı yerindedir.
    26. Ne var ki, davalı vekilinin işin esasına ilişkin temyiz itirazları incelenmediğinden bu konuda inceleme yapılmak üzere dosya Özel Daireye gönderilmelidir.

    IV. SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    Direnme uygun olup davalı vekilinin işin esasına ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Yargıtay 13. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
    6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 440/III-1. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 25.02.2020 tarihinde oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi